Faik Kumru

Dergi, Mecmua

Faik Kumru

Dergiler için edebiyatın kaleleri tabiri sıkça kullanılır. Cemil Meriç, “Dergi, hür tefekkürün kalesi.” diyor. Her dönemde bu böyle olmuş mudur? Tartışmalı bir konudur. Bâzı dergiler vardır ki ülkede iktidar kim ise onu rahatsız etmemeyi ve belli sahalarda onun adına hareket etmeyi kendileri için konfor alanı olarak görürler. Benimsedikleri bu çirkinliği de memleketin bekası -ne demekse!- için yaptıklarını belirtirler.

Devamında da hamâset üç kağıdını, milleti kandırmak, gerçekleri gizlemek, gevşeyen kendi saflarını sıklaştırmak ve hizaya sokmak, millî duyguları istismar etmek, çıkar devri etrâfında altın hisse kapmak vesâire çerçevesinde uygun adım yürümeyi görev bilirler. Her dönemin satılık kalemleri ve paralı tetikçileri olmuştur, olmaya da devam edeceğe benzer.

İçinde bulunduğumuz şu dönemde ülke sanki refah içinde yüzüyor, insanlar da mutluluktan uçuyor. Hamaset palavrası eşliğinde vatan, bayrak, ezan şiirleri havada perende atıyor. Bu kifayetsiz kalemler, çıkardıkları dergiyi satma ve kendi çirkin zihniyetlerini yaşatma adına, zamanın muhteris muktedirlerinden icazet almak için fırıl fırıl etraflarında dönüyor. Riyâkâr, iki yüzlü olmak alçaklık hâlini o kadar özümsemişler ki insan olanın utanması beklenir.

Güç sahiplerinin karanlık gölgesinde serinliyor, zifiri gölgesine basmamaya özel bir itina gösteriyor. Çünkü, gölgelerini dahi mukaddes görüyor. Şimdi böyle bir zeminde, bu insanların eliyle rengarenk güzel çiçekler yetişir mi? Yetişse yetişse hamasi embesiller ve kuyruğu kesik faşistler yetişir. Kalesinin surları dışarıdan sağlam gibi gözükse de içinin kof, bomboş olduğu tezden ortaya çıkacaktır.

Kendini belli bir adrese göbek bağı ile bağlayan bir mecmua, yazmak istediği yazısını bağımsız yazamaz, serbest konuşamaz, hakikatleri özgürce dile getiremez. Kendi mihrakının, odağının, merkezinin fikri haricindeki düşünceleri sayfalarında hiç paylaşamaz. Zâten buna içindeki klik müsaade etmez, izin vermez. Dolayısıyle sâdece kendi çevresine hitap eden dar bir yayın çapını asla aşamaz. “Dolap beygiri” misali kendi çevresinde döner durur.

Bir edebiyat dergisi düşünün ki, o, bir siyasi partinin, bir hizbin veyâhut da bir siyasi zihniyetin tetikçiliğini ve goygoyculuğunu yapıyorsa, o bir edebiyat dergisi değil, bütünüyle o siyasi zihniyete ait bir demagoji manifestosudur.

Kendi mahallesinden olmayan muhtelif düşüncelere, başka fikirlere ve kendi kirli zihniyetlerine aykırı olarak görüp değerlendirdikleri kalemlere asla müsamaha göstermezler. Bir satır dahi olsa sayfalarında yer vermezler. Kendi düşük seviye yazarçizerlerine geniş sayfalar açarken, gerçekleri olduğu gibi dile getiren ve yazan kalemi güçlü kişilere tek bir satır dahi olsun imkan tanımazlar.

Sözcülüğünü yaptığı mihraklardan bol miktarda bahşiş, armağan, hediye, ihsan, atiye alarak kendilerini kolayca finanse edebilmektedirler. Hemen hemen bütün ihtiyaçlarını ve giderlerini de gönülden bağlı oldukları merkezlerinden rahatlıkla sağlarlar. Reklam almak gibi bir dertleri hiç yoktur, kendi tanıtımlarını yapmakla meşgullerdir. Kopkoyu karanlık köşelerinden her yere mütemadiyen sağlı sollu yobaz mermisi sıkar dururlar.

Ülkenin tertemiz insanlarına iftira atarak sırasıyla katleder ve sonrasında da arkasından ağıt yakarlar. Görmeyen ve bilmeyenler de sanır ki bütün bu davranışları gerçek. Bunlar, “timsah gözyaşı” döken bukalemun tihniyetli, yaratılışlı aşağılık bir güruhtur. Bu kirli ve karanlık menfez, milletin sâhip olduğu hazineye dadanan bir fare gibidir.

Kendi pisliklerini şeytani gözlerine sürme niyetine çeker ve her nereye baksalar kendi necasetlerinin bakış açısıyla dünyayı öyle görürler. Bunlar, borusunu öttürdükleri ağalarının ulufesiyle yaşar ve onların hortumuyla nefes alırlar. Oturdukları bina dahil, kirası ve bilumum masrafları, cazgırları eşliğinde peşrev çektikleri sahipleri tarafından iaşe ve deruhte edilirler.

Bilmem ne “Fikir Derneği” adı altında kuruluşlar teşkil ederek, güya gençleri bilinçlendirmek adına yaptıkları faaliyetleri gözümüze soka soka teşekkür etmemizi beklerler. Yaptıkları her şeyi bir kültür çabası olarak gördükleri için olsa gerek, neticesinde minnet beklerler. Ancak yaptıkları bütün etkinliklerin gayesi adam devşirmek olduğu için, kaynağı belli olmayan, su gibi  kara para akıtmaktan da çekinmezler.

Birbirlerine olağanüstü güzel lakaplarla riyakarca hitap ederler. Mevcut olmayan, bedava payeler verirler. Kurtarılmış varoş mahallelerinde edebi yarışmalar düzenleyip, birbirlerine bol miktarda ödül verirler. Karşılıklı bir biçimde kendilerini mali yönden âbad ederler, yüzlerini güldürüler. Gösterişli masaları ve masalarının arkasındaki camekanlı dolapları, anlaşmalı olarak birbirlerine verdikleri ödüllerle doludur.

Odaları, son model mobilyalar ile tefriş edilmiştir. Altın çerçeveli hamasi sembollerin bol olduğu devasa tablolar her yerde adeta göze sokulur. İnsan unsuru, insan hakkı misali yüce kavramlar, bütünüyle sözlüklerinden silinmiştir. Şimdi değilse bile, gelecekte bu gibi paçavra dergilerin, yobaz düşüncelerin ve tetikçi kalem müsveddelerinin varacağı yegane yer kenef kuburudur.

Edebiyat dergileri her ne kadar belli görüşteki insanların eliyle yazın dünyasına merhaba dese de esas ulaşmak istediği kitle, içinde neşet ettiği bütün bir toplumdur. Bu gerçeği her dergi bir amaç olarak görmekte ve o yöndeki gelişmesini de bu maksat doğrultusunda sürdürmektedir. İlerleyen süreçte atacağı adımlar, hem yönünü hem hayat serüvenini hem de yaşam süresini belirleyecektir.

Muhtelif düşüncelere sayfalarını açan, her sese kulak veren, her renge dikkat kesilen bir dergi uzun soluklu olacaktır nihayetinde. Rengarenk doğaya baktığımız vakit gözlerimiz kamaşır. Her renk, tabiata ayrı bir mana katmakta, ayrı bir değer ifâde etmektedir. Çeşitlilik algısı her yere canlılık getirmektedir. Yeknesak, monoton bir ortam hiçbir insana keyif veremez. İnsan fıtratında, doğasında bulunan sonsuzluk hissi, sınırlı ve sınırlandırılmış alanları pek sevmez.

Geniş kitlelere ulaşmak isteyen bir dergi, yazar ve şâir kadrosunu, kalem erbabını belli bir zihniyete mahkum ettiği vakit, edebî hedefine hiçbir zaman gidemeyecektir. Her kokuyu ve her rengi mümbit bağrında taşıyan toprak ana misali, dört bir yana samimi muhatabı gözüyle bakarsa olması gereken bütün her şey olacak demektir. Kucaklayıcı hareket, geniş perspektif, hoşgörü yaklaşımı, empati duygusu vesâire gibi harika özellikler her bir satırın başında dile getirilmelidir.

Her fikre sayfa ayırabilmek, her düşünceye bağrını açmak, ötekileştirmelere fırsat vermemek, kötü lâkin bu da benden dememek, iyi olan her şeye taraf olmak, çirkin davranışlara imkân tanımamak, yeni yüzlere ve yepyeni kalemlere yer açmak, güzellik taşıyan hemen herkese gülümsemek gibi müspet hareketler olmazsa olmaz kabul edilmelidir.

Yetersiz kişilerden meydana gelmiş geniş topluluk oluşturmak ve bunlara da kendi fikrinden olduğu için sayfalarını ayıran hiçbir dergi, istikbale emin adımlarla yürüyemeyecektir. Sâdece kendi kalemlerine yer veren, kendi düşünce ekseni etrâfında dönerek hadiseleri değerlendiren bir mecmua, hiç kimseye artı bir değer ifâde etmeyecektir. Dergiler sayfa kalabalığı olmaktan öteye geçmek istiyorsa, fikren muhalif gördüğü kişilere de yer vermelidir.

Gelecek açısından bir yerlere varmak amacını güden her düşünce, temellerini sağlam bir yere inşa ederse, o vakit yaşadığı sarsıntılar ne kadar şiddetli olursa olsun etkilenmeyecektir. Güçlü kalemleri olduğu kadar, gerçekleri olduğu gibi dile getiren ve bunu da sayfalarına taşıyan her dergi, herkesten saygı ve kabul görecektir. İnsanların gönlünü kazanan, her mekana rahat bir şekilde müsaade alarak girmeye layık demektir.

Yıkılmaz kaleler yapmak için ehil insanları kullanmak nasıl bir gereklilik ise, uzun ömürlü bir dergiyi meydana çıkarmak için de cesur, feraset sâhibi temiz yürekli kalemlere o nispette bir ihtiyaç vardır. Kalemini eğip bükmeden, kimseye yaranmak gibi bir riyakarlığa hiç tenezzül etmeden, gerçek ne ise onu dile getirerek doğru bildiği yolda hareket etmelidir. Hiç kimseye hakāret etmemek esas olmalı fakat bütün eksikleri de dile getirmekten geri durulmamalıdır.

Edebî bir miras olarak görülen ve değerlendirilen her fikir, her düşünce sâhibi ileriye yönelik kayda geçirilmeli ve milletin zihninde yer edinmesi sağlanmalıdır. Medenî bir ülke ve medenî bir gelecek kurulması isteniyorsa, rengarenk çiçek bahçesi koskoca kadim Anadolu’nun bütün evlatlarını yâd etmek en büyük gaye hâline gelmelidir. Mazisine saygısı olanların inşa edeceği istikbal binasının temelleri de bir o kadar muhkem, sağlam olacaktır.

Cesâret, elinde kalem olan herkesin en önemli payesi olmasının yanında, olayların iç yüzünü meydana çıkarması, doğruyu yazması ve gerçeği dile getirmesi yönünden vaz geçilmez bir husustur. Cebanet, korkaklık virüsü edebî meydanı işgal ederse, nefes aldığı yörede hakikatler hiçbir zaman dile getirilemez. Işıl ışıl güneşin doğuşuna göz yumabilen bir bakış, karanlığın kölesi olmaya namzet, aday olmaya da hevesli demektir.

Hedefine insanı koyan, insanlığı baş tacı eden, bütün inanç değerlerine gerçek ve içten saygı gösteren, renk ve fikir ayrımı yapmayan, kin ve nefret gütmeyen, haset ile hareket etmeyen, ayrıştırmayı değil bütünleştirmeyi gaye edinen, konuşulan her dile kendi dili gibi kıymet veren, her kutsal değeri önemseyen bir düşünce dünyası inşa etmek isteyen bir edebiyat alemi, herkesten hürmet görmenin yanında ulaşacağı okur sayısını da zirveye taşıyacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları