
Helalleşmek gerek…
Mustafa M. Atilla
İnsan yaşamında üç önemli şey vardır.
Birincisi iyilik yapmak,..ikincisi dürüst olmak,
üçüncüsü emanete hıyanet etmemek..
VERDİĞİNİ ANIMSAYAN VE ALDIĞINI UNUTMAYAN
İNSANLAR MUKADDES İNSANLARDIR…
Özellikle,
büyük harflerle yazdım ki, hikayeye konu olan
alıp verme’me ile ilgili düşünce ve davranış biçimi
bizlerde de oluşmasın..Aynı hataya düşmemiş olalım.
Verdiğimiz bir şeyi unutmadığımız gibi,aldığımızı da
geri vermeyi
unutmak gibi bir lüksümüzün olmadığını bilmemiz gerek.
Bu konu ailede,çocukluktan başlar
.
Öncelikle,..
Lütfen çocuklarımıza birer hazineymiş gibi
bakalım,Onları dürüst ve doğru yetiştirip,sosyal
hayatın içinde yürüyeceği yolu gösterelim,..sonra onları
en güzel şekilde yürüyüp yetiştikleri için de,kendimizi ve onları
onurlandıralım.
Ara sıra rafta ki stok yazılarımı köşeme taşıyacağımı
söylemiştim,işte bugün kü yazım onlardan biri,
Değerli okurlarım…
Yaşanmış bu olay;aradan uzun zaman geçse de belki
bir umut, helalleşmeyi gerektirdiği için önemsiyorum.
O nedenle yazdım.
1995 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam,..Antalyada komşu
olduktan sonra tanıdığım, VAN ili gümrük müdürlüğünden
emekli olup, batı Akdenizin en güzel coğrafyasının, tarih
kokan, turizimin baş şehrini tercih edip yerleşen,hayatının
emeklilik dilimini geçireceği Antalyaya gelmiş ve burayı yaşam
alanı yaptığı yıllar da,
geçmişten gelen mobilya imalatı bilgisi ile,..kahve hayatı da
olmadığından mobilya evkur culuğuna
başlamıştı.Hem bir adres,hemde zaman geçireceği bir
mekandı onun için..Açtığı işyeri.
ADI:
Ziyaettin Okuldaş. Van’ın yerli ailelerinden, mercimek
mahalesinde doğup büyümüş,gençlik yıllarını benim
bir dönem ilokulu okuduğum Tunca Uras ilkokulu bitişiğinde
yaşamış,kamu da çalışmış değerli bir büyüğümüz.
Orta boylu,kara kaşlı,espri yeteneği yüksek, şakacı, naif bir
insan olarak yazdırdı kendini zihinlere,komşularına,dost hemşehri
ve arkadaşlarına.
Allah’ın rahmeti üzerine olsun inşaallah.
Olay şöyle gelişmiş,iş yerinde bulunduğu sırada
hemşerilerimizden tanıdığı biri içeri girer,sohbet
muhabet den sonra, Ziyattin hoca benim bir çekyatım
yapıştırıldığı yerden açıldı,eğer sendeki bu uzun işkencelerden
( mobilyacıların kullandığı boy boy uzun iki taraftan sıkıştırmalı
demirden alet) bana verirsen bu pazar günü,sende kapalıyken işimi
görür yapıştırır getiririm diye istemiş.
Bizim Ziyattin hoca Van tabiriyle emrin olur der hangisi uyar,uymaz diye de
elinde ki yirmiye yakın
tüm işkenceleri verir.Hatta bilen bilir kamyon lastiğinden kesilme
ince lastikleri bile zorla vermiş.
Kullanmanın ayrıntılarını üşenmeden de anlatmış.
Hemşehrimiz sağolsun yüklenmiş götürmüş,
sık sık kullanılmadığı
için lazım olduğu vakte kadar uzun bir zaman geçer.
Unutur, arar tarar
işgenceler yok,düşünür taşınır aklına gelmez,kime verdiği;
bana sordu işkenceleri sana mı verdim diye,hayır dediğimde
anlattı durumu.Şöyle oldu böyle oldu diye,kime verdiğini
bir türlü hatırlamadan uzun uzadıya anlattı.
Getirmedi yıllarca, ziyattin amcanın işkencelerini alan o insan,
o da bir türlü hatırlayamadı.
Uzun zaman bekledi,gelen giden olmayınca ümidi kesilmiş olmalıydı ki..
ölünceye dek sızlandı ah etti, öbür tarafa mahşere havale
etti.İyiliğin karşılığı bu mu olmalıydı diye söylendi durdu.
Ben farkediyordum denk geldiğimde,işgenceler her lazım
oluşunda bedua etmeden rahatlamadığını,ruhunda ki fırtınaların
hiç dinmediğini.
Parasal açıdan değildi biliyordum asla, insanlığını kaybetmiş
hemşerisi olduğu için dindiremiyordu ruhunda ki fırtınalarını.
Güvenmişti,samimi bulmuştu,eminim gelir demiş olmalıydı ki
vermişti.
HAKLIYDI, hemde çok haklıydı,
O olaydan sonra sarılamadı işine, vazgeçti,bıraktı,çekildi
tadı tuzu kaçmıştı artık,onun sayesinde hemşehrilere
duyduğu sıcaklık kaybolmuştu.Ondan bundan her gördüğü hemşehriden şüpheleniyordu.
Bir süre sonra,
İş mahşere kalmış gözlerini yummuştu hayata.
Ne söylemek lazım bu saatten sonra,giden ahla,
kalan karla mı..Kaldı,öyle mi zannetti kimbilir.
Buradan bütün ANTALYADAKİ hemşerilere bir mesajım var,
olurya; bir süre o da koyduğu yerde unutmuş sonrada uzun
zaman geçti,laf eder diye getirmemiş olabilir,pişmandır,üzülmüştür
hala elinde duruyordur,ulaşabilirse ailesi hayatta,çok iyi insanlar,
getirir teslim eder,meseleyi anlatır helallik alır umarım.
Kimsin bilmiyorum ama!
Hemşehrim.
Çünkü ah etme gördûm fakat böylesi ah etme görmedim. Öyle böyle değil.
Ayrıca bu işkencelerin kimde olduğunu gören bilen,tesadüfen farkeden olursa,
Onlar da ulaşabilirler.
Biliyor musunuz?
Aslında cennet ve cehennem yeryüzünde yaşananların ta kendisidir.