
Atatürk Lisesi Mezunları 2.kez yine bir araya geldiler
Ümit Kayaçelebi
1948 yılında kurulan Atatürk Lisesinden Müdür, idareci, öğretmen, müstahdem ve nice öğrenciler gelip geçmiştir. Tarihi bir okulda okumak oradan mezun olmak sıradan bir şey değil Atatürk isminin geçtiği bir okulda okumak çok gurur verici ve iftihar vesilesi.
BU gün buradan gelip geçen emek veren herkesi rahmetle ve minnetle anıyorum. İyi ki her zaman dediğim gibi yolumuz Atatürk Lisesinden gelip geçmiş.
1948 yılında eğitim hayatına başlayan Van Atatürk Lisesi, Van Erkek Sanat Enstitüsü zamanında çok değerli idareciler, öğretmenler ve talebelere ev sahipliği yapmıştır.
Her iki okulumuzun da Vana katkıları asla göz ardı edilemediği gibi Van Atatürk Lisesi geçmiş yıllarda her alanda her zaman hep önde ve başta olmuştur.
Van da milli bayramlarda her zaman Van Atatürk Lisesi tören alanında bayrama katılan iştirak eden okulların en başında yer alırdı ve her zaman resmigeçitlerde en önde gururla ve heyecanla yürürdü. O günleri yaşayanlar benim yazdıklarımın ne kadar doğru olduğunu bilirler.
O yıllarda çok güzel bir Konferans salonumuz vardı. Öğretmen ve öğrencilerle çok güzel müsamerelerimiz oluyordu. Hiç unutmam Himmet Dede adlı bir oyunun başrol oyuncusu da o zaman ki İngilizce hocamız Kurban Aktimurdu. Kurban hoca iyi bir İngilizce hocası ve iyi de bir aktördü.
Atatürk lisesinde müsamere olurdu, müzik olurdu, spor olurdu. Kısacası Van Atatürk Lisesi etkinliklerin faaliyetlerin zirvede olduğu bir okuldu.
Ben de yaşadım yaşayanlar da o renkli günleri çok iyi hatırlarlar.
Biz işte böyle numuneyi imtisal denilen bir okulda tahsil hayatımızı sürdürdük. Ayakkabıları boyalı pantolonları ütülü kravatlı şapkalı öğrencilerdik. Ben hala şapkamızdaki sarı nefteyi hala hatırlarım.
Kimler geldi kimler geçti derim ya her zaman. İşte o zamanlarda bu gözler kimleri görmedi ki; Okul idaresinde Bahattin Özel Müdür Yardımcısı Burhan Özel, Babaları Mehmet bey üçü de aynı okulda.
Folklor olur Bahattin ve Burhan özel kardeşler el ele mendil sallarlardı. Bahattin bey rahmetlinin eline düşme eli o kadar ağırdı ki kaç gün kendimize gelemezdik. Helal hoşu olsun.
Fevzi Levendoğlu, Nazif Bayramoğlu, Turgut Altaylı, Zekai Dağtekin, Balamir Sancaktar, Zeynel Deligöz, Rıfkı Özgül, Kasım Toker, Sabahattin Akdemir aklımda kalan hocalar şu anda hatırladığım. Daha nice güzel hocalarımız vardı rabbim cümlesine rahmet eylesin.
Tevellüt itibariyle 1948-196l arasında orada olmadığım için o günlerdeki insanları sadece duyduğumuz ve resimlerden gördüğüm kadar tanıyor ve biliyorum.
Zira ben Atatürk Lisesine 196l yılında ayağımı attım. Ve çok net bir şekilde o tarihten sonraki insanları gördüm ve onlarla bir teşriki mesaimiz oldu.
Hayatım hep Atatürk’lü okullarda geçti önce Atatürk İlkokulu daha sonra Atatürk Lisesi ve daha sonrası yok.
Bu da benim için her zaman kendi kendimle bir iftihar vesilesi olmuştur.
İşte Van Atatürk Lisesi Mezunları Derneğinin düzenlemiş olduğu mezunlar gününe katılırken kendi kendime; sen dedim bu okula geldiğin zaman tıfıl bir çocuktun haliyle esamem bile okunmadı çok zeki kabiliyetli bir öğrenci de değildin. Lakin hayat sürprizle dolu ki o tembel teneke başarısız öğrenci Vanın hafızası oldu, yürüyen kütüphanesi diye anılmaya başlandı.
Oysa bu gün buraya Van Atatürk Lisesi Mezunları Derneğinin fahri başkanı olarak, şair, yazar, gazeteci olarak geliyorsun nereden nereye.
Okul yıllarında kompozisyon bile yazmasını bilmeyen biri bu gün yazıyor, konuşuyor gündemden düşmüyor.
Bütün bunlar elbette kolay olmadı ve bu gün bu okuldan mezun olmuş biri olarak burada olmak ne büyük şeref.
Bu günlere gelmem de rol oynayan önder olan öğretmenlerimize elbette ki minnet ve şükran borçluyum ve onların yanı sıra sınıf ve sıra arkadaşlarımızda ölenleri rahmetle yâd ediyorum kalanlara da nerede olurlarsa olsunlar gönül dolusu selamlarımı iletiyorum.
Bu Gün mezunlar kayıt defterine baktığımda 1950*1960 yılı mezunlar kısmında sadece iki isim gördüm. Anladım ki bizim jenerasyon artık tükenmiş gibi.
Okula ayak bastığımdan bu güne kadar 64 yıl, okuldan ayrıldığım günden bu güne kadar 58 yıl geçmiş.
Koskoca bir ömür gelip geçmiş de haberimiz bile olmamış.
Atatürk lisesine ilk adımımı attığım yıl 196l. Ben Atatürk İlkokulundan mezun olmuşum ve velim olarak da rahmetli Dedem Başmuallim Yusuf Ziya Kayaçelebi elimden tutmuş ve ver elini Atatürk Lisesi.
Nasıl ki askerlik yapanlar hep tertiplerini ararlarsa ben de p o gün hep kendi dönemimin insanlarını göreceğim ümidiyle gittim ama heyhat çok eski aşina yüzlerle karşılaşmakta mümkün olmadı.
Bu günkü mezunlar toplantısı maalesef geçen yıl ki gibi çok fazla katılımcı olmamasına rağmen yine de güzel geçti. Hakan bey ve arkadaşları ellerinden geleni yapmışlar ve yapmaktalar daha yeni bir dernek bazı aksamaların olması muhakkak olacaktır. Moraller bozulmasın yola devam. Yeterki içerde dışarıda herkes vazifesine müdrik olsun yeter..
Gelecek yıl mutlaka katılım daha da fazla olacak belki de programın içeriğinde daha farklı etkinliklerde olacaktır. İşte yılar sonra Hakan Durgun ve arkadaşlarının bir araya gelerek kurdukları Van Atatürk Lisesi Mezunları Derneği olarak yaptıkları bu ikinci etkinlik Van da ve diğer illerdeki hemşerilerimiz nezdinde takdirle karşılanmıştır.
Zaman içerisinde mutlaka bu program daha renkli bir şekilde icra edilecektir. Arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum.
Bunun dışında gurur verici anlamlı bir günü hep beraber yaşadık. Emek sarf eden ve katkı sunan herkes teşekkürler..
Nice mezuniyet günlerine hep beraber katılalım inşallah.
Okul mezunu olmasa bile yılların deneyimi Dr. Süheyla Dabbağoğlu’nun aramızda olması bizi onurlandırdı. Oradaki en eski konumunda bakıldığı zaman yine Abidin Kasapoğlı birinci sırayı alırken ikince en eski mezun olarak ta yine ben oldum. Geçen yıl olduğu gibi yine bizim nesilden fazla katılımcının olmadığını tekrar müşahede ettim.
Konuşmacılar arasında Dernek Başkanı Hakan Durgun dernek çalışmalarından bahsetti, okul müdürü bu gün yaptıklarından ve gelecekte de neler yapılacağını ifade etti, Diğer eski mezunlar ise okuldaki yaşadıkları dönemde ki ilginç anılarını anlatarak paylaşımda bulundular.
YYÜ Konservatuar öğrencilerin sundukları müzik programımda güzeldi emeklerine sağlık diyorum.
Ekmek arası peynir domatesi yerken 60 lı yıllar aklıma geldi. O günlerde bu ekmek arası domates peyniri yerken ne kadar sevindiğimi düşündüm. Rahmetli Yılmaz hocanın o tebessümleri sanki hala karşımdaymış gibi geldi bana.
Pilav milav zaten bize uygun bir şey değildi en azından geçmişten gelen ananeyi sürdürürken en azından Yılmaz hocamızı da andık.
Bu arada Türkiye’deki ilklerden biri olan eğitim Müzesini gezerken 2017 de burada bunun temellerini atanlardan biri olarak haklı olarak gurur duydum. O günlerde çok zahmet çekildi o müze öyle kolay vücuda gelmedi emek verenlere sonsuz teşekkürler. Bu arada bunun baş mimarı da Nevzat Taşdemir hoca olmuştu onu da unutmamak gerek.
Benimde çok katkı sunduğum Eğitim Müzesi hem Van da ve hem de Türkiye de büyük ses getirmişti.
Kendim de o zaman eğitim müzesinin kurdelesini keserken o gün benim için unutulmaz bir gün olmuştu.
Van Atatürk Lisesi 27 Aralık ta yapılan Atatürk Koşularında mesafe ne olursa olsun içinde barındırdığı öğrencilerle her zaman yarışları birinci bitirirdi. İşte o zamanların en ünlü koşucusu Gâvur Yılo dediğimiz Yılmaz Çarıkçıydı.
O yıllarda Muharrem Dalkıran Türkiye’de ne kadar ünlü idiyse Van da Gâvur yılo o kadar ünlüydü. Gerçekten zalimce koşuyordu ve rakiplerini eze eze geçiyordu o yüzden adı Gavur Yılo ya çıkmıştı.
Erkek sanat enstitüsü ile yapılan tüm atletizm yarışmalarının her zaman favorisi bizdik. Biz sadece futbol da Erkek Sanat Enstitüsü ile baş edemiyorduk. Zira Erkek sanatta o zamanki Van Şen gençler ve Van Gençlikte oynayan çok futbolcusu vardı ki o yüzden onlar futbolda bizden öndeydiler.
Yine bu gün orada eski mezunlardan Yılmaz Çarıkçı’yı hatırladım. Yaşıyor aramızda sağlık ve esenlikler diliyorum kendisine.
Haliyle ikinci en eski mezun olarak mikrofon bana tevdi edildiğinde herkes şiir okumamı ümit ederken ben de rahmetli Turgut Altaylı ile alakalı bir anımı orada anlatarak eskileri yâd ettim âcizane.
İşte o anıyı da ilginç bir anı olduğu hasebiyle arz ederek yazımı noktalamak istiyorum.
Maziye daldıkça aklınıza çok farklı şeyler geliyor. Bu gün çekmeceleri karıştırırken bizim çocukların okul yıllarından bu günlere kadar gelen pergel, gönye ve iletkiyi gördüm. Şimdi okullarda geometri derslerinde bunlar kullanılıyor mu bilmiyorum ama bizim orta okul yıllarında bunlar olmazsa olmazlardı. Çünkü bu malzemeler olmazsa geometri dersi olmuyordu haliyle.
Ortaokul sıralarından kalma bir anımı paylaşmak istiyorum bu gün sizlerle. Yıllar geçse de hiç unutmadım hep hatırladığımda beni gülümsetti.
Geometri dersindeyiz Geometri hocamız da dışarıdan Geometri Dersine gelen Hocamız Turgut Altaylı.
Turgut Hocamızı ben senelerdir hiç görmedim vefat etmişse Allah rahmet etsin yaşıyorsa sağlıklı ömürler dilerim kendisine.
Turgut hocamız son derece ciddi otoriter ve disiplinli, bir hocaydı. Derste dinlenilmesini isterdi ve geometri dersinde herkesin araç gereçleriyle derste olmalarını isterdi. Bu konuda da çok hassastı. O günkü derste yoklamayı sınıf mümessiline bak dedi herkes pergel, iletki, gönye ve cetveli ile gelmiş mi?
Mümessil geldi herkesin sırasına baktı ve Hocam dedi bazı arkadaşlar eksik getirmiş bazıları da hiç getirmemiş deyince;
- Eksik getiren ve hiç getirmeyenlerin isimlerini ve numaralarını getir bana. Mümessil arkadaşımız bütün sıraları gezerek liste yaptı ve Turgut Hocaya hocam işte liste burada deyip önüne bıraktı.
Turgut Hoca sınıfa dönerek:
_ Gelecek derste geometri dersi malzemesini eksik getireni veya hiç getirmeyeni sınıftan atacağım ve de (O) vereceğim haberiniz olsun!
Neyse ders bitti birkaç gün sonra yine geldik okula dersimiz Geometri. Turgut Hoca öndeki kızlardan başlayarak sıraları dolaşmaya başladı kim eksik getirmişse veya hiç getirmemişse kalk dedi çık tahtaya.
Her nedense bende eksik getirmiştim malzemeleri kalk sen de tahtaya sellem müsellem ben ve bazı arkadaşlar ip gibi tahtanın önüne dizildik. Önce bizi okşayacağını hiç olmazsa bir cetvel ziyafeti çekeceğini düşünürken tahtanın önüne dizilen bize dönerek:
- Ben size geçen ders söyledim cetvel, pergel vs. getirmeseniz sizi sınıfa almayacağım dedim ama beni takmadınız anlaşılan. O zaman sizi dersten atayım da aklınız başınıza gelsin. Haydi, hepiniz dışarıya.
Biz kaç kişiydik hatırlamıyorum ama 8-10 civarında vardık sanıyorum.
Sınıftan atıldık ve bir de (o) yedik üstüne üstlük.
Atıldık sınıftan ama nereye gideceğiz derken hemen Lisenin karşısında Necmettin Hocanın bahçesine gidip oturduk. Allah rahmet etsin Ahmet Eriş, Mehmet Cengiz, Seyfettin mi Sohbettin Türkmenoğlu onlardan biri, Saraçın Oğlu İbrahim, Yılmaz Efe, aklımda kalan bunlar. Yılmaz Efe ile rahmetli Ahmet bu atılmayı hiç içlerine sindirmemişlerdi ki Yılmaz orada gezen birisinin horozunu kaptığı gibi ben bu horozu sınıfa atayım da hoca görsün gününü!
Olmaz dedik sonra başımız belaya girer dedikse de dinletemedik. Sonunda horoz koltuğunda daldık koridora Gemşo dayı gördü ama bizimkiler tınlamadılar. Sınıfın kapısını aralayıp horozu içeri atınca tabana kuvvet kaçtık.
Artık olan olmuştu yarın başımıza da neler geleceğini biliyorduk. Okul sabah öğlenci değildi iki öğün gidiyorduk. Sabah ilk derste nöbetçi talebe elinde bir liste ile ilk dersteki hoca olan Rıfkı hocaya dönerek bu listedeki öğrencileri Bahattin bey istiyor hepsi idareye gelecek. Bahattin Özel Allah rahmet etsin acayip döverdi. Kapıdan içeri girdik tek sıra olduk Bahattin hoca bize dönerek:
- Siz nasıl olur da Turgut Hoca derste iken sınıfın içine horoz atarsınız? Der demez sıradan başladı vurmaya eli de rahmetlini ağırdı ki vurduğu yer anında kıpkırmızı oluyordu.
Yaptığımız işin sonu böyle olacağı belliydi. Bir avuç araç gereç getirmemek bize pahalıya patladı ve bi ton sopa yedik.
Sopayı yedik bir de koca bir (O) aldık. Ve o günden sonra da geometri dersine de Cetvel, Pergel, Gönye, iletkisiz de gitmedi, k ben ve arkadaşlarım. Dersimizi almıştık alacağımız kadar.
Ben bu gün ne zaman bir pergel, gönye, iletki görsem hep Turgut Hocayı hatırlarım.
Saygıyla anıyorum.