Yunus Türkoğlu

Bir Sevgi Masalı

Yunus Türkoğlu

Bu mahallede kış gecelerinde masallar anlatılır, evlerimiz badanalı ve sokaklarda puslu lambalar vardı.

Gece bekçilerinin güven veren düdük sesleri, Birde evlerimizin pencerelerinde begonyalar vardı.    Her gün yaşanacak güzellikler ile hayat "arkası yarın" gibi kesintisiz, perdeler çiçekli, divan örtüleri etaminli,Ve bu sevgi masalı,hiç bitmeyecek sandığımız soluğumuzdu…!

Bu yazımda anlatacaklarım Mahallemizde yaşanan en az kırk yıllık özlem, sevgi, saygı ve dostlukla yoğrulmuş, duygu yüklü ve bir o kadar da hüzünlü bir masaldır, hüzünlü kelimesini adı geçenlerin çoğunun aramızda olmamasından dolayı kullandım. Olayın geçtiği mekânlar, kişilerde yok ama hatıraları, sevgileri kalbimizde ve dualarımızda hep yaşıyor.

İkindi namazı bitmiş camiden çıkan hacı amcalar sohbet ederek yavaş yavaş evlerine doğru dağılıyorlar. Saat beş, beş buçuk suları çırpaç Muharrem Ağabey Çalık sokağının köşeden suyu Mahallemize doğru çevirmiş bisikletinin sepetinde bentleri açıp kapadığı anahtarı, Erek Mahallesi'ne doğru gidiyor. Kanaldan sular akmaya başlayınca mahallemiz haliyle serinliyor sanki gülümsüyor gibi güzellikler alıyor, ev kuşları uçmaya başladı gökyüzü bile şenlendi.Karayolları ve YSE servisleri gelince burada çalışanlar servisten inip evlerine doğru gidiyorlar.Köşe başındaki İdris ağabeyin bakkal dükkânının önü okuldan dönen arkadaşlarımızla dolmaya başlıyor.Okuldan ve işten çıkanlar Erek ve Haraba (Şabaniye) Mahalle'ye doğru gidiyorlar.O dönemlerde Erek ve Haraba Mahalle'ye çalışan Van Belediyesi'nde tır Şoförü olan Reşat Ağabeyin dolmuşu vardı saat başı gelir geçerdi, buna bağlı olarak komşumuz Hakkı dayı'nın sürdüğü Belediyenin kiraz kırmızısı burunlu ve şoför kumandalı kapı açma kollu otobüsü vardı. Buda sabah öğlen ve akşama yakın birer kez sefer yapardı. Bu otobüs Hani bazı yabancı filmlerde olur ya öyleydi, durunca sürücü direksiyonunun yanındaki manivela kolunu kendine doğru çeker gıcırtı ve sürtünme sesiyle kapı açılır otobüse binersin sonra kapı aynı şekilde kapanırdı, kapı içinde şapkasıyla oturan biletçiye bir lira verip biletini alıp yerine otururdun. Çarşamba günü akşam Nuriye Teyze anneme seslenirdi;

"-Naile Hanım! Ahretlik bacım!"- Hakkı yarın hazır olun sizi Sofu Baba'ya götüreceğim" diyor, ne diyorsun gidiyor muyuz?

"- Tamam, ahretlik, nasip olursa gideriz İnşallah".

Bu otobüs beş yoldan hareket eder mercimek mahallesi, Erek'ten Memi Tepesi, Hacı Bekir İlkokulu'nun yanından geçer Haraba Mahalle'den İpek Yola çıkar, Maraş Caddesi'ni takip ederek Cumhuriyet Caddesi'nden tekrar beş yola varırdı..Belediye Garajı bizim mahalledeydi son seferde otobüsler buraya gelirlerdi.Perşembe günleri öğlen seferinde Hakkı dayı'nın hanımı Nuriye teyze ile annem kapının önünden otobüse biner Sofu Baba Mezarlığında iner Yasin'lerini okur, çaylarını içer akşam dönüşün de son sefer olduğu için Hakkı Dayı otobüsü belediye garajına bırakır, oradan bizim ev on dakika bile sürmezdi yürüyerek gelirlerdi.

Ahmet Toprak,bakraç elinde başladı yolu sulamaya, bizim sınıra gelince ben veya komşu kızı Atife devam ederdik. Bu kez Atife yolu suluyor, ben oturmuşum köprünün üstünde annemin ekmek arasına koyduğu sıcak kavrulmuş kıymamı yedikten sonra, Cemile teyzelerin tarlada birazdan top oynamaya gideceğim. Köprünün üstünde oturmuşken müsaade ederseniz hem elimdekini atıştırayım hem de komşularımızı anlatmaya çalışayım. Hemen karşımda evleri olan en yakın komşumuz Kadir ve Sülhiye Dede ile başlayayım. Yukarıda komşu kızı dedim ya Atife, ablası Rahmetli Pervin ve Foto Sinan Fotoğrafçısı Coşkun Dede'ler in anne ve babaları. Coşkun ile mahallede top oynardık maçlarda çok güzel goller atardık, Coşkun sol ayağıyla iyi şutlar atardı. Pervin öğretmeni genç yaşta kaybetmek ailesini ve mahalleliyi çok üzmüştü,Allah Rahmet eylesin çok iyi bir insandı, takdiri mukadderat. Kadir emi uzun yıllar Karayollarında görev yapmış sonradan bir hastalıktan dolayı ayakları kesilince emekliliğini evde geçirmek zorunda kalmıştı, uzun ömürler diliyorum. Rahmetli Sülhiye teyze kendi halinde bir insandı, güzel turşular yapardı. Evin büyükannesi Güllü Eze, her gün annemi görmeden edemezdi, hemen hemen hergün sabah bir fasıl bize gelir annemle biraz sohbet eder bir bardak çay yahut bir bardak kahve içer giderdi. Kışın yol kar olur bizim köprünün üstü de buz tutardı, kapıdan seslenir, ben veya kız kardeşim Şakire bazende ikimiz birden gider Güllü eze'yi alır gelirdik. Bize dua eder sonrada eteğinin altındaki iç cebinden bize yirmi beş kuruş veya peynirli şeker verirdi çok sevinirdik…

Yan tarafa geçiyoruz iki katlı tarihi Van evi burası YSE'den emekli Behçet Yaşar'ın evi, kendisi şu anda  damdakuş uçuruyor, bunlar arasında karakuyruk, süt beyaz,taklacı, zil siyah, Beşiktaş, şampiyon vs. gibi isimlerle anılan çok güzel kuşlar vardı. Evin Halası ise meshleri ayağında, beyaz namaz örtüsü başında tesbihi elinde camın önünde oturmuş hem gelen geçeni seyrediyor hem de tesbih çekiyor. Ayla abla ise çok titiz ve temiz bir ev hanımıydı ve akşam yemeğini hazırlamakla meşgul. Behçet ağabey, öğretmen ve özel okul işletmecisi Cahit Yaşar'ın amcasıdır. Bahçeleri harikaydı, bana göre Mercimek Mahallesinin en güzel bahçelerinden biriydi, belki de en güzeliydi.

Annem mahallede çok sevilen bir insandı, komşularımızın büyük bir çoğunluğu hemen hemen her gün anneme uğrayıp sohbet etmeden güne başlamazlardı, Naciye Hala kuşluk vakti gelir annemle sohbet eder sonra güne başlardı, Ayla Abla ise Sıddıka ve Nimet ablamlarla sohbetten sonra güne başlardı. Bitlis'li Şefika Hala'da öğlenden sonra çay içmeye gelirken bardağını şekerini de alır gelirdi. Çok güzel ve samimi günlerdi ama rüzgar gibi geçti, hatırlamak bile insanda güzel duygular hasıl ediyor. Bizler sevgiyi, saygıyı, dostluğu, ahbaplığı, samimiyeti, özveriyi, empatiyi, hasreti, kavuşmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, anlaşmayı, top oynarken paslaşmayı, elindeki lokmayı bölüşmeyi, dayak görünce sıvışmayı, arkın önünü tutup suya dalmayı, bir bahçede aynı anda beş semaveri yakmayı, Remziye teyzenin bahçedeki armutları aşırmayı,şohomda şıllık atmayı, sacın üstünde yeşil iğdeleri kavurmayı, "Eşim vaz hepsi helal" demeyi, okula giderken cebimize kavurgayı doldurmayı ,uşkunu toz şekere batırıp yemeyi, "Başım üstüne" demeyi, mıhlayı çatlankuşla yemeyi,"Vıle oğlum nedisen?" demeyi, çay şekerini kelpetenle kırmayı, çatlayan damlara toz döküp çiğnemeyi, çarşı fırınına balık atmayı, murtuğanın üstüne pekmez döküp yemeyi, söğüt ağaçlarının gölgesinde oturup hayal kurmayı , girdebille odun kesmeyi, yemyeşil tarlalarda sırt üstü yatıp gökyüzünü seyretmeyi velhasıl dost ve kardeşçe yaşamayı biri birimizden öğrendik.

Karşıya geçiyoruz hin komşumuz PTT'den emekli İbrahim Alırız ve Lütfiye Teyze. Yıllarca komşuluk yaptık inanın en ufak bir tatsızlık yaşamadık, İbrahim amca ağzı var dili yok derler ya işte öyle beyefendi bir komşu. Hacı Lütfiye teyze ile annem arada bir duvarın üstünden sohbet ederlerdi. Birde unutamadığım güzel bir âdetini sizlerle paylaşmak istiyorum. Sabah okula giderken Sultan ve Handan kapıdan çıkmışlar çantaları sırtlarında ayakkabılarını giydiler annelerinin duası ve okunacak sürelerle yola çıkarlardı… Hacı teyze Ayetel Kürsi, İhlas ve Fatiha'lar okumadan çocuklarını evden göndermezdi…

Bu arada babam bisikletiyle geldi kalktım kapıyı açtım tekrardan oturdum. Ağa Gerçeker ile Yaşar Sarı çarşıdan döndüler köşeden Yaşar Ağabey ayrıldı, Ağa ağabey ise antrede camın önünde oturan Kadir emi ile biraz sohbet edip geçiyor.

Diğer bir komşularımız emekli ve daha sonra Beşyol taksinin sahiplerinden ve taksicilik yapan Ahmet Toprak ve hanımı Sevim teyze. Büyük evlatları arkadaşımız Yaşar'ı erken kaybetmek onları çok ama çok etkilemişti, hepimizi de üzdü, Allah Rahmet eylesin. Sevim teyze antrede oturur hem çayını içer hem de tülün altından yolu izlerdi. Ezan okununca ben evden çıkardım Ahmet ağabey bakardım camiye doğru gidiyor, Allah kabul etsin Hacı Hüsnü camiinde yıllarca beraber namazlarımızı eda ettik.

 Yeri gelmişken uzun süre camimizde görev yapan Seyit Sadrettin Hoca'dan bahsetmeden geçmek olmaz. İmanlı, bilgili, kültürlü ve harika insan, mekânın cennet olsun.

Ramazan ayının ilk günü İnci teyze komşulara ve bize keşkek gönderirdi. Annem daha çok sulu köfte ile kevgirin üstünde hurma tatlısı yapardı, bizde bunları komşulardan gelen tabaklar boş dönmesin diye gönderirdik. Diğer bir komşularımız Hadi Dede ve hanımı İnci teyzeydi. Hadi amca karayolları personeliydi bunun yanında ava gider kırmızı JAVA motosikleti ve cins av köpekleri vardı. Büyük oğlu Selim Ağabey Murat Takside taksiciydi, sonradan İzmir'e yerleşti, evin küçüğü olan Esin'de evlendi Van'dan ayrıldı. İnci teyze ve Annesi Rahmetli Nazire eze'de her gün bir fasıl anneme uğrayıp sohbet ve muhabbetten sonra güne başlayanlardandı. Rabbim ölenlere Rahmet eylesin, kalanlara sağlık ve afiyetler dilerim. Bu sevgi dolu bir Mercimek Mahallesi masalıydı. Bu arada benim lokmamda bitti top oynamaya gidiyorum, görüşmek üzere...                                                          

Hoşçakalın.

Yazarın Diğer Yazıları