Şahbettin Uluat

İki Karakoç iki karşılık bulmamış aşk iki şiir

Şahbettin Uluat

Türk edebiyatının “Mona Roza”sı vefat etti.

Bir Anadolu Ajansı haberi Orhan Onur Gezici imzasıyla 07.06.2025 tarihinde düştü internet sayfalarına.

… Muazzez Akkaya Giray İstanbul’daki evinde hayata gözlerini yumdu. 

Onun adını ilk kez lise öğrencisi iken işitmiştim. Adının ve soyadının baş harfleri kullanılarak bir tür akrostiş şiir yazıldığını ve şairin de Sezai Karakoç olduğunu o günlerde öğrenmiştim.

Resmini de ilk kez bu vefat haberi ile görüyordum.

İnternet kaynaklarından öğrendiğime göre şiir 1950 yılında Sezai Karakoç henüz 19 yaşında bir Mülkiye (Siyasal Bilimler Fakültesi) öğrencisi iken, en duygusal, en kırılgan döneminde kaleme alınmış ama 2002 yılında yayınlanmıştı. 

Mona Roza şiiri hikâyesi ile birlikte süreç içinde milyonlarca kalbe dokunmuştu ve dokunmaya devam ediyordu. Çünkü arkasında duyarlı şairimizin kontrolü dışında, platonik olarak başlamış gerçek bir aşk hikâyesi vardı. (O yaşlarda benzer şiirler yazmış biri olarak bundan emindim.) 

Sezai Karakoç âşık olmuş, en azından bir süre sevdasını hiç dile getirmeden yüreğinde büyütmüş ve oradan elde ettiği enerji ile bu güzel şiiri yazıp bizlere hatıra bırakmıştır. 

Gençlik dönemi duyarlılığı, yüreklerde yeşeren aşklar ve o aşkların dile getirilmesini engelleyen koşullar, erkek kadın ayırmaksızın pek çok şair ve şair ruhlu insanı zor hallere düşürmüştür, düşürmektedir. 

*

O duyguları sonuna kadar yaşayıp yüreğini yakan bir kor gibi dışarı çıkaran, türkü formunda dillere düşmesine sebep olan bir başka şairimiz de yine ilgin bir şekilde soyadı Karakoç olan ve kendisi de Sezai Karakoç gibi dindar bir kimse olan Abdurrahim Karakoç’tur. 

O da 1960 yılında görüp sevdalandığı ve gerçek adı Şehriban olan bir kadın için kaleme almıştır şiirini. 

İnternet kaynaklarına göre köylerine bir düğün için gelen Şehriban’a âşık olan Karakoç tanışıp kızın gönlünü kazanmış ve düğün sonrası sevdiğinin ailesi ile birlikte uzaklaşıp gitmesi ile aşk acısı çekmeye başlamıştır. O acıyla yemeden içmeden kesilince şairin ailesi devreye girmiş, kızın ailesinin peşine düşmüş, aileyi Kahramanmaraş’ta bulmuştur. Kız tarafı bu evliliğe razı olmamış, önce kızın yaşını bahane etmiş, sonra da nişanlı olduğunu öne sürerek Karakoç ailesini geri çevirmiştir. 

Bu durum Abdurrahim Karakoç’a yüreğindeki yangını Mihriban şiiri ile söndürmeye çalışmaktan başka seçenek bırakmamıştır.

 Şairin oturup Şehriban’ın adını da açık etmeden kaleme aldığı Mihriban şiiri zaman içinde dilden dile, kulaktan kulağa dolaşmış, şiir ve türkü halleriyle milyonlarca yüreğe dokunmuştur.

*

MONA ROSA

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

 

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza bugün bende bir hal var

Yağmur gri gri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

 

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek

 

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana 

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

 

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardından bekleyen rüzgâr

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

 

Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

 

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf gölge bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

………………….

Bu şiirin devamını internette bulabilirsiniz.

SEZAİ KARAKOÇ

MİHRİBAN

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışım çözülmüyor Mihriban

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban

 

Yar, deyince kalem elden düşüyor

Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor

Lambada titreyen alev üşüyor

Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban

 

Önce naz, sonra söz ve sonra hile

Sevilen seveni düşürür dile 

Seneler asırlar değişse bile

Eski töre bozulmuyor Mihriban

 

Tabiplerde ilaç yoktur yarama

Aşk deyince ötesini arama

Her nesnenin bir bitimi var ama

Aşka hudut çizilmiyor Mihriban

 

Boşa bağlanırmış bülbül gülüne

Kar koysam köz olur aşkın külüne

Şaştım kara bahtım tahammülüne

Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban

 

Tarife sığmıyor aşkın anlamı

Ancak çeken bilir bu derdi gamı

Bir kördüğüm baştan sona tamamı

Çözemedim çözülmüyor Mihriban

ABDURRAHİM KARAKOÇ

08.06.2025

Yazarın Diğer Yazıları