Ümit Kayaçelebi

VAN MUŞ NAKLİYAT AMBARI

Ümit Kayaçelebi

Bazı insanlar vardır ki numuneyi imtisaldirler. Yaşadığınız şehirde şehrin sosyal hayatının her yerinde onu görmüşsünüzdür. Van’da böyle insanlar geçmiş yıllar da ziyadesiyle mevcuttu ve şehrin ileri gelenleri denilen  bu insanlar canı gönülden sevilip sayılan insanlardandı.

İşte ben de bu gün o mümtaz şahsiyetlerden biri olan Kaya Kayaçelebiden ve Van-Muş Umumi Nakliyat Ambarından bahsetmek istiyorum.Bir zamanlar dediğimiz 1950 yıllarını esas alırsak o yıllarda Nakliyat işi çok fazla yaygın değildi. Çok sayılacak kadar kamyon da yoktu. Koca şehrin nakliye işini daha doğrusu yükünü omuzlayan sadece iki tane Nakliyat ambarı vardı. Bunlardan biri Hayrettin Ünsal’a ait Van-Diyarbakır Umumi Nakliyat ambarı idi. Diğeri de merkezi İstanbul’da bulunan ve Arslan Kayaçelebi’nin sahibi olduğu Van-Muş Umumi Nakliyat Ambarı idi. Koca şehrin dışarıdan gelen mallarının nakliye işini ifa eden iki nakliye ambarı başka da ambar yok!.

Van’da esnaf var, tüccar var haliyle bunlar sürekli İstanbul’a veya başka şehirlere gidip mal siparişinde bulunuyorlar ve bu malları da Van’a ulaştıran ambarlardan biri Van-Muş Umumi Nakliyat Ambarı.

Koca şehirde cem etseniz 10-15 kamyon çıkmaz. Zaten küçük tonajlı kamyonlarla da bu işi isteseniz de yapamazsınız. Fakat şirkette bu kapasite o an mevuttu.

Kaya Kayaçelebi 1958 yılında terki memuriyet edince ticarete atıldı ve merkezi İstanbul’da bulunan Van-Muş Nakliyat Ambarının Van Şubesini açtı.

Yerini de söyleyeyim; Cumhuriyet Caddesinden sıhke caddesine dönmeden köşeden ikinci dükkan idi. Upuzun bir depo ve içinde de camekanlı bir bürosu vardı.

Ambara ait üzerinde ambarında ibaresinin yazılı olduğu zamanın dev denilebilecek kamyonları Van İstanbul arasında yaz kış, soğuk sıcak demeden gider gelirlerdi. Bu kamyonları kullanacak şoför ve muavinler ince eleyip sık dokunarak seçilirdi. Gelen mallar her ne kadar tahta sandıklar da gelse de istismara müsait olduğu için en ufak bir şaibesi olan kişiyi bile bu işle vazifelendirmezlerdi. Gelen mal emanet ve size emanet edilmişse sizde ona gereken hassasiyeti göstermek zorundaydınız ve ambar sahipleri de bu hissiyatla bu işi senelerce idame ettiler.

Esnaf ve tüccar o yıllarda işyerlerindeki manyetolu telefonlarla mallarının gelip gelmediğini ha bire sorup dururlar ve mallarının gelmesini dört gözle beklerlerdi.  İş sadece alma satma para kazanma mevzusu değildi ki şehirdeki  insanlar  birbiriyle can ciğer sarmasıydılar. Hak hukukun gözetildiği yıllardı o yıllar.

İşte 1958 yılından ta ki 90 lı yıllara kadar sürdü bu nakliye işi. Zor yıllardı. Yollar  düzgün değildi, vasıtalar sürat yapma hususunda yetersizdi. Fazla sürat yapamadan günlerce yol alırdınız yeter ki malı kazasız belasız yerine teslim edelim diye çırpınan çilekeş şoförler. Yollar bozuk, yollar emniyetli değil üstelik bir de eşkıya korkusu var. Hatırlarsanız o yıllarda çeşitli vesilelerle dağa çıkmış bir sürü eşkıya vardı. Dağların kıralı diye anılırdı o zaman o eşkıyalar. Dağlarda Koçero, Şakiro, Davudo, Hakimo, Hamido vs. bir sürü eşkıya vardı. Maişetlerini yol keserek insan soyarak idame ettiren bu eşkıyalardan biri her an yola çıkar ve yolu keserek sizi soyabilirdi.

İşte o vaziyet karşısında bu nakliyat işi sürdü gitti. Her türlü zorluğa rağmen bu ,iki nakliyat ambarı bu işi en mükemmel bir şekilde ifa ettiler ve nakliyat ambarlarının  yerlerini bir zaman sonra kargolar çıkınca bu işi ister istemez terk etmek zorunda kaldılar.

Ve nakliyat ambarları da tatlı bir hatırat olarak hafızalarımızda kaldı.

Burada yazımı yaşanmış bir hadiseyi sizlere arz ederek noktalamak istiyorum. Gerçekten yaşanmış ve şaka dolu bir soygun ve yaşanmış olduğu yıllarda basında da uzun süre yer almış bir hadise.

Van Muş Nakliyat Ambarının Van Şubesinde işin başında Kaya Kayaçelebi olmasına rağmen işlerin çok olması dolayısıyla ambarda asıl takip ve icraat işlerini abisi Ethem Kayaçelebiye ihale etmişti.

Ethem Amca yaşadıklarını yıllar sonra bürosunda babama anlatırken  bende kulak misafiri olmuştum. İşte o gün duyduklarımı size nakletmek istiyorum.

Yıl 1962 Ethem amca bir iş vasıtasıyla İstanbul’a gitmiş ve dönerken de otobüs veya trenle değil de o günkü ambarın kamyonlarıyla dönmek istemiş. Zorlu ve zahmetli bir yolculuktan sonra dura kalka ta ki Bitlis’e vasıl oluyorlar..Zaten yorgunlar ve bunalmışlar kafaları karışık bir haldeyken gecenin karanlığında iki kişi birden yola çıkarak ellerindeki silaha benzer odunlarla eller yukarı çabuk arabadan inin yoksa fena olur diye tehdit edince.Canlarının korkusundan Ethem amcanın cebindeki 650 lirayı ve  kol saatini alan şakiler şoförde bir şey bulamayınca ona karışmıyorlar ve varın gidin deyip hemen karanlıkta gözden kaybolup gidiyorlar.

650 lira o zamanların büyük parası. Kol saati de gitmiş. Ama yinede bizi öldürmediler deyip şükrediyorlar.

Yola revan olduktan sonra yoldaki bir karakola giderek başlarından geçeni anlatıyorlar karakoldaki karakol kumandanına anlattıklarında. Kumandan soyuldukları yeri öğrenince hemen karakoldan müfreze ile sıkı bir takipten sonra her iki şakiyi de derdest edip karakola getirip Ethem amca ve şoförle yüzleştiriyorlar ve sizi bunlar mı soydu dediklerinde Ethem amca ve şoför evet bunlardı diyorlar kumandanım.

Kumandan şakilere dönerek bunları nasıl soydunuz diye sorunca. Yol eşkıyaları; kumandanım ikimizin elinde de  silaha benzer odunlar vardı ve havada çok karanlık olduğu için onlarda elimizdeki odunları silah zannedip durdular ve bizde onları böylece soyduk.

 

Orada çaldıklarını da geri aldıktan sonra Van’a döndüklerinde olup bitenleri anlattıklarında dinleyenler haliyle gülüyorlar bu olup bitenlere.

Ve bu olay 1962 yılında radyolarda, gazetelerde haber olarak ilginçliği itibariyle günün manşet haberi olup çıkıyor.

Şakileri yakalayanın Müfreze kumandanı Yarbay Cihat  Baykal ve yakalananlarında Avzut Köyünden Zübeyir  ve Adil Demirel soyulanların da Ethem Kayaçelebi ve Fahri Akkul olduğunu o günkü haberlerden öğrenmiş oluyor herkes.

İşte önce Van-Muş Nakliyat ambarından bahsettik sonrada trajik komik yaşanmış bir hadisatla yazımızı noktalıyım. İnşallah nakliyat işin de yıllarca uğraşıp çile çeken o çilekeş ve fedakar insanları da rahmetle analım.

Hey gidi günler hey….

Yazarın Diğer Yazıları