Hanım sözüyle oturup kalkan ne kadar tanıdığım varsa, hepsi de rüştlerini ispatlamakta zorluk çeken yarım kişiliğe sahiptirler.
Başlangıçta romantizm uğruna verilen aşırı tavizler, bilâhare önlenemez boyutta kemikleşiyor ve her iki tarafta da yerleşik düzene geçiyor.
Elbette ki her insan ve her evin erkeği, önemli işlerde hayat arkadaşına danışmak, istişarede bulunmak, birlikte karar vermek ve ortak noktada buluşmak zorundadır. Allah'ın emri ve ailenin tarifide budur zaten.
Benim demek istediğim ise her iki tarafın, hakkaniyet çerçevesinde (ister kadın ister erkek olsun) kendi kodlarında kalmaları ve kendi konumlarını korumalarına yöneliktir.
Mevzubahis kişiler, yakalarını aşırı derecede kaptırdıklarından dolayı salt kendileri olamıyorlar bir türlü. Dolayısıyla birincil muhatap kabul edemezsiniz onları. Güvenemezsiniz de...
Çünkü karar merci' evdeki hanımlarıdır. O kadar teslimiyetçi bir hâlet-i ruhiye içerisinde yaşarlar ki adeta Allah'ın, yaratılış gayelerine uygun ve fıtratlarıyla mütenâsip bahşettiği hususiyetleri dahi, bir erkek modunda kullanmaktan acze düşerler.
Adamlıkları sıfırdır katiyetle...
Tabiri caizse, cesaret gösterip de en yakın dostlarını bile hanelerine bir çay içmeye davet edemezler.
Kendi yüreklerine yaslanarak bir iş yapamazlar.
Korkularından ceplerindeki paranın harcama limitini aşamazlar.
Her hangi bir garibana, isteseler de beş-on lira simit parası veremezler.
Aldıkları maaşı, kuruşu kuruşuna hanımbank'a aktarırlar. Hanımbank, eğer inisiyatif kullanırsa bir miktar promosyon artırımında bulunur, çok Sayın getir götürcü Mudî Beylere…
Bakınız, benden size tavsiye!
Sakın ola ki bunlardan mal alımında falan bulunmayınız.
Pazarlığın bozulması ve caymaları, sütre gerisindeki âmil gücün baskı neticesinde an meselesidir.
Yukarıda belirttiğim gibi, bunlar salt kendileri değillerdir asla!
Hani; "Ben bilmem eşim bilir" şeklinde absürt bir söz var ya... Ha işte, o sözün dört dörtlük sadık bendeleri bu zavallı tâifedir kuşkusuz.
Âmil gücün; "Şu saatte eve damlayacaksın" direktifi karşısında, söz konusu getir götürcüler; hizmette kusur etmemek için yarım saat extradan erken dönerler.
Hülâsa ben bu (m)adamsıları, adam yurduna koymuyorum a dostlar.
Yahu nasıl koyacaksınız ki...
Müsaadenizle bana göre fevkalâde hayretâmiz ve üstelik tanıklığıma denk bir olayı sizlere anlatayım da bana hak veriniz, ya da vermeyiniz paşa gönlünüz bilir.
Çarşıdan eve dönerken bindiğim dolmuşta baktım X Bey'in hanımı arka koltukta oturuyor. Bitişikteki tek kişilik yere de ben oturdum haliyle... Yakȋnen tanışıyor ve konuşuyoruz mecburen. Fakat tasnife çalıştığım şartlara bihakkın haiz sayıldıklarından, samimiyetimiz ancak sınırlı sorumlu kıratta.
Selamlaştıktan sonra, hayrola yenge nereden böyle? dedim.
X Bey'i kasdederek; "Takım elbise aldım da..." dedi.
Kendisi nerede ki? dedim.
- "Evde" dedi.
Peki kendisi olmadan nasıl takım elbise alabiliyorsunuz? dedim.
- "Ben alırım o da giyer" dedi.
Yenge şaka yapmıyorsunuz herhalde? dedim.
- "Hayır hayır kesinlikle..." dedi.
Aklım dimağım durdu ve tabir caizse aptallaştım iyice. Merakım ağır bastığından biraz da şakaya getirerek, X Bey'in bir rahatsızlığı falan mı var yoksa? dedim.
- "Yok" dedi.
Karşınızdaki bayan nitekim. Kısmî samimiyetimizden kaynaklanan sorularımı yarıda keserek, daha fazla üstelemekten vazgeçtim. Tabii üzerime vazife de değil aynı zamanda...
Ertesi gün X Bey'i gördüm mahallede.
Dedim ki yahu arkadaş! Cezaevinde olsanız anlarım. Yatalak hasta olsanız anlarım. Kafdağı'nın arkasında olsanız anlarım. Mecnun olsanız anlarım. Alınan iç çamaşırı olsa, çorap olsa kravat olsa anlarım; velâkin şu takım elbise işini bir türlü anlayamadım dedim.
Devamla... Hem sonra kalıp kalıbı tutmaya bilir.
Ayrıca sizin hiç mi zevkiniz yok, alınanı değil de belki başkasını beğenebilirdiniz. Düzü değil de desenliyi tercih edebilirdiniz daha da ötesi, aynanın karşısında birlikte karar verebilirdiniz; böylesi daha şık olmaz mıydı? dedim.
Anlattıklarımı sükût çerçevesinde dinleyen X Bey, ne dese beğenirsiniz!.
- "Ya arkadaş ben fiyaka satmak için giyinmiyorum. Üzerim örtülsün yeter" dedi.
Yutkundum ve dona kaldım öylece.
Bunu diyen X Bey, uzun süredir önemli bir kurumda müdürlük yapıyordu. Daha yenilerde ayrıldı tekaüde (emekli).