Furkan Kızıltaş

Dile Yerleşmiş Tehlikeli Sözler

Furkan Kızıltaş

Toplumumuzda yerli yersiz, neredeyse her yerde kullanılan bazı deyimsi ifadeler vardır. Bu sözler, az lafla çok şey anlatan halk deyişleri olarak dilimize yerleşmiştir. Ancak bazı kelime ve tabirler vardır ki, farkında olmadan inancımızı zedeleyebilecek kadar tehlikelidir. İşte biz bu tür sözlere “elfâz-ı küfür”, yani “küfürlü lafızlar” diyoruz.

Belki de bu kavramla ilk defa karşılaşıyorsunuz. Kısaca açıklayalım: Elfâz-ı küfür, insanı iman dairesinden çıkarabilecek, dini ve dinî değerleri hafife alan, alay eden veya inkâr anlamı taşıyan sözlerdir. Günlük konuşmalarda bazen farkında olmadan kullandığımız bu ifadeler, inanç bakımından son derece sakıncalıdır.

Yazımızda halk arasında yaygın olarak kullanılan birkaç örneğe değinmek istiyorum.

“Yusuf Yusuf olmak”

Korkaklığı anlatmak için kullanılan bu tabir, halk arasında oldukça yaygındır. Ancak dikkat edilirse, burada Hz. Yusuf’un (a.s.) ismi üzerinden farkında olmadan bir alay unsuru ortaya çıkmaktadır.

Sözde, Hz. Yusuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında ya da Mısır zindanlarında korktuğu ima edilir. Oysa Kur’an’ın anlattığı Yusuf kıssasında, o her iki durumda da Rabbinin huzurunda olduğunun bilinciyle sabır ve teslimiyet içindedir.

Bu nedenle “Yusuf yusuf olmak” ifadesi, masum bir deyim gibi görünse de bir peygamberin ismini bu şekilde kullanmak uygun değildir. Dini şahsiyetlerin isimleri, günlük alaycı veya mizahi söylemlerde kullanılmamalıdır.

“Kaka yapmak”

Çocuklara tuvalet eğitimi verilirken sıkça kullanılan “kaka” kelimesi, aslında Arapça kökenli Ka‘kâ‘ isminden türemiştir. Bu isim, İslam tarihinde tanınmış bir Müslüman komutan olan Ka‘kâ‘ b. ‘Amr et-Temîmî’yi akla getirir.

Ka‘kâ‘ b. ‘Amr, Hulefâ-yi Râşidîn döneminde Irak ve Suriye fetihlerinde yer almış, özellikle Kâdisiye Savaşı’ndaki kahramanlığıyla tanınmıştır. Bazı kaynaklarda sahabe olduğu rivayet edilse de, bu konu tarihçiler arasında farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Ancak onun İslam ordularına cesaretiyle moral verdiği, savaş şiirleriyle tanındığı ve önemli bir askerî şahsiyet olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla bu ismi kötü koku veya pislikle ilişkilendirerek kullanmak, farkında olunmadan saygısız bir çağrışım oluşturabilir. Elbette kimsenin niyeti alay etmek değildir; ancak kelimelerin kökenini ve tarihî yükünü bilmeden kullanmak, inanç hassasiyetine zarar verebilir.

Dildeki dikkat, imanın zarafetini gösterir.

“Sabahın körü”

Erken kalkmayı ifade eden bu deyim de yanlış bir algının ürünüdür. Biz Müslümanlar için sabah vakti, nurun, bereketin ve rahmetin vaktidir. Hatta sabah ve akşam namazlarının “kerahat vakitleri” dışında uyanık olunması teşvik edilmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim için sabah vaktine bereket verilmiştir.” buyurmuştur.

O hâlde sabahın aydınlığına “kör” demek yerine, “sabahın nuru” ifadesini kullanmak hem dilimize hem inancımıza daha uygundur.

Bu deyimin tam olarak hangi kültürel etkilerle dilimize girdiği kesin bilinmese de, körlük kavramının “karanlık”la özdeşleştirilmesi, sabahın bereketine ters düşmektedir.

Görünüşte masum duran bazı ifadeler, aslında dini ve kültürel bilincimizin zayıfladığının bir göstergesidir.

Unutmayalım: Dil, imanla doğrudan bağlantılıdır. Dilimizi temiz tutmak, inancımızı korumanın da bir parçasıdır.

Atalarımız boşuna dememiş: “Dil kalbin tercümanıdır.”

Bir toplumun dili, onun vicdanının aynasıdır. Sözlerin bozulduğu yerde düşünceler kirlenir, düşüncelerin kirlenmesiyle de inanç sarsılır. Bu yüzden kullandığımız her kelime, imanımızın bir yansıması, kültürümüzün bir hatıratıdır.

Dilimizi özenle korumak, sadece edebî bir hassasiyet değil; inanç, ahlak ve kimlik meselesidir.

Unutmayalım, imanlı bir gönül, diliyle de zarif ve dikkatli olmayı gerektirir.

Yorumlar 1
Fatma 18 Ekim 2025 12:38

Kaleminize, yüreğinize sağlık hocam. Şarkılarda da küfre koyacak sözler var ve malesef insanlarımız bunun bilincinde olmadan ağzında geveleyip duruyor cümleleri.

Yazarın Diğer Yazıları