Yunus Türkoğlu

Mekke'nin Fethi-2

Yunus Türkoğlu

Geçen haftadan devam ediyoruz…

Elçi süratle Mekke’ye vardı. “İşte, Allah’ın Peygamberi, on bin kişilik güçlü bir orduyla yanı başınıza kadar gelmiş durumda, karşı koymanız imkânsız. Ben Müslüman oldum! Sizlerde Müslüman olun selamete eresiniz!” dedi…

Bu davranışı karşısında Mekke müşrikleri ve dahi karısı da olmak üzere elçi Ebu Süfyan’a hakaretler edip isteğini kabul etmediler.

Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesselam) komutanlara şöyle emir verdi;

“Size karşı koyulmadıkça, size saldırılmadıkça hiç kimseyle çatışmaya girmeyeceksiniz ve hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz.”

Peygamber Efendimiz (sav ) Mekke’ye girince halka eman verdiğini ilan etti…

“Kim Ebu Süfyan’ın evine girerse eman verilmiştir. Kim elindeki silahı bırakırsa ona eman verilmiştir. Kim evine girip kapısını kapatırsa, ona da eman verilmiştir.”

Ordu heybet ve vakar ile Mekke’ye girmişti. Bu kutlu şehir sükûnet içinde bir gün geçiriyordu!

Peygamberimiz, tevazu ve şükran hisleriyle dolu bir şekilde Harem-i Şerife girdi. Müslümanlar, akın akın Kâbe’ye doğru akıyorlardı.

Allah Resulü Aleyhiselam, tekbir getirince peşinden Müslümanlarda hepsi birden ”Allah-ü Ekber! Allah-ü Ekber!” nidalarıyla ufukları çınlattılar. Dağ-taş, kurt-kuş, yer-gök bunlara sanki eşlik ediyor, tüm kâinat tekbir getiriyordu adeta…

İnsanlık böyle muhteşem bir sahneyi bir defa gördü ve bir daha da göremeyecektir!

Binlerce sahabe arasında devesi Kusva’nın üzerinde Peygamber Efendimiz Kâbe’yi tavaf etmeye başladı. Tavafın yedinci devresinde devesinden inip Makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kıldı. Sonra Zemzem kuyusuna varıp hem içip hem de abdest aldı. Bunu Safa Tepesi’ne çıkışları takip etti. Buradan etrafı seyrederek bir kere daha Yüce Rabbine şükranlarını arz etti…

Müşrikler Kabenin çevresine 360 put dikmişler ve bunları kurşunla yerlerine perçinlemişlerdi. Resülullah (sav), asasıyla putlara işaret ederek,” Hak geldi batıl zail oldu. Gerçekten batıl, daima yokluğa mahkûmdur.” Ayeti kerimesini okudu. İşaret edilen her put yere düşüp parçalandı!

Sonrasında Bilal-i Habeşi (ra) Kâbe’de ezan okumaya başladı.

Kâinatın Efendisi, Kâbe’nin anahtarlarını getirmelerini emretti. Yanında Bilal, Zeyd ve Talha (ra) olduğu halde Kâbe’ye girip bir müddet kaldıktan sonra çıktılar. Bütün Mekke halkı Kâbe’nin etrafında toplanmış, haklarında verilecek kararı merak ve heyecan içinde bekliyorlardı! Kâbe-i Muazzama’nın kapısında duran peygamberimiz, tebessümle halka bakıyordu. Allah’a hamd ve senadan sonra şu hutbeyi yaptı:

“Allah’tan başka ilah yoktur, yalnız O vardır; O’nun şeriki yoktur, O’da vaadini yerine getirdi, kuluna yardım etti, düşmanları tek başına perişan etti. Bilmelisiniz ki, cahiliye devrine ait olup, iftihar vesilesi yapılıp gelinen her şey, kan, mal davaları… Bunların hepsi bugün şu ayaklarımın altındadır ve ortadan kaldırılmıştır. Bütün insanlar Âdem’den, Âdem’de topraktan yaratılmıştır.”

Kâinatın Efendisi (sav), bu hitabeden sonra, halka;” Ey Kureyş topluluğu, şimdi sizin hakkınızda benim yapacağımı tahmin edersiniz herhalde!

Kureyş Topluluğu ,”Zat-ı Âliniz, kerem ve iyilik sahibi bir kardeştir! Ancak bize hayır ve iyilik yapacağınıza inanırız!”

Resullulah (sav),”Benim halimle sizin haliniz, Yusuf’un (a.s.) kardeşlerine dediğinin aynısı olacaktır!”

“Gidiniz, sizler serbestsiniz!”

Asırlar sonra İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han, Peygamber Efendimizin (sav) sünnetine uymuş, Hıristiyan ve Yahudilere eman vermişti!

Fakat Haçlı sürüleri, Kudüs’e girince Müslümanların başlarını kesip kuleler yapmıştı!

Müslümanları Avrupa’dan atmak için birleşen ikiyüzlü batı, günlerce İspanya sokaklarında Müslüman kanı akıtmıştı!

Bu muhteşem merhamet, katı kalpleri yumuşatmış, kin ve haset muhabbete dönüşmüştü. Âlemlerin efendisi, onları İslam’a davet edince Müslüman olmak için toplandılar. Kâinatın Efendisi, Peygamberliğini Kureyşlilere bildirip ilk İslam’a davet ettiği Safa Tepesi’ne çıktı. Evet, yine orada büyük-küçük, kadın-erkek tüm Mekkelilerin biatını kabul etti. Böylece Kureyşlilerde Müslüman olup Ashap olma şerefine nail olmuşlardı.

Fetih, yalnızca şehirleri- beldeleri değil, asıl önemlisi kalpleri, gönülleri  fethetmektir!

Allah’a emanet olunuz.

Yorumlar 3
Mustafa KAYAR 06 Şubat 2021 12:56

Yunus Hocam, çok güzel tebrik ederim. Allah razı olsun. Selamlar.

Menekşe 03 Şubat 2021 16:45

Yunus hocam yüreğine sağlık çok mükemmel bir konuyu ele almışsın Teşekkürler

İsmail ÖNGEL 03 Şubat 2021 14:05

Mükemmel bir makale Yunus Hocam Kalemine yüreğine sağlık...

Yazarın Diğer Yazıları