Mustafa M. Atilla

ACI AMA GERÇEK bir hikaye..

Mustafa M. Atilla

Mevla; Kainatı eksiksiz yarattı. Sırayla biz insanoğlunu ve bizlerle alakalı envai canlıyı da yarattı. Süs olsun diye de binlercesini unutmadı. Sırf insanlar yaşarken mutlu olabilsin,hoşnut olsun,görsün neleri yarattığını,neleri yaratabileceğini,nelere mukdedir olduğunu. 

Yarattığı bu canlılar içinde anatomik yapısıyla yarasaları da itina içinde yarattı.Kuşlar gibi yerden kalkış yapamayan bu canlı; uykusunun lezzetli saatlerini baş aşağı sallanarak geçiren, belki biz insanoğluna sevimsiz gelen zararsız,insan kadar zalim olmayan bir yaradılmışlığın  kaderini yaşıyordur.

İşte! O zalim insan; bir dönem emellerine öyle güzel alet etti ki,bu dünyaya neden geldiğinden bile habersiz olan bu canlıya, coronavirus mikrobunun laboratuvar çalışmalarının sorumlusu (Taşıyıcısı) ilan etti, uykuda olan biz insanlara da yutturmaya çalıştılar.

Amaçları neydi? Yaşlı,Hasta,Kronik rahatsızlığı olan,Vucut metabolizması zayıflayan, Sigara,içkiyle başlayan akciğer başta olmak üzere diğer organlara bağlı sıkıntılı insanlara,sizlerin yaşama hakkınızın olmadığına karar veren,Asıl amaçlarının da dünya nüfusunun azaltılması planlarının bir çalışmasıydı.Başardılar,deneme çalışmaları sonuç verdi.( bundan sonraki çalışmaların da zeminini hazırlamış oldular) MİLYONLARCA MASUM İNSAN kendi hayatlarını söndürmek için koştular aşı kapılarına,kendi aralarında anlata anlata bitiremediler aşı kuyruğunda ki maharetli kol uzatmalarını.Vurun,vurun öldürün bizi dediler,inatla,inatla 4-5-6-7defa vurdurdular korktukları virüsün cücüğünü, aşındırdılar kapıları.Toprak kokusunu farketmeden.

Şimdi ahali sessiz; oldu bitti maşaalah,vah tüh,aldım onu içeriye cik cik ederken canlandı diyemiyorlar,ama şimdi anlıyorlar büyük bir kısmımız. Veballer de yarasa değil ki uçsun gitsin.

Dayatıldımı dayatıldı. Olan olanlara oldu,ben sağ sen selamet, çaresizlerin umut bağladıkları,sırtlarını dayadıkları ellerin, günü kurtarma içinde olmalarının sancılı bir zaman dilimiydi.Biz küresel şaka zannettik.

Şaka değildi;

Sıkıntılı bir dönemin ardından asıl şaka;  Vişne ağacına saldıran sığırcık sürüsüne benzemeyen, parayı ve zenginliği cik cik edemeyen emekli,garip gurebaya yapıldı.

Virüse inat; Emekliye aylık 7500 Dolar verildi.

Dış güçlerden ve virüsten siz emeklileri kurtarıyoruz.Size kıyağımız olsun,Size son bir defa ışığa gitmeden, romantizmi yaşatalım diye düşündük.Biraz az oldu kusura bakmayın, yerel seçime yakın otobüsün kapısından yine bir o kadar daha zamlı paketi fırlatacağız.Yeter ki sabırlı olun.

İşte biz böyleyiz durur durur turnayı gözünden vururuz dendi.

Emekliler biraz olsun rahatladılar. Parklara gitmiyorlar,simit yemiyorlar, bir lira aşağı alabilmek için iki liralık enerji tüketip alışveriş merkezi aramıyorlar.Sakatatlı ucuz etli pide yemiyor,çöplerin kenarına bile bakmıyorlar.Evi kira olan tek maaşlı insanımız bile.

7500 dolar’dan sonra, da Seviye yükseldi biraz;cafeler,et lokantaları,et lokantalarında karışık et menüleri,seyir tepelerinde kahve keyfi,fıstıklı baklavalar, torun torbaya harçlık,düğünlerde takılar çeyrekler yarımlar,seyhatler,kuaförde cilt bakımları falan derken yüzlere kan gelmeye başladı, biraz daha dişimizi sıkalım göreceğiz ki yerel seçim öncesi 7500 doların üstüne bir o kadar daha zammı alın, ulen alın bozdurun bozdurun harcayın deneceğini duyar gibiyim,gönül almak neymiş görün.

İşte hayat yine akıp gidiyor

İşte hayat sensiz de yaşanıyor,

Melodisiyle şimdilik sürüyor.

Sonra ver elini ülkemizin tadını çıkaran yabancıların tatil yaptıkları beldelere;tatil köylerine; Aksın içecekler,havuzlar,açık büfe yiyecekler,tenis kortları,safariler,jet skiler,yatlar,kotralar.

Olmaz olmaz demeyin olur fakat,!! ama şükretmeliyiz, o ne olacak peki günah değilmi israf sayılmazmı?.Emekliye,gurebaya sayılır.

 Sarılmalıyız bizlere şefaat edecek şeyhlerin iplerine, saate onbin kere öpmeliyiz elerini sonra çorbalarını içip bize bahşedilen tabiatı bırakmalıyız yabancı ahaliye,faydalanın,hakkınızdır hakkatapan sizlerindir milletimin üstünde tüten bu son ocaklar.

Hal böyleykeeen;

Zamanın birinde padişahın biri vergileri sürekli artırır rahatına bakar bakar keyiflenirmiş, yine canı sıkıldığı bir gûn vezirine vergileri yükseltin diye emir vermiş yükseltmişler. Vezire git bak halk nasıl tepki verdi. Vezir padişahım halk çok kızgın. İyi iyi çok güzel. Az bir zaman sonra canı sıkılan padişah

yine vezire vergileri yükselt demiş ve yükseltmişler. Yine git ahalinin ne yaptığına bak diye emretmiş,dönen vezir padişahım insanlar ateş püskürüyor,iyi iyi çok güzel demeyi alışkanlık yapmış,sonra  keyfsiz bir gününde aynı emri yine vermiş.vergiler yükseltilmiş, zorla alınmaya başlanmış,padişah tekrar vezire git bak durumdan beni haberdar et diye emir verince vezir halkın içine karışmış.

Dinlemiş, bakmış ve saraya geri dönmüş,padişah sormuş halk ne durumda,vezir; padişahım bu defa ahali kızgın değildi tam tersine gülüyordu. Herkes oynuyor eğleniyordu.

Hım, insanlar kızmadan vazgeçip gülmeye başladılarsa iş ciddi,tahtım elden gidiyor demektir,koş Vezir koş vergileri indir elini çabuk tut, acele et derken, bizim 7500 dolar iyiye alamet oldu herhalde ki daha şimdilik insanlar gülmüyor, bence sevinçten oynamaya hazır hale geldi,doktorum nerede!! öyle görünüyor.

Bilmiyorum ki, sormayın bana,ahaliye sorun.

Soracak!!

Hiçbirisini bulamadınızsa yarasayı sorguya çekin. Sen mi bizi bu hale soktun.

Har vurup,harman savuran bir devletin,köşeye sıkıştırılmış acı ama verçek halini anlatıyor bu hikaye.

Yazarın Diğer Yazıları