Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Öfke ve erkekler (1)

Uz. Dr. Sevilay Zorlu

Bir yere yaslanmayın, başını dik tutun ve kimseden bir şey beklemeyin. Sizin size yettiğinizi göreceksiniz… 
Araştırmalar gösteriyor ki insanlar potansiyel olarak faydalı olan duyguları hissetmeyi tercih ediyorlar. Hem de bu hisler kötü olsalar bile. Duygularımız olumsuz da olsa bizlere verdikleri bilgiyi değerlendirmeliyiz. Risk algısını azaltıp saldırganlığı tetikleyerek bazen yanlış kararlar almamıza neden olsa da öfke duygusu, kimi zaman daha net düşünmemize yardımcı olabilir.Öfkenin karşı tarafın düşünce biçimini daha dikkatli analiz etmeye teşvik ettiği ve böylece kimi durumlarda insanları daha az değil de daha çok akılcı yapabileceği sonucuna varılmıştır.
Kızgınlık kültürümüzde eril (erkeksi) bir duygu olarak kabul edilir. Harekete geçiren, ivme katan, enerjiyi seferber eden aktif bir duygudur . Erkekleri harekete geçirmek ,eyleme sürüklemek için,bu duygu özellikle kışkırtma amacıyla kullanılabilir. Eylemler,devrimler,politik hareket ve savaşlarda kullanılan temel psikolojik taktik,toplumların kızgınlığını güdüleyerek bu öfkeyi harekete geçirmektir.İlk çağlardan günümüze kadar gelen ataerkil düzen anlayışı,öfke ve kızgınlığı erkeklerde bir hayati saldırı ve savunma aracı olarak pekiştirildiğinden,erkeklerin öfke ve saldırganlığı toplum tarafından daha normalize edilmiştir.
Kızgınlık ve öfkenin ehlileştirilmemiş, saldırgan ifadesi, korku yaratarak güç, kontrol ve baskı oluşturur. Kültürümüz kontrol kadar, başkasının üstünde güç ve baskı kurmayı da salt erkeklere uygun gördüğü için, kızgınlık ve öfke kullanımı özellikle "erkeksi" bir ifade olarak benimsenmiştir. Erkekler için, kızgınlığı ifade etme davranışları genelde cinsel rolleri içinde örneklenmiş, öğretilmiş, toplumsal olarak da bu davranışlar "ERKEKSİ" olma adına pekiştirilmiştir. Hatta daha da ileri giderek, kızgınlığını baskıcı ve suçlayıcı tarzda ifade etmeyen veya etmemeyi seçen erkeklere, kültürümüzün taktığı küçültücü bir etiket bile mevcuttur. KILIBIK!
Nice erkek, bu aşağılayıcı damgayı yememek için, kimliğini ve kişisel değerleri hilafına, kendini saldırgan göstermek zorunda hisseder. Kan ve namus davalarında, erkeklerin erken yaştan saldırganlığa teşvik edilmeleri, bu erk (!) gösterisi uğruna hapiste çürümeyi bile göze almaları, öfkeyi hala ilkel boyutlarda yaşadığımızın ve kullandığımızın kültürel bir kanıtıdır.
Kültürümüzün bu çarpık öfke anlayışı nedeniyle, erkekler kendilerini tercih etmedikleri sonuçlarla karşı karşıya bulur: ya saldırgan olmak veya saldırıya karşı koymak zorunda kalmak. Bu uğurda nice erkek gereksiz yere hayatını yitirmekte ya da başkasına zarar vererek veya canına kıyarak "erkek olmayı" çok ağır bedellerle ödemektedir.Çoğu erkek, toplum tarafından gaza getirilip, "yiğitlik, erkeklik" adına, yaşamını, sağlığını ve üretken enerjisini bu uğurda yitirir… 
Bu çarpık ve ilkel anlayış pek çok insanımızın canına kıydığı kadar, diyalog ötesi çatışma ve savaşların da temelini oluşturur. Savaşa gitmek, askeri müdahalelerde bulunmak için kullanılan klasik yöntem, toplumsal öfkeyi körükleyerek milli duyguları ve saldırganlığı harekete geçirmektir. Yıkıcılık , galeyana gelip kırıp dökmek, linç etmek gibi saldırgan davranışların temelinde hep,ehlileştirilmemiş ilkel öfke duygusu yatar.Kızdığı anda saldırmak, silahına sarılmak çok "erkeksi" bir görünüm sağladığı ve toplumca da alkışlandığı sürece, insanlarımızı ve değerlerimizi bir hiç uğruna yitirmeyeceğimizi düşlemek dahi imkansızdır…
Duygularını dile getirmelerini "zaaf", "erkeksi olmamak" la niteleyen kültürel anlayışımız, aslında erkekleri çok sağlıksız ve kısır bir konumla sınırlamaktadır. Özellikle kadınlara kıyasla erkeklerin ömür kısalığı, kalp krizlerinin çoğunlukla erkeklerde baş göstermesi, ülser, gastrit gibi mide rahatsızlıklarına çoğunlukla erkeklerde rastlanmasının önemli etkenlerinden biri de, erkeklerin duygularını fazlasıyla bastırmaları, duygularını içlerine, bedenlerine atarak sağlıklarını yıpratmaları, stres gerginlikle hayat boyu baş etmek zorunda kalmalarıyla oldukça yakından ilintilidir. Bu, yaşam tüketici bir varoluş tarzıdır.
Sürekli seferberlik durumu, hep tetikte olmak ve anında atağa geçebilmek, erkek varoluş biçiminin genel tanımıdır.Bu nedenler erkeği sürekli gergin ve sert hale getirir.Erkekler bu "yüceltilmiş" varoluşların bedelini de çok acı ve pahalı öderler:sürekli gerginlik hali,gevşeyememe,kendinikoyuverememe,rahatlayabilmek için alkol gibi rahat yollara başvurma, kumar alışkanlığı, işkolik olmak yalnızlık duygusu, yanlış anlaşılmak veya hiç anlaşılmamak, korkulan kişi olmak, sevilmemek, mesafeli yaşamak,yakınlık ihtiyacını giderememek ve birçok psikosomatik rahatsızlık… Bunlar "erkek" olmanın acı faturasıdır!
Erkeklerin olumsuz duygu birikimlerini ve öfkelerini halletme çabalarının bir diğeri de alkol veya madde bağımlılığıdır.Bir erkeklik göstergesi olan alkol,baş edilemeyen duyguları boğmanın bir diğer yoludur.birçok erkek alkol sayesinde duygularını açıklama,anlatma cesaretini gösterir.Alkol bir tür destek, ivme getiren dosttur adeta.Meyhaneler,barlar, içki alemleri, halledilmemiş duygularını alkol sayesinde gidermeye,yok etmeye çalışan erkeklerle doludur.

Yazarın Diğer Yazıları