Furkan Kızıltaş

Yozlaşıyor muyuz?

Furkan Kızıltaş

Uzun zamandır zihnimi meşgul eden ve bir türlü anlam veremediğim bir konuyu kaleme almak istedim. Çevremizdeki dostlarımız, bir şehirden başka bir şehre giderken mutlaka şu soruyu sormaktadır: “Oranın neyi meşhur?”

Bu soruya verilen ilk cevap genellikle yemeklerle ilgilidir. Damaklarımızı tatlandıran envai çeşit tatların anılması elbette doğaldır. Ancak asıl cevap, yörenin tarihsel geçmişi, kültürel dokusu ve medeniyetimize katkıları olmalıydı. Ne yazık ki bizler giderek “gastronomi medeniyetine” dönüşüyoruz.

Bugün gezip görme çabamız çoğu zaman kültürlenme değil, sosyal medyada şov; boğazlarımızda ise geçici bir şenlik hâline gelmiştir. Oysa geçmişte İslâm coğrafyasını gezen seyyahlar, gördüklerini öyle canlı tasvir etmişlerdir ki, onların satırlarını okuyan herkes ilk fırsatta o beldeleri ziyaret etmeyi arzulardı. Maalesef artık seyyahların yerini şovmenler aldı.

Sosyal medyada sıkça rastladığımız, gelenek ve göreneklerimizle bağdaşmayan paylaşımlar, medeniyet anlayışımızı farklı bir eksene kaydırmaktadır. Bu noktada şu soruyu yeniden sorgulamak gerekir: “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” Çünkü çağımız yeni bir kavramı daha ortaya çıkardı: “Çok fenomen takip eden.”

Ne yazık ki toplumun bir kesimi için fenomenleri takip etmek, hem kültürlenmek hem de stres atmak olarak görülmektedir. Buna kısmen katılabilirim. Ancak şu soruyu da sormadan geçemeyiz: Ya bu fenomenler bizi yozlaştırıyorsa? Nitekim çoğu, din ve kültürden kopuk tavsiyeler vermekte; giyim kuşamdan yeme içme alışkanlıklarına kadar halktan ve haktan bağımsız tavırlarıyla gençlerimizi hem maddi hem de manevi anlamda bunalıma sürüklemektedir.

Artık bu sahte rol modellere “dur” deme vakti gelmedi mi? Eşcinselliği normalleştiren, lüks ve şatafatı özendiren, dinî ve örfî değerlerimizi hiçe sayan bu yozlaşmış figürlere karşı çıkmak, aslında vicdanlarımızın sessiz çığlığıdır.

Bu noktada Mehmet Âkif’in asırlar öncesinden haykırdığı şu mısralar bize ayna tutar:

“Alınız ilmini garbın, alınız san’atını,

Veriniz hem de mesainize son sür’atini.

Çünkü kâbil değil artık yaşamak bunlarsız;

Çünkü milliyeti yok san’atın, ilmin; yalnız.

Yine milliyetin îmânını sarsar mı bu hiç?

Onu yıkmaz, çünkü ‘dîn’ başka, ‘terakkî’ başkadır.”

Âkif’in bu uyarısı bize, ilerlemenin ve öğrenmenin dinî ve millî değerlerden kopuk olamayacağını hatırlatıyor. Bugün yapmamız gereken şey, kendi kültürümüzü, medeniyet birikimimizi ve inanç dünyamızı koruyarak modernleşmek; fenomenlerin değil, hakikatin izinden gitmektir.

Modern zamanlarda seyahat etme, kültürlenme ve bilgi edinme gayretimiz ne yazık ki çoğu zaman “sosyal medya şovu”na ve “damak tadı turizmi”ne indirgenmiş durumda. Oysa bizi biz yapan, bu toprakları değerli kılan; tarihimiz, kültürümüz ve inancımızdır. Fenomenlerin sahte parıltılarının ardında koşarken, aslında bizi köksüzlüğe sürükleyen bir girdabın içine çekiliyoruz.

 

Mehmet Âkif’in şu sözüyle bitirmek isterim:

“Sahipsiz olan memleketin batması haktır,

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

Bugün “sahip çıkmamız” gereken yalnızca vatan toprağı değil, aynı zamanda kültürümüz, inancımız ve medeniyet mirasımızdır. Eğer buna sahip çıkarsak, fenomenlerin gölgesinde değil, hakikatin ışığında ilerleyebiliriz.

 

 

Yorumlar 7
Barış kılınç 11 Ekim 2025 09:24

Fenomen kültürü toplumu yozlaştırıyor demiştiniz; geçenlerde yapılan operasyonlardan önce tahmin etmenizi hayranlıkla fark ettim. Bu durum kalemimizin öngörüsünü acı bir biçimde doğruladı.

Fatma Kızıltaş 01 Ekim 2025 19:27

Her satır günümüzün en büyük açmazını gözler önüne seriyor. Gösteriş uğruna köklerimizi unutmak... Oysa Bir şehri değerli kılan sadece damakta kalan tatlar değil; tarihinin derinliği, kültürünün zenginliği ve inancının nefesidir. İnsan özünden koptuğunda sahte parıltılarla avutulur; toplumda da kimliğini kaybeder. Hatırlatılan en önemli gerçek ise maneviyatımıza değer vermek, özümüzü kaybetmemektir. Çünkü bizi biz yapan sahip olduğumuz Topraklar, miras aldığımız kültür ve gönüllerimize işlenen inançtır. Sizinde vurguladığınız gibi asıl sahip çıkmamız gereken budur. Ellerinize sağlık üstadım

Ezo 01 Ekim 2025 16:08

Kaleminize ve yüreğinize sağlık hocam.

Kapukaya 01 Ekim 2025 10:47

Sayın hocam toplumumuzda ki bu çağdaş karanlığa ışık tutan bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık.

Meftun 01 Ekim 2025 10:45

Tüm uyuyanları uyandırmaya bir kişi yeterlidir

Nisanur 01 Ekim 2025 10:44

Toplumun bugün yaşadığı en büyük sorunlardan birini, yani “fenomenleşme” adı altında kültür ve değer erozyonunu çok güzel dile getirmişsiniz. Bir şehrin meşhurluğunu sadece yemeklere indirgemek, aslında bizi kendi tarihimizden, medeniyetimizden ve köklerimizden uzaklaştırıyor. Fenomenlerin parıltılı ama boş hayatlarına kapılmak yerine, kendi kültürümüze, tarihe ve maneviyatımıza sahip çıkmamız gerektiğini hatırlatmanız çok önemli bir uyarı. Çünkü bir milletin asıl gücü; sosyal medya trendlerinde değil, değerlerine sahip çıkışında gizlidir. Kaleminize sağlık

M. Şakir 01 Ekim 2025 10:27

Kaleminize sağlık.Allah sayısını arttırsın.

Yazarın Diğer Yazıları