Yunus Türkoğlu

Emek ile Şehir Sinemaları

Yunus Türkoğlu

Van kültüründe Emek ve Şehir sinemalarının büyük bir yeri olduğu kesindir. Bizden önceki yılları bilemem ama yetmişli yıllar Türk filmleri ve Van'daki sinemalar açısından güzel yıllardı. Sonraki yılları göz önünde bulunduracak olursak yetmişli yılların ekonomik yönden de kazançlı geçtiğini tahmin ediyorum. O yıllarda insanlar için tek eğlence, alternatifi olmayan sinemaydı. Hafta sonları özellikle Emek Sineması hep dolu olurdu, cumartesi kadınlar matinesi, pazar günleri ise erkekler doldururdu koltukları. Yaz günlerinde ise yazlık sinemalar revaçta olurdu haliyle. Düşünün henüz televizyon hayatımıza girmemişti, daha yeni yeni siyah beyaz filmlerden renkli filmlere geçiş dönemiydi. Haftada bir veya iki kez romantik Türk filmlerini izlemek herkesi mutlu ederdi. Siyah beyaz filmler Rahmetli Ayhan Işık, Belgin Doruk'un "Küçük Hanımefendi" serisiyle başlar sonra Yılmaz Duru'nun başrolünü oynadığı Atıf Yılmaz'ın "Susuz Yaz" filmi ile devam eder. Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, İzzet Günay, Ediz Hun, Erol Taş, Aliye Rona, Hulusi Kentmen gibi tanınmış oyuncuların haya sınırlarını aşmayan, samimi ve izlenebilir filmleriydi.

Siyah beyazdan renkliye geçiş dönemiydi, şayet film renkliyse afişin alt köşesinde "Renkli" diye yazar ve filanca laboratuarda renklendirilmiştir logosu olurdu! Film daha vizyona girmeden ilginç bir tanıtımı olurdu! Cumhuriyet Caddesi'nde özellikle Kütüphanenin önünde şimdiki parkın olduğu yerde, bilboardlara benzeyen camlı vitrinler olurdu oynayacak filmin afişleri buraya birde afiş tahtalarına asılırdı. Bu afişlerin büyük olanı buna bağlı olarak oynanacak filmden kesitler sunan foto ve lobilerde olurdu. Afiş tahtaları ise ahşaptan yapılmış büyükçe çerçevelerdi bunun üzerine filmin afişi asılır kenarındaki çivilerden üzeri kınnap iplerle örümcek ağı gibi bağlanırdı.Bunu elemanlar sırtlar PTT ile Gümrük binasının köşeye getirip bırakırlardı. Meraklıları hemen incelemeye başlarlardı. Tam bir nostalji değil mi?

Bunlara bağlı olarak fayton daha sonrada taksilerin üzerine filmin afişi asılır ve megafonla mahalle aralarında hedef kitle olan bayanlara yazılı ve görsel olarak reklam ve tanıtım yapılırdı.

 "- Sayın bayanlar! Cumartesi günü saat 14.00 de Emek Sinemasında Başrollerini Kartal Tibet ve Hülya Koçyiğit'in paylaştığı "Senede Bir Gün " filmine siz değerli sinema severleri bekliyoruz. Unutmayın cumartesi günü saat 14:00'de Emek Sinemasında. Bu film kaçmaz!" Bu duyurudan sonra arada Hayri Şahin, Orhan Gencebay, Mine Koşan, Behiye Aksoy veya Şükran Ay'dan şarkılarda çalınırdı.

Şehir Sinemasıyla başlayacak olursak, belediye ve kütüphane binasının hemen arkasında yapı olarak kalın duvarları olan içersi loş ve zemini düz ve anılarda kalan biraz eskice bir binaydı. Şehir Sineması deyince aklımıza hemen Şefik ağabey ile Erdal ağabey geliyor.Biz daha çok bu sinemaya gidince Erdal ağabeyi görürdük işin başında o vardı. Haluk hoca ve kardeşini birde Ressam Cengiz ağabeyi de genellikle orada görürdük.  Şehir Sinemasının yazlık kısmı da Gümrük Binasının arkasındaydı şu anda yerinde pasaj ve işyerleri mevcut.

Emek Sineması deyince olaya biraz daha farklı bakmak gerektiğini düşünüyorum. Günün şartlarına göre Van'da yapılmış en modern ve maliyetli binalardandı. Düşünün o yılların imkânlarını, biri İstanbul Emek sineması diğeri bildiğiniz Van Emek Sineması! Burayı yalnız sinema olarak düşünmeyin burada tiyatro oyunları, ses sanatçıları konserler veriyor, üst tarafı düğün salonu, çeşitli bilim insanları veya profesörler, gazeteciler, sanatçılar gelip konferanslar veriyor, geceler tertipleniyor. Bir nevi kültür merkezi gibiydi desek yeridir. Altmışlı yıllarda merhum Remzi Perihan'ın büyük emeklerle yaptırmış olduğu ve açılışını sanayici ve işadamı Vehbi Koç'un yaptığı Emek Sineması Türkiye'nin sayılı sinema salonlarından biridir.

Emek Sinemasına girince sağ ve sol tarafta koridorun sonunda gişeler vardı, gişede genellikle Fikret ağabey otururdu, bilet alır kapıdaki görevliye verir içeri girerdik. Kapıda daha çok çalışan elemanlar dururdu sarı Recep birde kısa boylu bir eleman daha vardı bazen de patronlar duruyorlardı.  Kapıdan büyükçe fuaye'ye giriyorsunuz solda merdivenin altında büfe hemen yanındaki merdivenler üst kata çıkıyor, buraya çıkınca muhakkak makinist Remzi ağabeyi telaşlı telaşlı koştururken görürsünüz. Biraz sonra film başlayacak hazırlık yapıyordur. Yine aşağıdayız salondan sağlı sollu kapılardan içeri girince localar buna bağlı olarak, aşağıya doğru kademeli olarak inen uzunca bir sinema solunu, lüks deri koltuklar, asma tavan, duvarlar ahşap lambri işlemeli ve güzel bir sinema solunu. Binanın karşısındaki yüksek kerpiç duvarlarıyla yazlık sineması mevcuttu. Günün şartları gereğiydi belki de, her iki sinemada da film seyrederken elektriklerin kesilmediği bir gün inanınki görmedim. Oda işin tuzu biberiydi herhalde… 

Dünyada ve Türkiye'de bir zamanlar çok büyük sükse yapmış olan Hint kökenli sanatçı RajKapoor'un "Avare" filmi birinci vizyonu Emek sinemasında ikinci vizyonu yazlık Yıldız Sineması'nda oynamıştı. Birde Yılmaz Güney'in seri filmleriyle(İnce Cumali, Acı, Baba, Ağıt)Yazlık Yıldız Sineması'nı hatırlıyorum. Bu sinema Ziraat Bankası'nın hemen yanındaydı. O yıllarda yaş itibarıyla yani ortaokul ve Lise birinci sınıftaydım yazlık sinemaya gidemezdik. Van Atatürk Lisesi'ne çoğu zaman Cumhuriyet Caddesi'nden gidip gelirdim. Arada bu filmlerin afişlerini inceleme imkânım olurdu.

Ailesinin karşı çıkmasına rağmen istemeden de olsa zengin oğlan(Ediz Hun) fakir kızla(Hülya Koçyiğit) evlenmiş ve boğazdaki köşkte annesi ve babasıyla beraber yaşamaktalar. Evin annesi (Aliye Rona) yani kaynana, gelini ilk günden beri istememektedir ve sürekli zulüm etmektedir.  Zalim anne bir yolunu bulur oğlunu Avrupa'ya gönderir. Bu arada kundakta birde bebek vardır. Sonbahar akşamı şimşekler çakar bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordur.

 Baba Nubar Terziyan hoş görülüdür, hanımına "-Etme Allahtan kork!" Der ama sözünü dinletemez. Çocuk ağlıyor kız ağlıyor ama kaynana bebeği alır ve gözü yaşlı anneyi köşkün kapısına koyar!

Yalnız onlar değil salondaki bizim bayanlarda iki göz iki çeşme ağlıyorlar, hem de Van beddualarını peş peşe kaynanaya sıralıyorlar:

"- Ay senin çiğerinağzan gele İnşallah."

"- O boyun posun devrile he vallah."

"- Heyr canından görmiyesen, muradın gözünde gala."

"- Vay! Bu kaynanaların içine gırran düşe İnşallah!"

Film bitti eve giderken yolda gören mahalleliler

" Gözleriniz kızarmış hayırdır böyle?"

Şerife abla- Hiç sorma sinemadan geliyem çok acıklı film vardı ağlamağhtan öldüm anam, bacım! Sonra anlatıram.

" Nayır nolamaz! Nasla"

"Amca seni çok sevdim! Sana baba diyebilir miyim?

" Sen zengin aile kızı ben fakir bir gencim,biz kavuşamayız, olmaz."

Trafik kazası sonucu kör olma durumları" Ne oldu neden göremiyorum? Türkan biri ışıkları mı söndürdü?

Kara Murat'ın bir kılıç darbesiyle beş on Bizans askerini telef etmesi!

Köy filmlerinde ağanın köylüye zulmetmesi, buna örnek olarak "Toprak Ana" filmi. Ağa rölünde Ali Şen anne Fatma Girik ve iki oğlu Tamer Yiğit ile Yavuz Selekman'a haksızlık eder…

Zenginlerin boğaza nazır köşkte oturması, buna da tam uyacak kişi tabi ki Hulusi Kentmen…

Türkan Şoray tartışmasız Yeşilçam'ın en güzeli.

Gençliğinde daha çok komik sonradan müşfik ağabey rollerinde Rahmetli Münir Özkul…

Türist Ömer tiplemesi ve kendine has selamıyla Sadri Alışık. Cilalı İbo rolüyle Feridun Karakaya.

Çocuk yıldızlar Ayşecik, Ömercik ve Yumurcak.

Kız öksürür ve ağzına dayadığı mendilde kan görür, çaresiz derde tutulmuştur ince hastalık yani verem'dir!

Filmlerde hüzünlü şarkıları seslendirilen Belkıs Özener, Şükran Ay ve Handan Kara gerçekten insanları ağlatırdı. Şimdi bile ben bu şarkıları duyunca gözlerim nemleniyor bazen de yaşarıyor.

"Kalbimi kıra kıra- Kulakların çınlasın- Boş kalan çerçeve" sanırım unutulmazlar arasındadırlar…

Emek ile Şehir sinemaları belirli bir kesimin anılarında yaşıyor, bunlar unutulmayacak güzel hatıralardır. Hele yaz akşamları yıldızların altında yazlık sinemalarda tahta sandalyelerin üzerinde gazoz ve çiğdem çıtlayarak film izlemek ayrıca güzeldi.

Bu yazımın konusunu bana hatırlatan ve yazmama sebep olan değerli okuyucum ve Vanlı hemşerime çok teşekkür ediyorum, bu fikri çok güzeldi.

Yabancı filmleri izlerken Alaattin ağabeyin İngilizce isimleri seslice okuması çok güzeldi!

Malkoçoğlu atla son sürat düşmana karşı hücum ederken seyircinin alkış tutması güzeldi!

Fruko ve gazozlar çok güzeldi.

Film afişleri güzeldi hatta İstanbul'da "Eski Türk Filmleri Afişleri" konulu bir serginin açıldığını duymuştum, bunlar duruyorsa Van Emek Sineması'nda böyle bir sergi açılabilir/açılabilir mi?

Sürç-i lisan ettiysek af ola.

Hocakalınız.

Yazarın Diğer Yazıları