Mustafa M. Atilla

Bugün aslında herşey bir neden sorusu

Mustafa M. Atilla

İçimizdeki dünya büyüdükçe, büyük ve ulaşılmaz sandığımız insanlar yaptıklarıyla küçülüyorlar:öyle küçülüyorlar ki,.. anlatmak bana tutunacak diye korkuyorum.

Herşeyin ve herkesin anlamını yitirmeye başladığı

zamanda,suskun,neme lazım,içmeden sarhoş gibi yolculuk yapıyoruz, kimler bunlar ;kadim ülkenin bizleri.

Belki bir kaç babayiğit insan hariç...

Abi ben çok denedim anlatmayı;suskun kalmamak için.Anlamak o kadarda zor değilken, zorbaların zorbalıklarını anlamamada ısrar etmek,Sonu görebilmek, apaçık orta yerde el sallıyorsa, arkaya düşmek bile bir neden sorusu.

Çok mücadelelere sarıldım fakat zaferler peşinde koşmadım,kendimi savurdum ama küçülen insanların tuzağını anlamayan insanların yine huyuna suyuna gittim.Kelimeler fayda etmese bile.

Bilmiyorum herkes mutluysa sorun yok.Dış dünya çok hazırlıklı,kararlı,ben büyük balıksam yemem gerekli diyorlar,doyurmam gerek ülkemi,doymam gerek tıka basa, işkembem dolana kadar.Anlamak lazım?bu da bir neden sorusu olmalı bize.. Çünkü bugün orta doğu ve batı arasında gözlerin dikildiği topraklar üzerinde

yaşamaya çalışıyoruz.

İşte güya müttefikmiş,işte hillecinin mumunu yatsıya kadar yaktı,işte adam büyük balık olduğunu söylüyor,

işte ülkelerin kapısına dayanıyor,işte elinde kırbaç,

eşkiya eşkiya ortalıkta geziniyor,sen yat sen kalk,sen

otur oturduğun yerde diyor,bu benim payım gerekirse zorla almak zorundayım,sıkıysa verme de görelim diyor.Dalga geçip sürekli pis pis sırıtıyor.onikibin km

uzak diyarlardan dört köşeli bir zevk yaşıyor ve bunu aleni olarak zorlanmadan,yüzsüzce yapıyor.

Dünya siyasetinde her dönemin kendine has aktörleri olduğunu biliyoruz,ancak çağımızın küresel güçleri, görünürde düzenin bekçiliğini yaparken perde arkasında çevirdikleri entrikalar konusunda artık sınır tanımıyor. Diplomasi masasında “evrensel değerler”

den bahsedenlerin, sahne ışıkları söndüğünde, tamamen başka bir oyunun içinde oldukları bilinen

bir dönem ise, anlamak yine bir ayrı neden sorusu.

Bugünün büyük devletleri, rakiplerine ahlak dersi vermek için sıraya girerken kendi çıkarlarını korumak söz konusu olduğunda etik kitabının ilk sayfalarını onlar yırtıp atıyor. Bugün  ben “Demokrasi ihracı” adı altında yapılan müdahaleler, aslında ekonomik damarları kontrol altına almak için atılan adımlardan ibaret diyorum,Üstelik bunu öyle bir ustalıkla yapıyorlar ki, işin sonunda hem mağdur hem kahraman rolünü aynı anda oynayabiliyorlar.Unuttuk mu sanıyorlar 55 milyon dolarla,güya uzay araştırma adı altında haraç almada direktiflerini ve ayak diretmelerini.

 

Teknoloji de.. bugün için gambazlığın yeni sahnesi. 

Veri güvenliği tartışmaları, istihbarat savaşlarına dönüşmüş durumda. Herkes birbirini gözetliyor, dinliyor,takip ediyor,sonra onu kullanmayı etik bir şey zannediyor.Bir zamanlar casus filmlerinde gördüğümüz yöntemler bugün uluslararası ve iç politikaları

yönlendiriyor. Üstelik kimse de çıkıp “Neden böyle yapıyorlar?” diye sormuyor; çünkü herkes aynı oyunun içinde ve kimse aklında ki dekorun yıkılmasını istemiyor.

Ekonomik alanda ise tablo daha da sert. Yaptırımlar, ticaret savaşları, ambargolar… Hepsi masum birer araç gibi sunulsa da gerçekte büyük güçlerin elindeki modern sopa. “Diyalog için yapıyoruz” söylemleri, aslında yeni bağımlılık ilişkileri kurmanın kibarca ifade edilmiş hali.

Peki bu gambazlıkların kazananı kim? Şimdilik kimse değil. Kaybedeni ise çok net: küresel dengelerin içine sıkıştırılmış, oyun kurma şansı olmayan ülkeler ve onların halkları. Çünkü büyük güçler birbirine çelme takmaya çalışırken acısını en çok dünyanın kırılgan,

ve açlıkla boğuşan bölgeleri çekiyor.

Sonuç? Dünyanın yeni bir siyasi ahlaka ihtiyacı var. Ama görünen o ki büyük güçler bu değişimi başlatacak son aktörler. Onlar kendi senaryolarına o kadar kapılmış durumda ki, gerçek ve özlem duyulan bir düzen için değil, sadece kendi egolarının tatmini için sahnedeler.

Yaratıcı;..bir insandan diğer insanları çoğaltırken,

dünyayı kâbusa çevirmeye çalışacak insanlara neden izin veriyor? bilmemiz güç, ama bir nedeni olduğu kesin.acaba? dinsizin hakkından imansız mı gelir diye düşünmeden de edemiyorum.Bir çeşit denge mi kuruyor.veya hak edene sopasını bu şekilde mi?

gösteriyor.

Kısacası, küresel güçlerin gambazlıkları bitmiyor; fakat dünya kamuoyu bu oyunu artık her zamankinden daha dikkatle izliyor. Belki de değişimin fitilini ateşleyecek olan tam da bu farkındalık olacak.

Filistin davasında gördük ki,batı artık eskisi gibi değil,

haksızlığın karşısında dimdik duran kalabalıklar oldu.

Öyle ki sokaklarda,medyada çığlık atan bugünün vicdani aktörleri oldular.Onlar yavaş yavaş kaybediş hikayesinin farkında oldular, çünkü yaratıcının varlığını ve insanın yaratılış gayesini sorgular duruma geldiler,Artık önemli bir kısım batı insanı,değiştirilmiş bir dinin baba oğul kandırmacasının parçası olmak kurtuluş sayılmıyor mu? düşüncesinde..Onlar için zenginlik,sömürü,sürdükce mutsuzluğun insanda ki dibe vuruşunu mu anladılar.???.

Sona geldik,yine bir şey söylemem gerekirse,tuşa getirilmiş bir ülkede yaşıyoruz onlarca ülke gibi.

İster evet deyin,ister hayır,ister kabul edin ister etmeyin.

Askıdaki ekmekler bir şeyler anlatmalı hepimize.

Kıymetli okurlar.

 

Yazarın Diğer Yazıları