Ümran Öztürk

Fesleğen kokusundan reyhan şerbetine

Ümran Öztürk

Sabahın en erken saati olmasına rağmen geceden kalma sıcaklık az önce başlayan yağmurun da etkisiyle havayı biraz daha nefes alınabilir kılmıştı.  Ferahlık veren Meltemin esintisi  penceremin perdesini hafif hafif havalandırıyordu. Bahçeye açılan penceremden insana umut veren keskin fesleğen kokusu toprak kokusuna karışmıştı. Bu eşsiz koku beni bu erken saatte yatağımdan kaldırmış bahçeye çekmişti.  Aynı zamanda o koku beni çocukluğuma 70'li yıllara da götürmüştü.

O yıllarda hemen her evin balkon ve pencerelerinde bulunan irili ufaklı rengârenk fesleğen saksıları mutfakta annelerimizin imdadına yetişen onların kurtarıcısı gibiydi.

Annem her yıl en az birkaç fesleğen saksısını balkonunun penceresine sıralardı. Her balkona çıkışında fesleğenleri bir çocuğun başını okşar gibi okşardı. Tüm balkona hatta salona kadar ulaşırdı fesleğenin rahatlatıcı kokusu. Elleri hep fesleğen hep reyhan kokardı annemin.

Fesleğenin diğer bir cinsi olan reyhan da mutfağımızdaki yerini hep korumuştur.

Annemin mutfağında özel bir bitki olarak her daim yerini koruyan reyhan, yemeklerde olduğu kadar serinletici, buz gibi içeceklerin  başında da yer alırdı.

 Limonataya alternatif bir içecek olarak çocukluğumun mutfağından eksik olmayan reyhan şerbeti, yaz aylarında en çok aranan içeceklerin başında gelirdi. Rengiyle göz alıcı hem serinleten hem de birçok faydası olan bu şerbet cam sürahimizden hiç eksik olmazdı.

Büyük bir kap içindeki sıcak su ile limon, şeker, çubuk tarçın, birkaç karanfil ve reyhanın buluşmasının ardından dinlendirilen tüm malzemenin tülbentten süzülerek cam sürahide üzerine birkaç reyhan yaprağı, birkaç kalıp buzla servis edilmek üzere soğumaya bırakılmasını izlemek bile ayrı bir zevkti.

Son yıllarda maalesef bu kokuları unutur olduk. Artan göç, hızlı çarpık büyüme ve plansız şehirleşme ile  betonlaşan kentlerimize ve yaşamın hızlı temposu ile hazır, gazlı ve enerji içeceklerine teslim olduk.

Doğayı, çiçeği, yeşili neredeyse hayatımızdan çıkarttık. Şimdi bu renkli şirin saksılarda yetişen  huzur veren bitkiler yerlerini soluksuz, kokusuz, soğuk objelere bıraktı. Hangimiz bu objelerle çiçekleri sularken, toprağını eşerken kurumuş, sararmış yapraklarını koparıp temizlerken konuştuğumuz gibi konuşuyor, eğilip kokluyoruz.

Depresyon, endişe ve ruhsal yorgunluk tedavisinde kullanılan bu hoş kokulu bitki aynı zamanda teskin edici özelliği, huzur sunan,  rahatlatan kokusu ve lezzetiyle yemeklere de ayrı bir tat, ayrı bir lezzet katar.

Birçok ülke mutfağında;  dolmalardan soslara, ızgaradan çorbalara ve salatalara kadar yüksek miktarda fesleğen kullanılmaktadır. Özellikle domates soslarında Akdeniz mutfağının aranan bitkileri arasında yer alır. Öyle ki İtalya halkı; mozzarella (peynir), domates ve fesleğeni bayraklarındaki renklerle özdeşleştirerek yeşil, beyaz, kırmızı renklerini bu malzemelerin simgesi olarak kabul etmiştir.

Yemeklerin lezzet iksiri, afrodizyak özelliği taşıyan fesleğen romantik gece yemeklerinin vazgeçilmezidir. 

Antioksidan, K vitamini, kalsiyum ve besin değeri acısından çok zengin olan fesleğenin; DNA hasarına karşı mücadelede son derece etkili olduğu bilinmektedir.

Hijyen yönünden sivrisinek kovucu özelliğinden dolayı evlerin, yazlıkların bahçe ve balkonlarında saksılarda çokça rastladığımız bir bitkidir.

Kısacası fesleğen; ansızın gelen bir mutluluk, zamansız bir kavuşma ya da bir şarkının melodisi gibi dokundukça yüreğini saran huzurun kokusudur. Zira yaşamınızda fesleğene yer verdiğiniz süre içinde strese bağlı gerginliğinizi arkanızda bırakıp huzurlu bir yaşama merhaba dersiniz.

Yazarın Diğer Yazıları