
Eskidim eskildim…
Mustafa M. Atilla
Eskiden yanılmak da güzeldi.
Yanlışımı, doğrumu, bulur ona göre rotamı çizerdim.
Şimdi yanıldığımı bile kabul etmiyorum.
Değiştim. Eksildim.
Yağmurla yarışan birkaç damla hariç
göz yaşım olmadı,oysa! insanın yapısında var olan
göz yaşları doldumu akacak zamanı bekler.
zamanı geldi mi akar giderdi, eskidim.Yoruldum. Damlalarım yok artık
Her zaman; Van gölünün üzerindeki günbatımı güneşinin, batarken sırtına giydiği büyüleyici renklerin aşığı iken kendini karartıp kaybolmasına kızar, onu hiç istemezdim.Bana inat hızla kendini göle gömer, parıltılı dünyasında karanlığı tercih ederdi.
Hüzünlenirdim.
Tertemizdik,çok sıcak değildik belki, kar gibi de soğuk, buz gibi de kaygan değildik.Ama batıştaki
Gurubun renkleri kadar orijinaldik.
Binlerce kar tanesi binlercemizin üzerine aynı anda yağardı.gülerdik,atlardık karların üstüne yuvarlanıp giderdik.
Belki amaçsızcaydı,üşürdük,donardık yinede vazgeçmezdik ayaza inat.
Eskiden ne güzeldik.
Nefret etmeyi bilmezdim.Her sokağı bir aile tüm sokakları hısım akraba zannederdim, oysa şimdi öylemi,
Ya büyümüşüm yada yıllara tur bindirmiş olmalıyım.
Kaç yol ayrımından geçtim,kaç köşebaşın da beklettim kendimi, yolu sordum yordamı aradım, yoluma taş koyanları farkettim,hasar aldım ama hasarı her defasında bertaraf edebildim.
Dur artık! Derin bir nefes al,soluklan, Allah; uzun ömür verirse sen bana lazımsın diye bedenime her defasında söylendim.
Eskiden her defasında inanmayı tercih ederdim, unuturdum,zihnimden silerdim.Vaatlerde bulunuyorlar, hikayeler anlatıyorlar,yalanlar söylüyorlar.
İnkarlar havada uçuşuyor, onlara sorsan unuttuk diyebiliyorlar ama ben unutmuyordum.
Kirli beyaz sisler başımın üstüne çöktüğünde oluşan yaralar iyileşmez,enfeksiyon oluşur,kangren olur,köklenir, yeni yeni sürgünlü dal budaklar atar, iyileşecekken koparır iyileşemez hale gelirdim.
Kendime öylesine kızardım ki, bir gün sessizliğimi de duyan olacak diye sesimi değiştirir hikayelere başlarım,masallara konu arardım.
Şimdilerde hepten takılıyorum ona şuna,oysa nasıl gülüp geçerdim,uğramazdım hiçbir şeyin yanına.
Hissizleşmiştim.
Duruldum.
Takıyorum her şeyi tutunacak biri olmadığını anladığım zaman.Değiştiğimin farkındayım,hep birşey olmazların önünde giderken şimdilerde geride,gerisinde yol alıyorum.
Alıyorum da sanki ne oluyor,vicdanımın sesini işittiğim anda sönüyorum,yapma ne oluyor sana diye kendime ikaz üstüne ikaz yaparken bir anda parlıyor yine sönüveriyorum.
Yaş mı sebebi? yoksa tükenmişlikmi, yoksa değişimin sebebini arayıp bulamamam mı?
Vazgeçiyorum,bulmak da istemiyorum halbuki hep umrumda olurdu,Dünya.
İnsan olmanın kuralı diye kendimi feda eder kural koymazdım,şimdi öylemi.! Önemli değiller bile önemli olmaya başladı.
Birkaç merdiven çıksam,dağın en tepesine çıktım, birkaç merdiven insem sarnıçın dibini buldum zannediyor,kendime Maşallah diyordum. Şimdi!
Müzik dinlesem kısık, yola çıksam gündüz, futbol oynasam defans,yüzmeye yeltensem kıyıda,dibe dalmak istesem vurgun alıp götürüyor, eski günlere.
Zaman zaman bu değişmem neden derken belki de yaşlanıyorum, iklimlerde değişiyor diyorum,insanlarda;görenleri duyanları hayrete düşürüyorlar,düşüncelerindeki harebelerde; birde sürüklüyorlar peşlerinden,binlerce,milyonlarcasını.Şüphelerim yersiz değil ama ne fayda.
Geri gelmeyecek zamanı yitiriyoruz.
Mücadeleden yoruldum, çığlık atmamak için
zor tutuyorum, lezzet de alamıyorum o eski lezzetli lezzetlerden, keşke hayatım da reklama girse veya bir ara verse eski lezzetlere geri dönsem.
Reklamdan sonra belki, merdiven çıkmayı denemek istiyorum. İkinci katta siyaset, Üçüncü katta medya, dördüncü katta karanlık odaklar oralara uğramamak koşuluyla. Terasa kadar tutunarak çıkmak istiyorum.
Eskidim, eksildim, artık zamana meydan okuyamıyorum bile. Hızla koşuyor çünkü.