Mustafa M. Atilla

Mart kapıdan baktırmayacak

Mustafa M. Atilla

Bugünkü yazım siz değerli okuyucularım için sıcaklık artışı.. (küresel ısınma ve ısınmadan kaynaklı)..iklim değişikliğinin tarım ürünleri üzerindeki olumsuz etkilerine geliyor.

Birazda düşündürücü yanından bahsettim.

Doksanlı yılların başına kadar,Küresel boyutta

insanların iklim değişikliği konusunda herhangi bir sıkıntı duyduğuna şahit olmadık.Duyduğum ara ara cılız sesler yok değildi, en azından bugünkü gibi kulak tırmalayıcı volümde değildi. Van’ımızın insanından da bugün zirve yapan iklim değişiminden söz edene pek rastlamazdık.

Dünya'nın her yıl ki mevsimsel döngüsü, zaman ve günlere göre çok değişiklik göstermez, artı eksi üç beş günle mevsimler, stabil rüzgarları kovalar bulutlarda ki

yağmuru boşaltır,güneşin eğimi ile havaları soğutur,

karları yağdırır,yer yüzüne gülümser ve yağan karlar bitkilere, bilhassa insanın ana besin kaynağı olan buğdaya yorgan olurdu.

Rüzgarlar da bulutları iter,bir araya toplar, havadaki elektrik yükünü yükseltir, yağmur oluşumunu sağlar, yağmur damlaları ile yeryüzünü temizler ve bitkilere can suyu olurdu.

Bugün iklim değişikliğinin ana sebebi artan nüfus ve nüfusun su döngüsüne direkt veya dolaylı etkisine

bağlamaktan başka bir açıklamasını yapmak hayalperest düşünce olur.

Sıcaklığı tetikleyen “Fosil yakıt kullanımı”, ”ormanların

yok edilmesi”, ”Sanayi faaliyetleri” gibi insan kaynaklı

etkiler iklim değişikliğinin hem nedenleri hem de sonuçları arasında yer alır.Bir başka neden olabilecek,

örtü altı seracılık ve betonlaşmayı da göz ardı yapmamak gerek.

Ben bu konuyu bugün köşeme taşıdım diye,hurra, hadi

sıcaklığı düşürücü önlemleri alalım diyecek ne bir güç,ne bir birliktelik,nede hazırlık düşünülür veya çaba içine girilir.Çünkü asrın hastalığı olan çıkar, beynin ana ruh haline saplanmış durumda.Yaptıkları sadece göz boyayıcı şeyler.

Yine getirdin çıkara,paraya bağladın diyebilecek insanlar eminim çıkacaktır.

Her geçen gün artan etkileyici faktörler, artarak sorumsuzca devam ediyor.O zaman niye yazdın sorusu gelir akla,yazarsam belki bir kişi de olsa, 

kalkar diklenir bir ağaç,birkaç ağaç diker,ne bileyim araç lastiği yakmaz,fazladan doğalgaz kullanmaz,

plastik oyuncak veya mutfak malzemeleri satın almaz,zaruri olmadıkça araba kullanmaz, bunun gibi etkileyici faktörlerden uzak durur belki.diye ..

Sen üstüne düşeni yap vebal kayıtsız kalanın üstünde kalsın.

“Bütün mesele sıcaklık artışına sebep olan havada biriken gazlar sayesinde sıcaklığın yeryüzünde hapsediliyor olması..” bu nedenle; atmosfer,karasal alanlar,okyanus,deniz ve göllerin ısınması.Bu ısınma da iklim değişikliğinin sebepleri…Önlenir mi? Önlenir ama nasıl önlenir? cevabımı şu şekilde verebilirim.

“İnsan nüfusunu azaltarak”,işte bugün yapılmak istenene geldik,taşı gediğine koyduk.

Adı..COVIT 19, ya ne olduğunu sanmıştık,basit öksürüklü,ateşli, zararsız grip hastalığı mı?

Sanayi bacalarını azaltma yerine, insanı kaderinden önce toprağa göndermeyi, çözümün maliyetsiz yollarından biri olarak belirlemişler.

Bir taraftan artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için

sanayileşecek,bacalar gökyüzüne dikliecek,büyüme hedefi tutturulması için eften püf den malzeme üretimi ile havayı kirletip, gazlarla dolduracaksın,bir taraftanda

arsızca yok hayır geleceğimiz tehdit altında deyip, geri kalmış ülkelere üretim ambargosunu koyarak tarım ürünleri ihracatını yapacaksın.sonra bir yandan iklim değişikliği uyum programı adı altında et ve süt tüketimini,alınan iklim değişikliğinin komik kararları arasına koyarak ülkelere dayatacaksın,insanlar da, he babo çok güzel düşünülmüş bir karar diye kabul edecekler.

Sıcaklığın artışındaki nedenleri,etkileri,olacakları kavrayabilen herkes suçlu.Kavrayamayan insanlar,

düşünemeyen deniz planktonları gibi geçirdikleri ömrün suçsuz canlıları.

Sonuç: Artan sıcak hava nedeni ile başta ağaç olmak üzere bitki genetiğinin olmazsa olmazı,yıllık bölgelere göre alması gereken eksi soğuk hava oranının düşmesi nedeniyle üretimdeki düşüş ve kalite,sıkışan sıcak hava ve buna bağlı su döngüsü ile ilgisi açıkça görülüyor.Bütün bunlar gün gün bozulmaya sebep olacağından, ayrıca içme ve tarımsal sulama suyu kayıpları,yağışların dengesiz dağılımı,ısınan havalar nedeni ile karların yeryüzün inmeyeceği  sıkıntılı günleri kapıya getireceğinden,asla Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır atasözü artık unutulmaya mahküm bir atasözü.

Nasıl düzelir?. hiç vakit kaybetmeden gökyüzünde asılı olan sera gazı olan CO²CH⁴ N² O yu aşağıya indirebilmek.Benim düşüncem bu…yapabilirler mi?

isteseler,kimler.. küresel güçler.Ne için.. insanlık için.

Peki insanlık var mı? yok,o zaman düzelmez…

Gönül arzu eder ki silahlanmaya harcanan para ile bacasız sanayiler oluşturmak bu işin başka bir çözümü,eğer hedef sadece geçimse,huzursa,iyi yaşamaksa.Bugünkü dünya nüfusuna yetecek her şey var dünyada.

NOT: Van'ın yerli insanları bilir,her yıl aynı zamanda, artı eksi birkaç gün oynar,yedi dağa bir bağa erek dağının beyaz yorganı olan karın yağma vaktini.

 

Yazarın Diğer Yazıları