Ben özel eğitim velilerini “İnci Kefalleri”ne çok benzetiyorum. İnci Kefalleri her yıl mayıs ile haziran ayları arasında üretebilmek için, yumurtalarını güvenli bir yere bırakmak için tatlı sulara doğru, yani gölden derelere doğru tersine göç ederler. Bu göç yolunda karşılarına bir sürü engel çıkar. Bu engeller; yokuşlar, kayalar ve insanlar ve avcılardır. Bu zorlu yolculuğu başarı ile tamamlayan İnci Kefalleri güvenli limana ulaşır ve üretebilmek için yumurtalarını bırakırlar. Başaramayanlar ise elenirler.
Bu bakımdan kendi özel eğitim sektörü serüvenime baktığım zaman özel eğitim velileri ile İnci Kefalleri arasında bir bağ fark ediyorum. Özel eğitim velileri de tıpkı İnci Kefalleri gibi süreç boyunca çok ama çok zorlu bir mücadele veriyorlar. Onların bu mücadele sürecinde karşılarına tıpkı İnci Kefalleri gibi bir çok engel çıkıyor. Bu engeller; işini yapmayan uzmanlar, oturmamış sistem, kendi içinde çelişen tanı süreci, ego savaşları, sömürme odaklı hiçbir faydası olmayan yöntemler, müşteri gözüyle bakan kurumlar, eğitimle ve çocuğun yüksek yararı ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kurumlar vs.
Bütün bu zorluklara rağmen onlar, hep daha güçlü, daha kararlı ve ne kadar yorulurlarsa yorulsunlar fark etmeksizin azimli bir şekilde devam ediyorlar.
Onların ve İnci Kefalleri’nin mücadelesine baktığımda hep ders alırım. Ne zaman umutsuzluğa kapılsam hep onlara bakar ve daha güçlü kalkmaya gayret ederim. Özel eğitim velilerimize buradan teşekkürü bir borç bilirim. İyi ki varlar....