Eski Van'dan sesler
Şahbettin Uluat
Aklımda eski Van şehrinden, Van’ın toprak damlı kerpiç evlerinden, benim çocukluk ve ilk gençlik günlerimden kalma sesler, sözler, hikâyeler var.
Hatırladıklarım ne kadar doğru, emin değilim.
Hatırlamadıklarım limandan uzak duruyorlar; dönerler mi, bilmem.
Bir kısmı da ucundan bucağından aklımda. Köşe kapmaca oynuyoruz. Tamamını hatırlayamıyorum.
Onlardan bir tanesi şöyle:
Günün birinde Pıs Hanım Pıstan Hanım yani pıspısa, (yani hamam böceği), çamurlu bir yolda yürürken kendisinden önce geçmiş olan birine ait derin ayak izinin içine düşmüş. Bulunduğu yerden çıkmak için çırpınmış ama başaramamış.
Bir süre sonra bazı sesler işitmiş. Sıçan Bey Zilli Bey Çadır Ağası Mirza Kalem Şah-ı Senem Efendi oralardan geçiyormuş ve durumu görmüş. Hemen durup centilmence yardım elini uzatmış. O uzatmış ama Pıs Hanım Pıstan Hanım’ın naz edeceği tutmuş; cilve yapmış, oyalanmış. O öyle yapınca Sıçan Bey Zilli Bey Çadır ağası Mirza Kalem Şah-ı Senem Efendi de kendini ağırdan satmaya başlamış.
Hatırladığım kadarıyla sonunda Sıçan Bey Zilli Bey Çadır ağası Mirza Kalem Şah-ı Senem Efendi, Pıs Hanım Pıstan Hanımı uzun bir muhabbetten sonra el verip bulunduğu çukurdan çıkarmayı başarmış.
Annemden dinlediğim bu hikâyeyi hala hatırlayan birileri var mıdır? Merak ediyorum doğrusu. Eğer varsa ve eksiklerini tamamlayıp, yanlışlarını doğrultursa ne güzel olur.
*
O zamanlarda, yani henüz soğuk beton evler de, insanları birbirinden koparan renkli, hızlı ve ışıltılı teknolojik cihazlar, cep telefonları, tabletler, bilgisayarlar da bilinmiyorken, hatta siyah beyaz televizyonlar bile yokken; Van’ın sıcak toprak evlerinde bugün yaşananlardan farklı şeyler yaşanırdı.
Özellikle uzun kış gecelerinde, sobalarda çatır çatır odunlar, gevenler, tezekler yanarken; evler henüz gaz lambaları ile aydınlanırken, çocuklar ve gençler toplanır basit oyunlar oynarlardı.
O oyunlardan bir tanesi de saymacaydı.
Bu oyunda her birimiz bir elimizi görünen bir yere ve birbirine yakın koyardık. Oyunu yöneten kişi sayma işini yaparken kullanacağı işaret parmağını önce dudaklarına değdirip aaoo diye bir ses çıkarır, sonra da yan yana konmuş eller üzerinde her kelimesi bir el üzerinde söylenen saymacayı ezberden okumaya, o parmağını eller üzerinde sırasıyla dolaştırmaya başlardı. Elinin üzerinde en son kelime söylenen kişi oyun dışı kalırdı. Oyun bu şekilde tek bir kişi kalıncaya kadar oynanır, en sona kalan da kazanan olurdu.
Bizdeki saymacanın sözleri şu şekildeydi:
“El el epenek, elden çıktı kepenek. Kepeneğin ucu yok. Süleyman'ın saçı yok. Bindim deve boynuna. Sürdüm Halep yoluna. Halep yolu Şam gezer. İçinde ayo gezer. Ayonun balaları, beni gördü ağladı, tumanına gığladı. Hasan Bey'in neyi var? Göğe çıkan atı var. Gök yıldızlı iti var. Yeddi batman kotu var.”
Yazının devamı yazarın Van ile Sohbet adlı kitabında…