Ferhat İzcihan

Kalabalık yalnızlık ve bilinçli yalnızlık

Ferhat İzcihan

İnsanlık tarihi bir kolektivizm bilinci ile yazılmıştır. İlk dönemlerinden beri insanlık, yalnız kalmayı başaramamış, kendi başının çaresine birey olarak bakıp ayakta kalamamış ve hep bir “bir aradalık” kültürü oluşturmuş ve günümüze kadar da devam ettirmiştir. Yer yer aşiret yer yer kabile yer yer topluluk vesaire şeklinde ortak bir bilinç oluşturulmuştur.

Dikkat edersek, bugün hala kendi ailesinden, mahallesinden veya tanıdık çevresinden ayrılan, oradan kopan insanlar hep bir geçmişe, geldikleri yerlere özlem ve hasret taşır. Kültürümüzde gurbet ağırlıklı türkü ve diğer edebi eserler de bundan kaynaklanır. Her insanın hayalinde bir gün geldiği yere gidip orada yaşamak vardır. Hal böyle iken de çoğu kişi kendisi için yeni olan fakat artık bundan sonraki hayatını geçireceği yere ayak uyduramaz, adapte olamaz ve dolayısıyla orada ayakta kalamaz. Büyükşehirlere yoğun göçle giden insanların hala eski alışkanlıklarını devam ettirmeleri de temelde bundandır.

İnsanlık tarihi dediğimiz gibi hep bir “bir aradalık “ , kolektivizm ve imece kültürü ile süregelmiştir. Özellikle bizim gibi daha sıcakkanlı ve cana yakın olan, hoşsohbet olan toplumlarda insanlar doğdukları çevreye adeta bağlanırlar. Peki günümüze doğru bir pencere açtığımızda hala insanlar doğdukları çevreye bu denli bağlı mı?

Bunun cevabı maalesef hayır. Eskiden köy meclisleri veya odaları olur, düğünler veya cenazeler olur, hastalık olur veya birinin bir derdi olur ise bütün o çevre toplanır ve bir araya gelirdi. Bugüne baktığımızda ise artık yavaş yavaş yozlaşmanın ve maddenin artık insanlar için bir nevi hem daha zor ulaşılır olması ve hem de daha kıymetli hale gelmesinden ve hırsın büyümesinden kaynaklı insanlar birbirlerinden en temelde psikolojik olarak olmak üzere uzaklaştılar.

Hal böyle olunca da bu kadar imkanların gelişmesine, toplumların nüfus olarak çoğalmasına rağmen yani dev kalabalıklar oluşmasına rağmen o kalabalığın içindeki çoğu insan kendi içinde yalnızdır. Artık sadece kalabalığa akan bir nehire kapılır gibi ayak uydurmaktadır. Samimiyet ve dürüstlük ve güven artık yavaş yavaş ortadan kalktığı ve her gün yaşanan olumsuz gelişmeler ve algı yönetimleri ile insanlar birbirlerinden çekinir hale geldiği için her ne kadar kalabalık görünse de aslında o toplumun temel yapı taşları olan bireyler kendi içinde yalnızdır.

Gel gelelim bilinçli yalnızlığı tercih eden veya şartlardan dolayı böyle bir tercihe sürüklenenlere...

Toplumun birey olmayı yanlış anladığı ve yozlaşmanın etkisiyle kültüründen ve sağduyusundan uzaklaştığı günümüzde insanlar, kendilerinin anlaşılmadığını, diğer insanlara olan güvenin kalmadığını ve ilişkilerde samimiyetin yerini çıkara bıraktığını düşünerek haklı olarak yalnız kalmayı, kendilerine ait yalnız bir dünya kurmayı tercih etmektedirler.

Bu iki yalnızlık türünden en zorlayıcısı ise kanaatimce kalabalık yalnızlık olmalıdır. Çünkü bilinçli bir yalnızlık bir tercih meselesidir ve insan kendi tercihiyle bu yola girdiği için önüne çıkan engelleri kolayca aşabilir. Fakat kalabalık yalnızlık bir tercih değil, bir karadeliktir. İnsanı içine çeker, hareket alanı ve kendini ifade etme alanı bırakmadan sürükler gider.

Bitirirken bana ait olan bir şiirle bitirmek istiyorum:

 

Güvercinler gelmiyor bugünlerde pencereme 

Onlar da mı sıkıldı nedir yalnızlığımdan.

Yağmur uzak yağıyor balkonuma

Avuç içlerime konmaktan kaçınıyor kelebekler.

 

Aynalar bir ters bakıyor yüzüme.

Üşüyorum artık yaz geceleri.

Gökyüzü karanlığa buluyor gözlerimi 

Kuşlar uzakta uçuyor göğüme.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları