Ümit Kayaçelebi

AĞRI DAĞI EFSANESİ

Ümit Kayaçelebi

Ağrı Dağı Efsanesi, günün birinde keçe üzerine ağaç ve güneş işlenmiş çok asil bir at Ahmet’in kapısının önüne gelerek kapının tahta tokmağını kokluyor. Henüz atı kimseler görmezken Sofi ilk görenlerden oluyor. Ata bakan Sofi üzerindeki desen ve motifleri bir yerlerden hatırlamaya başlıyor. Bu motiflerin çevresine kötülük getireceğine inanıyordu.

Oymak işaretlerine hakim olan Sofi bir tek atın üzerindeki işaretin ne manada olduğunu çözememişti. Ahmet ise evin içinde çok sevdiği Ağrı Dağı Türküsü’nü dinliyor ve dışarıda olanlardan habersizdi. At ise bu sesten etkilenmiş oda türküyü dinliyordu. Daha sonra Sofi, Ahmet’i yanına çağırıp “At hakkında bir şeyler biliyor mu?” şeklinde sormaya başladı.

Ahmet atı tanımamıştı. Sofi’ de haktan yadigar bir at olduğunu dile getirdi. Daha sonra ekledi; Bu atı dağın öteki tarafına 3 kere götürerek eve dönmesini eğer at yine gelirse sahibinin Ahmet olacağını dile getirdi. Şayet atın sahibi Osmanlı Padişahı bile olsa kellesini vermesini ama bu atı vermemesini söyledi. Ahmet atı alıp dağın çevresindeki bayıra bırakarak eve döndü. At ise her seferinde tekrar eve geldi bu olay tam 3 defa tekrarlanarak gerçekleşti.

Artık bu güzel at Ahmet’in olmuştu. Ayrıca kimseye vermemek için kendine yemin etmişti. Ahmet atı ahıra sevinçli bir şekilde çekmişti. Sonuç olarak atın sahibi gelirse ne olacaktı, diye kendine sordu. Aradan gel vakit git vakit bir zaman sonra Sofi, Ahmet’in yanına gelerek atın Beyazıt Paşası Mahmut Han’a ait olduğunu söyledi.

Verilen fermanda atı getirene tam 5 at ve 50 adet altın ödül verileceğini şayet at birinin ahırında çıkarsa kellesi vurularak idam edileceği yazıyordu. Ahmet ise koşulsuz ve şartsız bu atı vermeyeceğine yemin etti. 1 ay sonra askerler atın Ahmet’te olduğunu öğrendi ve geri istediler. Ahmet ise yemin ederek atı vermeyeceğini halkın verdiği bir hediye olduğunu söyledi. Bunu duyan paşa aşırı sinirlenerek etrafındaki Kürt Beyleri’ni alıp Ahmet’in evine gitmeye koyuldu. Paşa Ağrı Dağı’na vardığında Sofi’den başka kimsecikler yoktu.

Ahmet’i bulamayınca Sofi’yi alıp geri döndü. Etrafındaki herkesi görevlendirip Ahmet’i bulmaları için zaman tanıyan paşanın 3 tane çocuğu vardı. Bu çocuklardan Gülbahar çok iyi kalpli ve diğer kardeşlerinden farklı olarak cana yakın bir insandı. Zindana koyulan Sofi’yi görüp olayla ilgili her şeyi öğrendi. Sofi’yi seven Gülbahar ona sürekli yemekler götürüyordu. Paşa, uzun bir zaman sonra Milan Beyi’ni görevlendirerek Ahmet’i getirmesini istedi. Ahmet bir şekilde ikna olarak saraya gitti.

Paşa atın sahibinin kendisi olduğunu ve ona geri vermesini istedi. Fakat Ahmet kendisine hediye gelen bir canlıyı vermeyeceğini dile getirdi. Bunun üzerine zindana atıldı. Sofi ve Ahmet zindanda bir araya gelip daha önce Gülbahar’ın ziyareti ile Sofi’ye verdiği kaval eşliğinde Ağrı Dağı Öfkesi’ni çalmaya başladılar. Ahmet’i bu durumda gören Gülbahar ona karşı bir şeyler hissederek aşık oldu. Bir gece onları kaçırarak bekçi kulesine çıkardı.

Gülbahar onların öldürülmesini istemiyordu. Onlara yardım edeceğini dile getirdi. Ertesi gün kardeşinden yardım istedi. Kardeşi Yusuf, korkudan yardım etmedi. Son çare Demirci Hüso’nun olacağını düşündü. Hüso, kabul ederek onun Kervan Şeyhi’nin yanına gidip selamını iletmesini söyledi. Gülbahar ertesi gün idam edilecek Ahmet ve Sofi’yi arka kapıdan kaçırdı. Kaçmalarına izin veren Memo adlı bekçi ise padişahın tüm bu olanları öğrenmesiyle intihar etti. Gülbahar’ın kardeşi ise daha önce korkusuna yenik düşerek yardım etmemiş ve yine korkudan tüm olanları babasına anlatmıştı.

Gülbahar ise evden kaçmamış sonunu bekliyordu. Paşa, kızının zindana kapatılmasını istedi. Bunu duyan halk ayaklanarak Beyazıt’a doğru yürüdü. Kalabalık her geçen zaman çoğaldı. Gülbahar’ı zindandan çıkarıp Kervan Şeyhi’nin yanına götürdüler. Ahmet oradaydı. Beraber Hoşap Beyi’nin evine gittiler ve orada çok iyi karşılandılar.

Olaylar ise bu zaman diliminde çığrından çıkmış tüm ülkeye yayılmıştı. Mahmut Han ise Ahmet’e bir teklif götürdü. Eğer ki Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkar ve inerse kızı ile evlendirip ayrıca atı onlara verecekti. Ahmet bu teklifi kabul edip yola koyuldu. Ahmet dağa çıkarken büyük bir kalabalık aşağıda onu bekliyordu.

Günler sonra inen Ahmet çevreye ve paşaya bir şeyler demeden Gülbahar’ı alıp tekrar çıktı. Gülbahar ise bunun nedenini sordu. Ahmet ise günlerdir sorduğu soruyu bir daha sordu. “Beni kurtarmak için zindan bekçisi Memoya ne verdin?” deyince Gülbahar tekrar bir şey vermediğini söyledi. Böylece giden Ahmet’i sonsuza dek kaybetti ve bir daha onu asla bulamadı.

Yazarın Diğer Yazıları