
Üç bin yıllık bir suyolu: Şamram kanalı
Dr. Mine Kılavuz Ongün
Bir kanal … Suları ile medeniyet taşıyan,derinliğinde bir aşk hikayesi,gölgesinde tarih saklı…Zamana meydan okuyan Şamran (Minua)...
Tarih sayfaları der ki, M. Ö 810-786 yılları arasında hüküm süren Urartu Kralı Menua ( Minua olarak da geçer) , göl kenarındaki başkent Tuşpa'nın (bugünkü Van) su ihtiyacını karşılamak ve bazı projeleri gerçekleştirmek için olağanüstü bir karar alır: Dağları aşacak, ovadan gelecek bir su yolu inşa ettirecektir. Gürpınar Ovası’ndan Van Ovası’na doğru, yaklaşık 51 kilometrelik bir su kanalı kazdırır.
Bugün bile ayakta duran Minua Kanalı - halkın diliyle Şamran Kanalı -deniz seviyesinden 1760 metrede başlar ve 1700 metrede biter. Her bir metresinde el emeği ve ustalık gizli, Hidrolik mühendisliği harikası bu kanal, aynı zamanda Urartuların ileri alt yapı politikalarının somut örneği...Araştırmacılar Urartuların yaptıkları kanal,baraj,gölet gibi yapıların dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmadığını söylerler.Bir deprem kuşağında olan şehrin yaşadığı afetler sonrasında Urartu yapılarının bozulmadan günümüze kadar gelmesi de,bu görüşü doğrular nitelikte…
Kral Minua’nın eşi Tariria adına Katepanz (Kadembas=Uğurlu mevki) da yaptırdığı üzüm bağı’nın sulamasının Minua Kanalı ile sağlandığı biliniyor.Kanalın geçtiği güzergahta , kanal duvarları ve kayalarda çivi yazısı ile yazılmış 15 kitabeden 14’ü Şamran Kanalı ile , biri ise Kraliçe Tariria adına yaptırılan üzüm bağı ile ilgilidir.
Tarihin teknik dili bu kadar netken, halk anlatısı da boş durmaz, onu Şamran(m) olarak adlandırır. Çünkü bir tarafı tarih, bir tarafı efsanedir Şamram(n)Kanalının...İşte Mitolojinin anlattığı o hikaye:
Asur Kraliçesi Sammuramat(Semiramis) güçlü ve güzel bir kadındır.
Van Ovası’na su gelsin, halk bolluğa kavuşsun istemiştir. Rivayet o ki Semiramis , bu işte çalışacak mahir bir taş ustası olan Mergasor’un azmine hayran kalır ve ona bir teklif sunar: “Bu kanalı yaparsan, ödülün yüreğim olacak.”
Ve o genç, aşkı sırtına yükleyip dağları deler, kayaları kırar, suları yürütür. Ama su geldiği gün, Mergasor toprağa düşer, bedeni tükenmiştir.
İki anlatının ortak noktası yani gerçek ve efsanenin birleştiği nokta emektir. Turizm, kültürel miras ve tarihî yönüyle öne çıkan bu altın damar, hem Urartu medeniyetinin görkemini anlatır, hem de halkın belleğinde saklı kalmış bir sevda masalını..
UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesine alınması için gerekli çalışmalar başlatılmış olsa da kanalın kaderi listeye girmekle değişmeyecektir.
Şamran Kanalı, kuraklık, kirlilik ve yanlış uygulamalarla yüz yüzedir ve Kanalın geçtiği ekili alanlar,tarımsal araziler zarar görmektedir.
Geçmişi günümüze su gibi akıtan bu kadim yapı zarar görmeden geleceğe de akmalıdır.Korumamız ve anlatmamız gereken mirasımız şimdi aşağıdaki dizelerle can bulsun:
“Edremit Van’a bakar
İçinden Şamran akar
Öyle bir yar sevmişem
Her gelen ona bakar.
O süsem o sümbül
O gül, o bağındır.
O inci o mercan
Beyaz gerdanındır.
Oynamak zıplamak
Eğlenmek çağındır.
Kaya dibi kayalık
Denizde dolu balık
Kızın gönlü oğlanda
Oğlan da kıza yanık.”