Mustafa M. Atilla

Üzgünüm Ülkevanım

Mustafa M. Atilla

Üzgün olmak yetmiyor galiba,anlatamamak veya anlayamamak bana hasar veriyor.

Mütemadiyen kokuşmuş,kirli kokuyu sağa sola savuran bir fan'a; neden yine voltajlı akım verilir anlamış değilim. Çıkar ve rant markalı fan etrafa hazırdaki kötü kokuların, kat katını ortalığa zerk edeceğini anlayamayan dolaylı veya dolaysız çıkarı olanlar dahil,dünyadan birhaber masum insanlara korku ve şükrü o kadar güzel işliyorlar ki ben bile zaman zaman düşecekken o duygudan irkildiğim anlar oluyor.

Öyle güzel estiriyorlar ki! hışıltısındaki ses avaz avaz bağırıyor.Yalanları entrikaları,aleni olarak koku yayıyor ki anlayan anlıyor,anlamayan da anlamaktan aciz.

Bir gün bir önceki günü aratır halde, gerilmiş ağlar, atılmış oltalar, kurulmuş sepetler, düşer mi diye sığ suların yosun kokulu akıntısı boyunca kuruluyor tuzaklar.

Şimdi,

Ne yas tutmaya, nede kin tutmaya zamanımız var,geçmişi kaçırdık bari geleceği yakalıyalım diyorum.

Hayatın en büyük sarkıtı yanlış düşünce ve yanlış hayaller,iyi bilelim ki harcadıkça sarkıtlar erir, usturuplu kullanınca eriyen sarkıtlar yine tam altında dikitler de yükselir.

Hergeçen gün eriyen eriyor, yükselen hiç ama hiç bir şey yok. Biraz öyle gösteriliyor fakat öyle olmadığını biliyoruz.

Bakalım önümüze; olanı anlayalım,olacakları masaya yatıralım.

Adil olmakta lazım.

Atmayalım bütün suçu ona buna, biraz kendimizde,çokça da geçmiş dönemin siyasi aktörlerin de,de aramalı değil miyiz. Allah'ın şükür dediğiyle,kulun dediği şükrü ayıramayan, yalanı doğrudan,doğruyu yalandan ayıramayan bir nesil,idrak yeteneğini kaybetmiş,algıyı gerçekle ayırt edemeyen,ülke menfaatini kendi menfaatinin üstünde tutan çokca orta ve yaşlı nesil son yirmi senede mi cehaletin kucağına oturtuldu. Anlama kabiliyetleri ellerinden alındı.

Alındımı ki, işte cahiller,işte akılsızlar,işte dinciler deniyor.Bu halin ilkokulu yokmu,anasınıfı,geçmişi yok mu, Allah'ın emir ve yasaklarına uymayı, eğitimi, hayata dair her şeyi tam manasıyla uygulamayı,yerli yerinde işlediler de onun için mi sapaktan dönüyor,savruluyor alt yapısı olmayan gençler,

Suskun geçti uzun yıllar, su aktı değirmen döndü,bir dönem su çok akıtıldı değirmen hızlı döndü,sonra ne oldu! sular kesildi,çarklar dönmemeye başladı,insanlar alıştı somun ekmeğine artık tandır ekmeği lezzet vermiyor.

Her konuda

Temel eğitimini alan bir insan asla çalılıktan geçmez,mucurda frene basmaz, atlayabilecek' se dereyi atlar yoksa paçaları sıvazlar öyle geçer,hani nerde:?dere tepe düz gidiyor çalıymış,mucur'muş dinlemiyor insanlar. Ver yesin,çal oynasın sonra kes müziği otursun ağlasın.

Yıllar yılı patinaj yaparak, şöyle böyle geldik bugünlere,geçmişe mazi der bugüne niyazi,

Çünkü zaman küresel güçlerle ortak çalışıyor,onlar da seni beni istemiyor, Müslüman’ım diyen herkesi,içlerinin yosun tutmuş kirli sularında ellerinden gelse bir kaşık suda  boğacak biyolojik planlar yapıyorlar.Onların toprakta gözleri yok,toprağın altında gözleri,ellerinden gelse hiçbir şeye bulaşmadan ülkelerinden girecekler tüm dünya zenginliğinin altına,sen ben uyurken.

Anlamalıyız ki; Beka sorunumuz falan yok,peki ne var,gelecek sorunumuz var eğitim sorunumuz var,virüs sorunumuz var,üretim sorunumuz var,israf boyutunda tüketim sorunumuz var,sat ye sorunumuz var,yer altı zenginliklerimizi,yerüstü zenginliklerimizi  koruma sorunumuz var,dağ gibi birikmiş.

Sorunlarımız varken hiç bir şey yokmuş gibi yaşıyoruz.

Hala pembe rüya görür müyüz diye de bekliyoruz.

Bizi bizden fazla takipte olmaları,her şeyimizi çok iyi bilmeleri,ne yapmaya çalıştığımızı,kime çalıştığımızı,kiminle kapalı kapılar ardında nelerin döndüğünün kayıtlarını bizden iyi tutuyorlar.Uçan kuşu,yağan yağmuru,dolup dolmayan barajımızı bile hesaplıyorlar.Sınırdan legal,illegal girişlerin bile tutanağını tutuyor,kayıtlara geçiyorlar.

Bu bakışların hapsindeyken!

Hesaplar kitaplar, farklı rüyalar, farklı hizmetler,kanallar,İstanbullar,rezidanslar,,,insin jetler,gelsin zengin petrol şeyhleri,onlarca dolar,verilmiş sözler,girilmiş tersaneler,bozulmuş bozulmamış ırkımız,aç savaşmış tok savaşmış,umurumuzdamı yalınayak ölmüş. Çanakalle’miz, Sarıkamışımız, sızlayan kemikler, kendinden büyük silah taşıyan, Yunanı denize döken çocuklar,soğuktan donan askerler,pastalar dilimler, sonra dönüp, siz değil miydiniz isteyenler denecek, ileriki zamanda.Ağlamalar sızlamalar,dizini dövmeler,kandırıldık diyenler.

Anlatanlar anlattı, anlamayanlar anlamadı.

Zamanı geldide mi sür eşeği Niğde’ye denecek.

Niğde orada yol orada git gidebilirsen,bin binebilirsen.

Haydi gir koluma Edremit sahilinde gerisini konuşalım.Sorda; bu gidişle ne olacağımızı kulağına fısıldayayım, otuz yıl sonra ülkenin Van’ın halini.Ne orda tahta iskele kalacak, nede eski yerli ne yeni Van’lı.

Diyorum ki!!

Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi malda yalan mülkte yalan alda biraz sen oyalan.

Oyalanalım bakalım. Kim haklı kim haksız.

Yazarın Diğer Yazıları