Yunus Türkoğlu

Ah İskele Ah!

Yunus Türkoğlu

Üzerinde yaşadığımız harika yeryüzü; Çeşitli bitkileri, rengârenk çiçekleriyle, binlerce değişik ağaçların üzerinde tat, koku ve biçimleriyle sonsuz güzellikte yaratılmış olan meyveleriyle bizlerin beğenisine sunulmuştur.

Göklere baktığımız zaman, avize misali güneş, Ay, yıldızlar ve bulutlarla beraber direksiz olarak müthiş güzellikte yaratılmış olan gökyüzü Rabbimizin bizlere bir lütfüdür!

Bahar gelince Van bahçelerinde renk cümbüşü gibi açan; Leylaklar, zeringadekler, kişmiri güller ve daha nice çiçekler seyrine doyulmaz güzelliklerdir. 

Sabah Erek Dağı'ndan güneşin doğuşu veya akşam İskele sahillerinde bir bardak çayı yudumlarken güneşin batışıyla oluşan muazzam güzellikleri seyretmek bulunmaz nimetlerdendir.

Akarsular, göller, denizler, gökyüzünde uçan kuşlar, esen rüzgârlar, böcekler, arılar, kelebekler ve kuzular, hepsinin güzellikleri başka başkadır.

Göller, özellikle "Vangölü" bizim için çeşitli güzellikleri bünyesinde barındıran vazgeçilmez bir dünyadır. Beş yaşından itibaren onun rengine, kokusuna, zehir gibi tadına, gözlerimizi kızartan sertliğine ve yüzümüzde bıraktığı pereğine alışkınız. Edremit, İskele, Gevaş ile Amik sahillerinin ince kumlarında unutulmaz hatıralarımız kaldı! İskele ve Edremit çocuklarının yaz boyunca suya girmekten dolayı saçları limon sarısına dönüşür "çuro" olurlardı!

Yukarıda saydığım güzellikleri aratmayan İskele Mahallesi'nden bir nebze bahsetmek ve denizinin üstüne yazdığımız yazıları, çizdiğimiz resimleri hatırlatmak istiyorum…      

Sıcak bir Temmuz günü arkadaşlarla Beşyol merkezdeyiz! Çantalarımız ellerimizde, İskele'de siloların önündeki sahilde yüzmeye gidiyoruz. Kalaylı tastan birkaç yudum kehris suyu içtikten sonra, Erol ağabeyin "Murat 124 yeşil taksi dolmuş"una binip yola koyuluyoruz!

İskele Caddesi'nin kavaklarının arasından süzülerek ilerliyoruz. Karayolları, Tebrizkapı Mahallesi, TRT binası derken üçyol ağzında arabadan iniyoruz. Salkım söğütlerin bize eşlik etmesiyle aşağıya doğru keyifle yol alıyoruz. Biraz yürüdükten sonra sol tarafımızdaki siloların önünde uzayıp giden sahil ve gözlerimizi kamaştıran Vangölü'nün sonsuz maviliğiyle beraber karşımızda duran Tahta İskele bizi karşılıyor. 

Bu manzaraya dayanamayıp, hemen kendimi ılık sulara bırakıyorum. Hedef tahta iskele deyip birkaç kulaç atıp yanına varıyorum. Lacivert suların içindeyim! İskele babalarından birine tutunup halini hatırını soruyorum… 

Tahta İskele, hüzünle şunları anlatıyor gibiydi;

Feribot iskelesi yapılınca hepiniz beni kaderime terk ettiniz! Hani,"2 Nisan Gemisi", hani, en güvendiğim gençler! Hani, kadim dostlarım gemi kaptanları! Nerdesiniz?

Bu ıssız sularda beni neden yalnız bıraktınız?

Yanımda bir tek vefalı dostlarım martılar kaldı!

Akşamları yolcularını bekleyen kalabalıklar, yaz boyunca üzerimde güneşlenip neşeyle parende atarak denize atlayan gençler, tahtalarımın üzerinde oturup oltasını denize atıp keyifle balık tutanlar, benimle aynı karede fotoğraf çektirmenin bir ayrıcalık olduğunu söyleyen sizler. Ya balıkçılar ve tekneler!

Şimdi nerdesiniz? 

Evet, haklıydı; Son dönemlerinde ona karşı duyarsız kalmış onu yapayalnız kaderine terk etmiştik! Şimdi onun siyah beyaz resimlerine bakıp duygulanıyoruz! Biz ve bizden önceki nesiller ise teselliyi, onunla aynı dönemde yaşamış şanslı insanlardan olmakta buluyoruz. Artık o yok, fakat anıları bizimle yaşıyor!

"Hüzün yavaş yavaş deli dalgalarla gelir, gönlümün kıyısına vurur!"

Ah İskele Ah!

Sen; Pırıl pırıl denizinle, buzdan soğuk sularınla, soda kokan çayınla, sıcakkanlı insanlarınla, unutulmaz futbol takımınla, salkım söğütlerin altında içilen bir bardak semaver çayınla ömre bedeldin!

Her baharda Erek Dağı sana kardelenler derip gönderir, Van Kalesi sana sevgiyle seslenir, Toprak Kale "Elli iki merdiven"inin her bir basamağına yazdığı dizelerle senin güzelliğini anlatırdı.

Sen; "Yağlı Direkten Bayrak Kapma", "Yüzme Yarışları" ve "Yelkenli Yarışları" ile su sporlarının merkezisin.

Sen; Tahta İskele'nin kadim dostu, 2 Nisan Gemisi'nin sakin limanı, İran'a giden trenlerin veda busesiydin!

Güneşin batışı, akşam rüzgârları ve mehtaplı gecelerde kıyında gezinen balıkçı tekneleri seninle güzeldi, seninle!

Yüzmekten, gün boyu güneşte kalmaktan ve ister istemez yuttuğumuz tuzlu sudan dolayı susamıştık. Dönüş yolumuz üzerinde Kazım Karabekir Ortaokulu'ndan arkadaşımız Sabrilerin kahvenin yanındaki bulaktan birkaç avuç su, kahvedeyse ikişer tane kıtlama çay içip Van'a doğru yola çıkıyoruz.

"Evde Kal Van, Sağlıklı Kal"

"Ev hayat Dolu"

"Vangölü Kirlenmesin"

Yazarın Diğer Yazıları