
Bayan Yunus Emre
Ümit Kayaçelebi
Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!
Muhsin Ertuğrul, ABD’de sinema/tiyatro okullarını gezip, genç Türk kabiliyetleri belirlemeye çalışıyordu. Beklan Algan, Ayla Algan, Göksel Kortay ve Haldun Taner ile tanıştı. Çalışmalarını yakından izleyip beğendi.
Ayla ve Beklan Algan, Ertuğrul’un çağrısı üzerine yurda dönmeye karar verdi.Ayla Algan, Türkiye’de önemli işlere imza atacaktı. 1961’de, ‘Tarla Kuşu’ ile sahneye çıktı. Aynı sene ‘Hamlet’i de oynadı. Hem Ophelia hem Hamlet karakterlerini canlandırdı. Daha sonra da Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nı izleyicilere sundu. Bu eserde de 5 değişik kişiye hayat verdi. Muhsin Ertuğrul, Dragos’ta otururdu. Ayla Algan, özellikle kış aylarında evine giderdi. Eşi Handan Hanım, gösterime girecek oyunun duygusal tonlamalarını, diksiyonunu çalıştırırdı. İlkbaharda da Rumelihisarı Temsilleri’ne hazırlanılırdı. Provalar tamamlanınca, oyunlar Temmuz veya Ağustos sonuna kadar sürerdi. Ayla Algan, özellikle Ophelia üzerinde ter dökerken, ruhsal ve bedensel eklemeler yapardı. Muhsin Hoca da öğrencisini dikkatle izler, küçük notlar gönderirdi: ‘Shakespeare ile telgraflaştınız mı?’ Algan, oyunun her bitiminde yoğun alkış alırdı. Hoca, öğrencisine gösterilen ilgiden duygulanırdı. Bir gün yanına geldi. ‘Bütün literatürde, alkış alan ilk oyuncu sensin,’ dedi. ‘Bu durumu Royal Academy’e yazıp yolladım!’
- Beklan Algan’ın Çok Ünlü Çevirmen Ve Yazar Teyzesi… -
Algan ailesinin evinde çok renkli/yönlü misafirler ve akrabalar ağırlanırdı. Her akşam saat tam 20.00’de yemeğe oturulurdu. Çoğu zaman Ayla Hanım’ın babası Vedat Kasman Bey de katılırdı. Sohbet derinleşir, masanın çevresi üniversite kürsüsüne dönerdi. Beklan Algan’ın teyzesi Fatma Nudiye (Yalçı) da müdavimler arasındaydı. Çok güzel, donanımlı/entelektüel hanımdı. Çevirmen ve yazardı. Sıkı komünistti. - İlk evliliğini dönemin ünlü gazetecilerinden Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ile yapmıştı! - Hikmet Kıvılcımlı’nın liderliğindeki Vatan Partisi’nin kurucularındandı! 1938’de, Nazım Hikmet’in de bulunduğu grupla gözaltına alındı. ‘Donanma Davası’nda yargılandı ve mahkûm oldu. Fiilen 10 yıl hapis yattı. Ailesinin iddiasına göre, ‘işkence gördü’! Serbest kaldıktan sonra da siyasi faaliyetlerini sürdürdü. Yazılarında adını kullan(a)mazdı, erkek isimlerini tercih ederdi! 2. eşi Rıfat Yarar, İTÜ’de öğretim üyesiydi. Deprem araştırmaları yapardı. Ülkemizde ‘deprem mühendisliği’ bölümünü kurandı!
Ayla Algan’ın anlatımına göre Beklan Algan’ın annesi Emine Hediye Hanım, kız kardeşinden tedirgin olurdu. Ama Vedat Kasman çekinmezdi. Fatma Nudiye Hanım, Beklan ve Ayla’nın Sartre’ın ‘Sinekler’ oyununu sahneleme düşüncelerine sempatiyle yaklaştı ve destek verdi.
‘Sinekler’, 1961’de, Yeni Sahne’de, Beklan Algan tarafından sahneye konuldu. Oyunda Ayla Algan, Beklan Algan, Avni Dilligil, Mücap Ofluoğlu, Samiye Hün, Mahmut Moralı, Birsen Kaplangı ve Leyla Altın rol aldı.
- Yasaklanan Film: ‘Karanlıkta Uyananlar’… -
Ayla Algan için ‘1964’ önemli yıldı. 1960 Anayasası’nca sağlanan hürriyet ortamından yararlanıp işçi sorunlarını anlatacak film projesi üzerine çalışan ekipteydi. Beklan Algan ve Lütfi Akad ile yapımcılığı üstlendi. Vedat Türkali senaryoyu yazdı. Ertem Göreç yönetti. Nedim Otyam müzikleri besteledi. Fikret Hakan, Ayla Algan, Beklan Algan, Kenan Pars, Tülin Engin ve Mümtaz Ener mühim rolleri paylaştı. Film çekildi ancak hiçbir sinemada gösteril(e)medi. ‘İçişleri Bakanlığı’nca yasaklandı!’ Yıllar sonra sınırlı sayıda sinemasever seyretme imkânı bulabildi.
Muhsin Ertuğrul, yoksul halk kitlelerine, özellikle de gecekondu mahallelerinde oturanlara, tiyatronun götürülmesini/ulaştırılmasını amaçlardı. 1965’de, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Oktay Rıfat’ın ‘Çil Horoz’ oyunu sahneleniyordu. Ertuğrul, Ayla Algan’ı yanına çağırdı: ‘Bu eseri gecekondu bölgelerinde oynamalıyız,’ dedi. Algan hemen uygun mekân araştırmasına girişti. Müsait bir ilkokul bulundu. Yemekhanesi temsil kon(ul)acak kadar genişti. Gerekli izinler alındı. Provalara geçildi. Mahalleli çok duygulandı ve memnun kaldı. Hazırlıkları seyredenler de vardı. Algan, yanına gelen yaşlı adamla ilgilendi. Kendisine bilet hediye edebileceğini söyledi. Cevap bîçarelik yüklüydü: ‘Çok iyi olurdu ama oraya gitmeye paramız yetmez!’ Genç oyuncu söyleyecek kelime bulamadı. ‘Bu sözler üzerine kendimden utandım,’ diye(bile)cekti. Muhsin Ertuğrul’un direktifine uyuldu: Biletler satılmadı, parasız dağıtıldı! Halkın ilgisi yoğundu. Ama yine sürprizle karşılaşıldı: ‘Oyun, - Genel Sanat Yönetmeni! - Vasfi Rıza (Zobu) Bey tarafından durduruldu/kaldırıldı!’
- Ayla Algan’ın Yunus Emre Sevdası… -
Algan, Yunus Emre’yi ve Mevlana’yı bütün dünyaya tanıtmayı görev bildi. Almanya’da işçi tiyatrosu yaparken, bir saat Yunus Emre, bir saat de Pir Sultan Abdal anlatırdı. Alman Türkolog Gisela Kraft’dan destek aldı. Türk İslâm tasavvufu hakkında bilgi verdi. Seyircileri aydınlatmaya çalıştı. ‘İnsanoğlu, Yunus gibi düşünürse/davranırsa, dünya değişir, güzelleşirdi!’ Ünlü mutasavvıftan çok etkilendi: Kızına ‘Sevi’ adını verdi!
Sevi Algan, ismini şairin ‘Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için,’ dizelerinden aldı. Hollanda’da dans bilimi okudu. Aynı anda zihnini ve bedenini kullanmayı öğrendi. Doğduğu günlerde, annesi Ayla Algan yoğun şekilde Yunus Emre ve Mevlana ile ilgilenirdi. Mutasavvıfları hem tanıtır, hem de eserlerinden örnekler sunardı. Şarkılarını söyler, dizelerini okurdu. ABD’de, Afrika’da, Avrupa’da ve Orta Asya’da konserler verirdi. Kendisine ‘Bayan Yunus Emre’ denil(ir)di! Paris’teki Barclay Şirketi’nden plakları çıktı!
Ayla Algan, Sevi’yi dünyaya getirdiğinde 39 yaşındaydı. Doğumdan sonra da çalışmalarına son sürat devam etti. Sevgili kızını yanından ayırma(z)dı. Uzun yurtdışı seyahatlerindeki boşlukları değerlendirir, yaratıcı drama egzersizleri yaptırırdı. Çocuk olup kızına, ‘Anne gitme!’ derdi. Evladı da ona, ‘Yavrum! Gitmem lazım,’ diye karşılık verirdi. ‘Almanya’da Türkiye’den çalışmak için gelmiş aileler var. Kendi dillerinde, kültürlerinde oyun(lar) seyretmek istiyorlar.’
Bazen de uzun süre ayrı kalırlardı. Geri döndüğünde, özlemle sarılır, birbirlerini bırakmak istemezdiler. Sevi Algan, ‘Ondan uzak kalmayı bir de bana sorun,’ diyecekti. ‘Ama ihtiyaç duyduğunda hep yanımdaydı. Sırdaşımdı, arkadaşımdı. Danıştığım ilk insandı!’
20 Şubat 2024 - Ali Hikmet İnce