Şahin Akçap

Suya yazılmış bir yazı!

Şahin Akçap

Su!
Canlıların olmazsa olmazı...
Etrafımız denizlerle çevrili, ulu ırmakları atardamarları gibi örülmüş olsa da ülkemizin; su kavgamız dün vardı, bugünde var ve yarında olacak. Gün gelecek sadece bizim ülkemizde değil tüm dünya ülkelerinde su kavgaları, su savaşları yaşanacak. Tıpkı petrol için verilen amansız kanlı savaşlar gibi ve hatta daha beteri...
Eskiler su sorununu Ferhat'ın, Şirin'i için dağları deldiği gibi yerle yeksan eyleyip tebaalarını suyla buluşturmuş.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yüzlerce metre yüksekliklerdeki karlı dağlardan akan kar sularını kerhizlerle (yeraltı su tünelleri) kent merkezlerine kavuşturan çabalarını başka bölgelerdeki insanlarımız su kemerleriyle halletmeye çalışmışlar.
Buna rağmen en önemli doğal kaynak suyun geleceği tehlikede.
Hiç tükenmeyecek gibi sandığımız su kaynaklarının hoyrat biçimde kullanılması elbette ki savurganlık denen alışkanlığı da beraberinde getiriyor.
Bakınız Antalya'da şimdi su kavgası var!
Kaynaklar tükeniyor mu?
Önlemler alınıyor mu?
Ben yaptım sen yapamadın kavgası hangi kısaslar üzerinde dönüp duruyor.
Olaya birde her ay veya iki ayda bir gelen su faturalarını da koyarsak suyun bütçesel önemi de ortaya çıkıyor.
Örneğin en pahalı doğal kullanım maddesi su dünya kenti Antalya'da diğer kentlerimize göre pahalı. Su faturalarımız bazen elektrik faturalarımızın da üstüne çıkabiliyor.
İlgililere sorulduğunda:
"Su savurganlığının önüne geçmek için vatandaşın cebi yanmalıymış."
Ancak suya sabuna dokunmadan olmuyor. Antalya gibi sıcağın mührünü vurduğu kentlerde her gün duş almasanız ter kokusundan yanınıza yanaşılmaz. Ve:
"Şehir içme suyuyla bahçe, bostan sulanırsa su fiyatları elbette katlanır." Diyenler de haklı. Çözümü ise:
"Artezyen suları... Falanca metre sondaj vurulduğunda su çıkarmış." Önermesi.
Dünyadaki ülkeler arasında doğal kaynakları en zengin olan ülke Türkiye!
Bir keresinde şakır şakır akan çeşmenin altında diş fırçalarken kızım Şahika sitem dolu bu uyarıyla olduğum yere mıhlamıştı:
"Boşa akıttığın suya yarın torunların muhtaç olabilir babacığım!"
Nasıl utanmıştım anlatamam. Şimdi dişlerimi fırçalarken bir bardak aracılığıyla suyu boşa akıtmamanın önlemini alıyorum. Gereksiz yanan tek bir ampule bile tahammül edemiyorum.
Aramızdan geçtiğimiz aylarda ayrılıp hakkın rahmetine kavuşan Metin Erksan'ın ölümsüz filmi Susuz Yaz'da su yüzünden kan davası yaşayan insanların dramı anlatılıyordu. Necati Cumali'nin romanından uyarlanan filmi gençlerin internetten indirerek izlemesini öneririm.
Harran'da Üç Umut öykümü okurlarımın çoğu okumuştur.
Bir zamanlar Mezopotamya denilen Harran Ovasındaki bir yıllık öğretmenliğim sırasında suyun ne kadar değerli olduğunu anlamıştım. Çünkü Harran ve çevresinde musluklardan akan su sadece rüyalardaydı. Yağmur sularının sarnıçlarda, kuyularda biriktirilmesiyle su hasretine bir nebze de olsa çare bulunuyordu. Ve her kuyudaki suyun rengi o kuyunun toprağındaki renkten oluşuyordu. Kimi lil yeşili, kimi boz ve kimi de kahverengiydi suların. Gözümüzü kapatıp içiyorduk. Hafta sonları indiğimiz Şanlıurfa'da kentin içme suyunu kana kana içerken köydeki çocukların soluk yüzleri karşımıza dikiliyordu. 
Biliyorum.
Suya yazılmış bir yazı olacak bu yazdıklarım ve okunup geçecek.
Ama bir gün su kaynaklarını önemsemeyen ülkeler, önemseyen ülkelerin önünde hazır ola geçecek.
Diyeceğim musluktan akan suyun her damlasının kıymetini paha biçilmez birer mücevher gibi düşünün. Ve aile bireylerinizi de bu düşüncenizden haberdar edin. Edin ki su gibi aziz olun...

Yazarın Diğer Yazıları