Yunus Türkoğlu

Van Gölü Kirlenmesin

Yunus Türkoğlu

"Kızılderili, bir gölün üstünde rüzgârın şarkı söylemesini sever, öğlen yağmurlarıyla yıkanan o rüzgârın kokusunu da."

"Şu gerçeği iyi biliyorum: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey; bir ailenin bireylerini biri birlerine bağlayan kan gibi ortaktır ve biri birine bağlıdır. Bu nedenle de; dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş demektir."

Kızılderili Reisi Seattle

Vangölü mavidir, gri olmasın! Vangölü temizdir, kirlenmesin! Vangölü abattır, berbat olmasın! Vangölü bizim değil torunlarımızındır, sahip çıkılsın! Vangölü cennet suyudur lütfen cehennem suyuna çevrilmesin! Vangölü rengiyle ve görüntüsüyle ruhumuzu okşar, kirlenip de ruhumuza ızdırap vermesin. Vangölü'nün her bir damlasında bizim anılarımız vardır, pak olsun ki o anılar bizi terk etmesin. Vangölü bizim çocukluk arkadaşımızdır, kendimizi bildiğimizden beri onunla dostuz, lütfen dostluğumuz daim olsun.

Vangölü: İskelede siloların önünden suya atlayıp tahta iskeleye kadar yüzüp de geriye gelirken benimleydi, Bazen sakin dalgaları sahile vururken lisanı haliyle zikrimdeydi. Fidanlıkta suyun altında gözlerimi açıp zemindeki çakılları izleyerek dakikalarca ilerlerken mutluluğumdaydı. İşkirt'te kavakların altında kahvaltı edip tadına doyulmaz maviliğini izlerken çayımın tadındaydı. Edremit'te akşam vakti kayaların üzerinde oturup güneşin batışını seyrederken şarkılarımdaydı. Akdamar Adasında badem ağaçlarının çiçeklerini koklarken gözlerimdeydi. Bir kış günü Van'a gitmek için Edremit'te minibüs beklerken, kayalara çarpan şiddetli dalgaları yola kadar gelirken selamımdaydı..Fırtınalı sularda feribotla Tatvan'a gidişimde Nuh(as) aklımdaydı, Koca Barbaros hayalimdeydi. Van Kale'sinden, Erek Dağı'nın zirvesinden O'nu seyrederken kalbimdeydi, ruhumdaydı, benliğimdeydi, tefekkürümdeydi.  Aslında O her zaman yanımdaydı, yanımızdaydı…

 Kırk yıl öncesi Van merkezde sabahları horoz sesleriyle uyanır, inekleri sabahtan nahırcıya teslim eder ikindi sonrasında teslim alırdık. Sokaklarda kanal suları akar, kana kana kehriz sularından içerdik. Her evin mutlaka bahçesi vardı ve bu bahçelerde; mellaki armutlar, aslik elmalar, alçalar, kadife kaysılar ve mis kokulu leylaklar, akasyalar ile renk be renk zambaklar olurdu. Tarlalarda kan kırmızı gelincikler, evelikler ile beniceler, çatlankuşlar, kazayakları olurdu. Sıhke'de harika kokulu kavunlar yetişir, bostanlarda tadına ve kokusuna doyamayacağınız domatesler biberler, salatalıklar, şamamalar, enfes havuçlar yetişirdi. Edremit, iskele, Kadembas, Fidanlık veya Molla Kasım hiç fark etmez, buralarda yüzer bazen top oynarken kirlenen pantolon, gömlek veya çoraplarımızı yıkardık ve tertemiz olurdu, yalnız tatlı suyla durulamamız lazımdı aksi takdirde kısa sürede yıkanan eşyalar çürür lime lime olurdu. Mevsiminde koyunlar kırkıldıktan sonra yünler Vangölü kıyısındaki kayalar üzerinde tokmaklarla dövülerek yıkanır ve sakız gibi bembeyaz olurdu. Bunlarında durulanması lazımdı. Sabun veya deterjan kullanmaya gerek duyulmazdı. Bizler yüzdükten sonra tatlı suyla yüzümü durulamak ihtiyacı duyardık çünkü yüzümüzde perekten (soda) dolayı haritalar oluşurdu. Van denizinin suyu burun tıkanıklığı ve sinüzit içinde şifaydı, gölde yüzünce hissedersiniz zaten, akıntı olur burun ve sinüsleri temizlerdi. Bunun yanı sıra kaşıntısı, alerjisi olanlar belirli bir seans göle girdiklerinde tamamen iyileşirlerdi. Bizim çocukluğumuzda büyükler daha çok "kurdeşen, kotur" diye  bir çeşit hastalıklardan bahsederlerdi, bunlar içinde şifa oluyormuş. Edremit ve İskelede yaşayan arkadaşlarımız eylül ayında okullar açılınca saçları, kaşları limon sarısı olmuş vaziyette gelirlerdi. Yaz boyunca her gün suya girdikleri için saçları ile kaşları sararırdı. Yüzmek için suya girdiğimiz zaman artık sudan çıkmak istemezdik saatlerce yüzerdik, sahilden epeyce açılır ve zemindeki kayaları ve kumları seyrederdik, Gölün o temiz suyunu ağzımıza doldurur balinalar gibi biri birimize fışkırtırdık. Edremit'te tahta iskelenin baş tarafından madeni iki buçuk lirayı denize atar peşinden ben, Âdem Dikici ve Halil Akbaşoğlu arkadaşlarımla sırayla dalıp parayı alıp çıkardık. İskelede duranlar akvaryumdaymış gibi bizim dalışımızı ve çıkışımızı izlerlerdi, su pırıl pırıldı.

Geçen hafta Gazetemiz "Vansesi"nde nazarı dikkatimi celbeden iki haberi okudum, bunlardan biri beni son derece memnun etti, diğeri ise ister istemez çok üzdü. Bunlar hakkında biraz malumat vermek istiyorum. İlk önce Güzel haberle başlamak istiyorum.

Vansesi Gazetesi'nin 10 Nisan 2019 tarihli baskısı "Van'daki Yerel Meyve ve Sebzeler Koruma Altına Alınıyor."adlı haberden özet olarak şunları aktarmak mümkün;

Bu güzel çalışma Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Van Tarım ve Orman Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülecek. Üniversite bünyesinde kurulan serada 500 bin çöğür üzerinde çalışma yapılmaktadır. 16 çeşit meyve çöğürden aşılanarak ardından vatandaşlara dağıtılacaktır. Mellaki armut, alça erik, kadife kaysı, pamuk, aslik, cebe sığmaz, bey ve ekşi elma aşıları bunlardan bazıları. Düşünün yeniden bu meyve ile sebzelerin Van'ın  bahçe ve bostanlarında yetiştiğini. Bundan daha güzel bir haber olabilir mi? Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Sayın Prof.Dr. Semra Demir Hocamız ile ekibi, Van Tarım ve Orman Müdürü Sayın İbrahim Görentaş ve personeline, tabii ki gazeteme, muhabir arkadaşımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu son yıllarda okuduğum en harika yazıydı. Bu proje çalışmalarına katılanlara başarılar diliyorum. Rabbim yardımcınız olsun.

 "Elinizde bir ağaç fidanı varsa, kıyamet kopmaya başlasa bile, eğer onu dikecek vaktiniz varsa, mutlaka dikin." Hadis-i Şerif

"Müslümanlardan bir kimse bir ağaç dikerse, o ağaçtan yenilen mahsul mutlaka onun için sadaka olur. Kuşların yediği de sadakadır" Hadis-i Şerif

İkinci haberimiz bizi üzdü "Çevreciler Vangölü İçin Toplanıyor. "başlıklı yazı da özetle şunlar var: Türkiye Çevre Platformu 12-13 Nisan tarihlerinde Van'da toplanacak. Toplantıda Vangölü kirliliği, Van gölü koruma kanunu ve küresel ısınmanın tehlikeli boyutları konuşulacak. Dünya Enerji Birliği Başkanı Prof.Dr. Sıtkı Uyar  ve adını sayamayacağım çok önemli bilim insanları, Akademisyenler ve STK temsilcileri katılacaklardır.Ana başlıkları şunlar;Van Çevre Derneği(ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık 40 Derneğin katılacağını belirtiyor.Kapsamlı bir toplantı Olacak.Katılımcılar Görüş alış verişinde bulunacaktır. Toplantı sonunda Van'ın tarihi ve turistik yerleri gezilecektir. Bu yazıyı sizler okurken muhtemelen toplantı sona ermiş olacaktır ve umuyorum ki dünya mirası olan eşsiz Vangölü'müz için güzel ve hayati kararlar alınmış olur. Başta (ÇEVDER) Başkanımız olmak üzere, herkesin emeğine sağlık. İyi ki sizlerde varsınız…

"İnsanların bizzat kendileri işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler."Rum Süresi 41.Ayet.

Vangölü kapalı bir havza etrafında bir büyük şehir, ikisi büyük olmak üzere yedi ilçe mevcut. Bunların kanalizasyonları var mı? Varsa arıtma tesisleri mevcut mu? Mevcutsa tam kapasite çalışıyor mu? Sanayi atıkları göle akıtılıyor mu? Üretimhane ve fabrikaların kendi arıtma tesisleri var mı? Gibi soruları kendi kendimize sormamız veya ilgili kurum ve kuruluşların sorgulaması gerekiyor. Özellikle belediyelere büyük sorumluluklar düşüyor. Başka gölümüz yok, lütfen duyarlı olalım. Başta basınımız olmak üzere, Çevre Dernekleri, Çevreciler, STK'lar, sosyal paylaşım sayfaları, yazarlar, çizerler hasılı hepimiz bu eşsiz göle sahip çıkalım ki artık daha fazla kirlenmesin! Bu konuyu görmemezlikten gelmek hiç kimseye yarar sağlamaz! Vanlı şairlerimizden Saraçoğlu'nun bu konudaki şiiri ve Vanlı Nihat Hoca'nın klip yapma duyarlılığı için kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Kirletmemek en kolayı, kirletince temizlemek ise imkânsıza yakın.

Son söz olarak Vangölü diyor ki; "- Asırlardır kıyımda gezindiniz, yediniz, içtiniz eğlendiniz. Tertemiz suyumda yüzdünüz, gemilerle yolculuk ettiniz, Türkuaz rengimle sürur buldunuz. Rabbimin bahşettiği ve sinemde büyüttüğüm Van balığını afiyetle yediniz. Dost olarak kalalım diyorsanız beni kirletmeyiniz. Kirlenirsem ilk önce rengim bozulur, siz bana yakın olmazsınız, sonrada kokum kötüleşir ben sizi yakınıma sokmam. Karar sizin! İyi düşünün kararınızı öyle verin. Benim sularımın içine bir damla dahi olsa kirli su döken, kimyasal atık, plastik vs. atan kim olursa olsun! Hakkımı helal etmiyorum.

Son pişmanlığın  fayda etmeyeceğini de  biliyorsunuz değil mi?…"  

Hoşcakalın, sevgiyle kalın.

Yazarın Diğer Yazıları