Mustafa M. Atilla

Tandır evindeki cevizler…

Mustafa M. Atilla

1970’li yıllarda, herkesin olduğu gibi bizimde tandır evimiz vardı. Bu tandır evleri ne işe yarar,neyin nesi 

diye aklından geçirecek binlerce okuyucumuz için

önce biraz açıklama yapmak uygun olur. Neden, çünkü 

okuyucumuz salt Van insanından oluşmuyor, ilimize

kamu görevi için gelenlerden tutunda öğrenciye, farklı illerden, yurt dışından okuyucu kitlemiz gazeteyi

takip ediyor, okuyor.

Tandır evi; Ekmeğin yapıldığı, erzakların saklandığı,

tandır dumanının çekmesi için daha büyük bacası olan, evden bağımsız bir bölüm. Erzak dediğimiz şeyler ne! Kavurma,güneşte kurutulan sebze ve meyveler,bal ceviz,kurut,otlu peynirin gömüldüğü yer,buna benzer kullanım alanı geniş,duvarları ve tavanı tandırın isi ile kararmış yaşam alanından bir kesit.

Konuyu nereye getireceğim,bizim tandır evindeki ceviz

sandığı ve içindeki cevizler ile şimdiki siyasetin içinde bulunan insanlardan bir kısmının benzerliğine dikkat

çekmek iyi olacaktır.

Sandığa cevizleri koymadan önce elden geçirir,çarığı,

çürüğü ayıklar, kurtluyu, kararmışı, hafif (içi boş) olanı temizler, kışa hazırlığı yaz ortalarında yapardık.

Daha sonra gözden kaçan kurtlu cevizlere rastlardık.o da nasıl olurdu, minik bir kurt cevize girer, yavaş yavaş içten beslenir büyümeye başlar.Yedikçe büyür, büyüdükçe irileşir, öyle bir hal alır ki cevizden dışarı çıkamaz hale gelir, sap tarafında ki delikten de çıkamadığı için bir ağaçkakan, sincap veya karga gibi

kuşların yolunu gözler.Ağaçkakan gibi kuşa denk gelirse kurtulma şansı yok denecek kadar az,karga yüksek yerden aşağıya kırılması için attığında kurtulma şansı yüksek,Bozlak yine yüksek.. fakat sincap olanı biteni silip süpürdüğü halde içindeki kurdun gözden kaçması şansa bağlı.

Bu bir hikayeye konu olurmu? olur! fakat ben bunu siyasete yakıştırıyor, adeta benzerliğini gözler önüne sermek istiyorum.

Bugün siyaset arenasını takip edenler,çağrışımı az da

olsa yakalamışlardır.Sağı solu,üstü altı her tarafı ceviz sandığında ki sağlam ve çürük cevizler gibi.Siyaset kaynayan kazana dönmüş,Sağlam ceviz diye torbaya koydukların çürük çıkabiliyor, çürük diye sandığa koydukların sağlam çıkabiliyor.Cevizin sandığı da torbası da çuvalı da fark etmiyor.

Hele bugün için sağlam diye ayırdığın,sağlamlığından şüphe duyulmayan cevizlerin, sonradan çürüdüğünü görünce, ayıklarken yapılan hatayı anlayabiliyor insan.

Ancak siyasetteki, ahlaki ve psikolojik çürümenin,

geri kalmış ülkelerde daha sinsi ve daha tehlikeli seyrinin yaşandığına şahit olduğumuz için ne desek

azdır.

İnsan vicdanını, merhametini, adalet duygusunu kaybettiğinde canlı olsa bile “yaşam”anlamını yitirir. Menfaat için doğrulardan sapmak, yalanı alışkanlık haline getirmek, acıya karşı duyarsızlaşmak... Tüm bunlar insan ruhunun çürümeye başladığının işaretidir. Ne yazık ki bu tür bir çürüme, çoğu zaman fark edilmez; çünkü beden hala ayaktadır, insanlar hala konuşur, güler, yaşar gibi görünür.

Toplumlar da bu bireysel çürümelerin birikimiyle yozlaşır. Adaletin yerini torpil, emeğin yerini hile, sevginin yerini çıkar aldığında artık çürüme sadece bireysel değil, toplumsal bir hastalık halini alır.

Bu yüzden siyaset eliyle çürüme eğilimi içine sokulan toplumsal kimlik, birkaç tane çürük ceviz sayesinde,bir çuval cevizin satılmasına mani olur. Çünkü rakip ceviz satıcısı bu çürük cevizleri sokağa yaygara yapmasında usta gibi görünüyor.

Sen cevizleri sandığa koyarken, içinin kurdunu da 

hesaba kat kardeşim. Yoksa tandır evi cevizleri koymak

için uygun değil mi. Büyükçe bacası var aslında, oradan ışık giriyor içeriye…

Yazının son paragrafı silik çıkmış, yeniden yazmaya üşendim, belkide başka nedenden.

Yazarın Diğer Yazıları