Trabzon'da Kupa Mesaisi
Dr. Erdal Orman
Bahis skandalının patlak vermesiyle beraber kaosa sürüklenen ülke futboluna, hafta içi kupa mesaisiyle devam edilecek. Türk futbolunun çöküşünü ifade eden bu skandal, zaten tadı tuzu kalmayan liglerin ve maçların, katlanması zor olan seyrini iyice kaçırdı. Yeni TFF başkanı Hacıosmanoğlu’nun yaptıkları tartışılıyor. Geçen yıl seçildiğinde hem kurumsal hem de kültürel bir yeniden yapılanma iddiasıyla hayata geçirdiği ilk icraatı ‘‘oyuncu uygunluğu talimatnamesi’’ olmuştu. Buna göre; 3. Lig'deki kulüpler kadrolarında 31 Aralık 2000 ve daha öncesinde doğmuş "en fazla 5 oyuncuya" yer verebilecekti. Böylece genç futbolcuların, alt yapı oyuncularının önünü açıp, maddi sorunlarla boğuşan 3. Lig kulüplerine transfer ücretleri konusunda daha makul genç oyuncularla takım kurma imkânı sağlayacağını hesap etmişti. Bu karar uzun süre tartışılmış, hatta kulüpler bu karara tüm maçlara başlama vuruşunun ardından 1 dakika hareketsiz kalarak tepkisini ortaya koymuştu. Bu tartışmalı kararın ardından geçtiğimiz ay bu kez de bahis sitelerine adı karışan futbolcu, hakem ve yöneticileri ifşa edip, hak mahrumiyeti cezası verdirerek, bir başka tartışmayı beraberinde getirmiş oldu. Aslında her iki kararda kendi içinde tutarlı gözükse de uygulaması ve hakkaniyete ulaşması çok zor gözüküyor…
Her iki kararı TFF’nin futbolu gençleştirme çabasının bir tezahürü olarak ele alırsak, özellikle de bahis skandalına adı karışan futbolcuların çoğunun yaşlı ve deyim yerindeyse fosilleşmiş futbolcuları temizleme operasyonu olarak da okuyabiliriz. Zira gençliğinde isim yapmışta yaşlandığı halde rant elde etme adına futbolu bırakmayan dinozorlara artık ‘‘futbol sizi bırakıyor’’ demenin bir başka yoluydu bu operasyon. Hatırlayın Bir dönem Vanspor’un da formasını giyen Batuhan Karadeniz, her türlü yasa dışı bahis siteleriyle içli dışlı olmuş, üstelik sosyal medya mecralarında fütursuzca böbürlenerek, kazık attığı takımları anlatıyordu. Hatta ‘‘en son vurgunu Vanspor’da yaptım’’ deyip ağzını geve geve bir marifetmiş gibi konuşuyordu. Bunun gibi haysiyet yoksunu, futbolcu kaşarlarının sonunu getiren, interpollük olarak yurt dışı kaçağına dönüştüren bu soruşturmayı olumlu bulduğumu söylemek isterim. Ayrıca geçtiğimiz hafta, bir işadamının futbolcumuz Faruk Can’ın önceki takımında oynarken karıştığı 2023 yılındaki Ümraniyespor-Giresunspor maçıyla ilgili şike ihbarının sonucunu da merakla bekliyoruz. Sonuçta herkes yaptığının bedelini ödemelidir. Faruk Can şu anda bir Vansporlu futbolcu olsa da fikrim değişmez…
Futbolda bedel demişken aklıma 1995-96 sezonu gelir hep. O sezon, Vali Mahmut Yılbaş stadında izlediğim Trabzonspor’la Van’da oynanan ligin ilk yarısındaki maçta her şey dostane giderken hakem bozuntusu Muhittin Boşat’ın dinamit yerleştirdiği o maç, her iki takıma unutulmaz bedeller ödetmişti. Maça 1 saat kala şehre gelen, ayağının tozuyla daha ısınmadan maç yönetmeye kalkan Boşat maçı katletmişti. O maça çok iyi başlayan Vanspor, ilk 20 dakika üst üste pozisyonlar yakalamış ve yüzde yüz bir penaltısı es geçilmişti. Ardından Trabzon’un ilk atağında maçın 25. dakikasında ilgisiz bir pozisyonda haksız bir penaltı çalan Boşat, olayların fitilini ateşlemişti. Tarihinin en kuvvetli kadrosuna sahip Trabzonspor, bugünkü teknik direktörü Fatih Tekke, Hami ve Şota gibi oyuncularla kuruluydu. Dolayısıyla Trabzonspor’un hakeme ihtiyacı yokken iki camiayı birbirine düşüren o hakem, Türk futbol tarihine ucuz atlatılmış bir facia bırakmıştı. O maçta penaltı atışında Hami’nin vuruşuyla Trabzonspor 1-0 öne geçmiş, sonrasında Vanspor’un gardı düşünce Şota’nın ardı ardına attığı 3 golle ilk yarı 4-0 bitmişti. İkinci yarı 80. dakika da Ali Nail’le Vanspor golü bulmuşsa da maç artık çığırından çıkmıştı. Hakemin yanlı tutumu nedeniyle sahayı taş yağmuruna tutan birkaç seyirci yüzünden facia geliyorum diyordu. Maç Fatih Tekke ve Ali Nail’in golleriyle 5-1 Trabzonspor’un üstünlüğüyle devam ederken, eyyamın dibine vuran hakem, aklınca ortamı yumuşatma adına 84. dakikada bu defa Vanspor lehine uyduruk bir penaltı vermişti. Seyircinin ‘‘dışarı dışarı’’ diye tempo tutturmasıyla topun başına gelen Ali Nail, penaltıyı kasten dışarıya atıp maçın hakemini protesto etmişti. Derken bitime 5 dakika kala, Trabzonspor’un kalecisi Nihat’ın başına isabet eden bir cisim, sonun başlangıcını ilan etmişti. Boşat, maçı 85. dakikada tatil etmişti. Maçın ertesi günü gazetelerin manşetinde bu maç ‘‘Terör Sahaya İndi’’ diye insafsızca, vicdansızca afişe edilerek Van’ı dolayısıyla Vanspor’u linç hareketine dönüşmüştü. Sonrasında 3 maç saha kapatma cezası alan Vanspor, kendini ilerleyen haftalarda düşme potasında bulmuştu. Anlayacağınız, o maçta Muhittin Boşat'ın tüm hataları federasyon tarafından Vanspor’un üzerine yıkılmıştı. Takım olarak olayların içinde hiç bir şekilde bulunmayan Vanspor, hukuk ayaklar altına alınarak cezalandırılmıştı. O zamana dek Trabzonspor’la hiçbir sorunu olmayan Vanspor’un arasını hakem müsveddesi bozmuştu. Ligin 2. yarısında ise bu maçın rövanşı Türk futbol tarihine geçecek bir sonla bitmişti. Vanspor ligin son 5 haftasına düşme potasında girerken, bu maçta adeta futbolun adaleti devreye girmişti. Trabzon’a ölüm kalım mücadelesini başlatmak üzere giden Vanspor’un, Fenerbahçe’nin 5 puan önünde şampiyonluğu kovalayan, tarihin en iyi sezonunu yaşayan Trabzonspor’u alt edeceğine hiç kimse ihtimal veremezdi. Ama zoru başaran Vanspor, can havliyle Erkan’ın 21. dakikada kaydettiği golle Van’daki 5-0’lık hakem faciasının rövanşını futbol ilahlarının yardımıyla kazanıyordu. Şok etkisi yaratan ve sezon sonu şampiyonu değiştiren bu maçın yankısı o kadar derindi ki futbol otoritelerince Avrupa’da yılın futbol olayı olarak ilan edilmişti ve aradan geçen 29 yıla rağmen bugün bile hatırlanıyor… Van’daki ilk maçta Trabzonspor’un 5. golünü kaydeden Fatih Tekke şu anda Trabzonspor’un başında. Ve bu Çarşamba kupadaki rakibi Vanspor olacak…
Türkiye Kupası imtihanlarına baktığımızda kulüp karnesinin hiçte parlak olmadığını görüyoruz. Bugüne kadar en başarılı olduğu dönem, 2009-2010 sezonunda Mehmet Tuğrul yönetiminde Kahramanmaraşspor'u 3-1, ikinci kademede Şanlıurfaspor'u uzatmalarda 2-1'le geçtiği ve kulüp tarihinde ilk kez Türkiye Kupası play-off maçlarına katılmayı başardığı sezondur. Sonrasında B.Vanspor, play-off maçlarında 1.lig ekiplerinden Orduspor'a deplasmanda 1-0 yenilince gruplara kalmayı son anda kaybedip, bu tarihi fırsattan yararlanamamıştı.
Türkiye kupası aynı zamanda federasyonun kupasıdır, dolayısıyla itibarıdır. Ancak öncelikle TFF'nin Türkiye kupasını ne maksatla ve hangi amaca hizmetle icra ettiğini ortaya koyması gerekiyor. Statü gereği tam 4 eleme turu yaşanan kupada, alt liglerde yer alan takımlar birbirlerini yerken, son 16'ya kalması imkânsızlaşıyor. Zira statüye göre profesyonel takımı olmayan kentlerin bile BAL liginden bir takımla temsil edilmesi sağlanıyor. Fakat BAL’da mücadele eden bir takımın kendinden büyük takımları yenip, üstelik 4 eleme turunu geçip son on altıya kalacağına acaba kim ihtimal veriyor? Hiç kimse. Çünkü Federasyonumuz kupayı bir angarya gibi görüyor. Sıkışık lig takviminde aradan çıksın istiyor. İşin kötüsü, ‘‘ne de olsa bizim kazanma imkânımız yok’’ diyerek takımlar da bu kupayı angarya gibi görüyor. Grup aşamasından önce son eleme turunda da seri başı takım uygulamasıyla birlikte kupa bence büyük takımlara peşkeş çekilmektedir. Çünkü bizim ülkemizde, küçük takımlar kupayı kazansa da Avrupa'da hiçbir şey yapamaz, dolayısıyla ülke puanı düşer mantığı hâkimdir. Şimdi ise 25 yıl aradan sonra 1. Lige yükselen Vanspor, yine 25 yıl sonra ilk kez bir büyük takımla ve yine son yılların en kuvvetli Trabzonspor’u ile eşleşmiş bulunuyor. İki kent tarihte daha önce 10 kez karşı karşıya gelmiş bu maçların ikisi beraberlikle biri Vanspor’un galibiyetiyle yedisi ise Trabzonspor’un galibiyeti ile sonuçlanmış. Görüldüğü gibi istatistiksel olarak şansımız yok gibi. Zaten kulüpten de geçtiğimiz haftalarda ‘‘kupa bizim hedefimiz değil’’ diye bir açıklama gelmişti. Fakat seyirci olarak bu maçta Vanspordan beklentimiz güzel, etkili bir mücadele vererek, göze hoş bir futbol ortaya koyup, gruplara kalmayı istemesidir. Ancak gel gelelim Vanspor bu görüntüden çok uzak. Sarıyer maçından itibaren takımda acayip bir durgunluk var. Erol Başkanın şampiyonluk hedefini koyduktan sonra takımda gözle görülür bir istikrarsızlık başladı. Biraz zamansız yapılan bu açıklama futbolcular üzerinde bir baskı oluşturdu. Fakat en çokta Hakan Hoca etkilenmiş gözüküyor. Zira Hakan Kutlu’ya sunulan kadro ligde kalmaya, tutunmaya odaklı sınırlı bir kadroydu ve hedef ligde kalmak idi. Bu ligde savunma sanatını en iyi icra eden teknik adam olan Kutlu, her maç bu hedefe göre taktiğini başarıyla uyguladı ve sonuç aldı. Oysa şampiyonluk hedefi konulduktan sonra Hakan hoca üzerinde bu kez hücum futbolu oynatması yönünde bir baskı oluşmaya başladı. Adanademirspor maçına kadar ligin en az gol yiyen takımı, o maçtan sonra bu ünvanını kaybettiği gibi her maç nerdeyse 1.5 gol ortalamasıyla en kolay gol yiyen bir takım hüviyetine büründü. Yenilen gollerde bireysel hatalar göze çarpsa da takım olarak belirgin bir kopuş var. Bunda önemli oyuncuların sakatlığı ve kart cezalısı olmalarının da rolü var. Sebahattin, Bekircan, Faruk Can, Mehmet Özcan gibi hücum oyuncuları, Erdi ve Oulare gibi defansın belkemiği oyuncular olmadan Vanspor bir çıkmaza giriyor. Alt ligden her maç en az 5-6 oyuncu ile oynamak zorunda kalan Hakan Hocanın işi gittikçe zorlaşırken ondan bu kadro ile her maç galibiyet beklemek haksızlık olur. Antrenman sahası bile olmayan, tesisi olmayan, stadı depremden kalma bir takımdan bu kadar imkânsızlık içerisinde 21 puan toplamayı başaran Hakan Kutlu, buna rağmen her maç bir güruh tarafından istifaya davet edilince ‘‘benden bu kadar’’ deyip istifa etti. Nedense hiçbir galibiyette kendini kabul ettiremeyen Hakan hoca, sonuç ne olursa olsun sahiplenilmeliydi. Geçen hafta bir canlı yayına katılan Vanspor’un eski kaptanı ve Hocası Zeki Yılmaz’ın da bahsettiği o bir grup taraftar, sistematik olarak her teknik ekibin gardını düşürmekte, futbolcuları da sahada olumsuz etkilemektedir. Koskoca Vanspor camiası bu gruba teslim olmamalıdır. Neyse ki takım kaptanları ve oyuncular bu sorumluluğun kendilerinden kaynaklı olduğunu söyleyip, hocanın bu kararını şimdilik askıya aldırdı. Yönetim de bu doğrultuda karar alıp hocanın arkasında durarak bence gerçekçi bir yaklaşım sergilemiştir. Bundan sonra yönetime düşen, devre arasında bu takımı takviye ederek yedek kulübesi ve eksik mevkilere transferleri şimdiden planlamak olmalıdır. Bizlere düşen ise 25 yılın hasretini dindiren bu takıma, hocasına, başkanına her zaman olduğu gibi sonuna kadar destek olmak, güvenmektir. Kalın sağlıcakla.