Gençlerin telefonlarda yaygınlaşan “şeker oyunu” gibi kumar uygulamalarına sürüklenmesi, sadece bireysel bir sorun değil; aileleri, okulları ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren acil bir toplumsal meseleye dönüşmüştür. Bu oyunlar; kolay erişim, anında ve gizli oynanabilme, küçük kazanımların yarattığı tekrar eden ödül döngüsü ve sosyal medyada yaygınlaştırılan “herkes oynuyor” algısıyla birleşince, özellikle 14–15 yaş gibi ergenlik dönemindeki çocukları hızla bağımlılığa itmektedir. Ekonomik zorlukların, gençlerin kısa yoldan para kazanma hayaliyle birleşmesi ve aile içi gözetimin zayıf olması da bu süreci besleyen diğer önemli etkenlerdir. Ayrıca yalnızlık, umutsuzluk veya başarısızlık duygularından kaçış arayan gençler için bu tür oyunlar kolay ve tehlikeli bir sığınak haline gelmektedir.
Bu sorunun çözümü tek bir kurumun veya ailenin çabasıyla sınırlı kalmamalıdır. Ailelerin ilk ve en etkin savunma hattı olarak, suçlayıcı olmayan, destekleyici bir iletişim dili kurması gerekir. Gençlerle empati kurarak, onları yargılamadan dinlemek; telefon ve uygulama denetimlerini etkinleştirmek; ödeme yöntemlerini kısıtlamak ve harçlıkları planlı, şeffaf hale getirmek somut ilk adımlardır. Ebeveynlerin, çocuklarının çevrimiçi alışkanlıklarını düzenli olarak takip etmesi ve riskli uygulamaları kaldırması önem taşır. Ancak aile içi müdahale yeterli olmazsa zaman kaybetmeden okul rehber öğretmeni veya bir uzmana başvurulmalıdır; davranışsal terapi yöntemleri (örneğin BDT) bu tür bağımlılıklarda etkili olabilir.
Okulların ve yerel yönetimlerin sorumluluğu, farkındalık ve önleyici programları yaygınlaştırmaktır. Müfredata finansal okuryazarlık ve dijital bağımlılık konularının entegre edilmesi; rehberlik hizmetlerinin güçlendirilmesi; gençlerin boş zamanlarını sağlıklı şekilde dolduracak kulüp, spor ve atölye faaliyetlerinin desteklenmesi gereklidir. Ayrıca ebeveynler için düzenlenecek seminerler ve operatörlerle iş birliği içinde uygulama içi ödeme denetimlerinin artırılması, riskleri azaltacak pratik uygulamalardır.
Teknolojik ve düzenleyici önlemler de kritik önem taşır. Uygulama mağazalarında yaş doğrulama mekanizmalarının sıkılaştırılması, kumar içerikli oyunların erişiminin sınırlandırılması, mobil ödeme ve uygulama içi satın alımlarda küçük harcamalar için de onay/proteksiyon mekanizmalarının uygulanması gerekmektedir. Devlet, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ortak kampanyalarla gençleri ve aileleri bilinçlendirmeli; “kumar değil hayat” gibi güçlü kamu bilinci oluşturma çalışmaları desteklenmelidir.
Gençlere doğrudan ulaşacak kısa ve uygulanabilir öneriler de yol gösterici olabilir: riskli uygulamaları derhal silmek; telefonları gece yatak odasından çıkarmak; harçlık ve parayı aile kontrolünde tutmak; güvenilir bir yetişkinle sorunları paylaşmak; eğer borç ve baskı oluştuysa bunu gizlemeyip destek aramak. Bu adımlar, bağımlılık sürecini kırmada etkili olabilir; ancak profesyonel yardım gerektiğinde tereddüt edilmemelidir.
Son olarak, durumun acil olduğu hallerde hızlı müdahale hayati öneme sahiptir. İntihar düşünceleri, kaçma eğilimleri veya ciddi borç/tehdit söz konusuysa derhal 112 aranmalı veya en yakın sağlık kuruluşunun acil servisine başvurulmalıdır. Bu tür kriz anlarında yalnız kalınmamalı; aile, komşu veya yakın bir yetişkin derhal bilgilendirilmelidir.
Gençleri bu tehlikeli akımdan korumak; ebeveyn-öğretmen-otorite iş birliği, teknoloji firmalarının sorumluluğu ve toplumun bilinçlenmesiyle mümkündür. Bireysel müdahaleler kadar yapısal, eğitimsel ve düzenleyici adımlar da eş zamanlı atılmalı; boş zamanı dolduracak alternatifler sunulmalı ve gençlerin duygusal ihtiyaçlarına yönelik kalıcı destek mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bu kaygı verici tabloya karşı hep birlikte, kararlı ve koordineli hareket etmeliyiz.