Şahin Akçap

Efsaneler kalesinden efsaneler

Şahin Akçap

Tarihten izlerin ayakta kalan değerlerinden biridir Van Kalesi.
İran Şahı Şah Abbas'ın kuşatıp da bir türlü zapt edemediği kartal yuvası gibi durur Van Gölüne nazır.
Van Kalesi uzaktan ve yüksek bir yerden bakıldığında, tıpkı koca bir devenin yorulup gölün kıyısına diz çöküp oturduğunu andırır.
Etrafı bereketli bağ ve bahçelerle çevrili kenti ele geçirmek için ordusuyla Van'a gelen Şah Abbas ordugâhını Şahbağı Köyünün yakınlarına kurar ve kaleyi kuşatır. Ama bir türlü ele geçiremez.
Derler ki:
"Şahım Van kalesinin içinde yaşayan bir şeyh vardır. Şeyh Abdurahman ermiştir. O olduğu sürece kaleyi almak zordur." Der.
Acem şahı düşünür. Bu söylenceyi yok ederek, askerlerinin moralini düzeltmeyi planlar. Ve akil adamlarından birine:
"Tez olun bir koyun ve bir köpek kızartıp bir tepsi üzerinde şeyhe götürün. Bakalım fark edecek mi ikramımızı. Fark etmezse ermiş mermiş değil şarlatandır."Diye emir verir.
Dediği yapılır. Bir elçi eşliğinde kızartılan köpek ve koyun eti tepsiler üzerinde şeyhe götürülür.
"Şahımızın selam ve sevgisi var." Denilir.
Şeyh koca tepsi içindeki kızartılmış koyunu alır. Köpek etine dokunmaz.
"Bunu şahınıza götürün." Der.
Elçi kıvırtmaya çalışır:
"Ama kabul etmezseniz şahım çok kızar, kellemi alır." Diye ısrar eder. İşte rivayet olunur ki tam bu anda Şeyh Abdurahman tepsideki köpek etine doğru haykırır:
"Hoşt köpek!" Der ve kızartılmış köpek birden can bulur tepsiden fırlayıp dışarıya doğru havlayarak kaçar.
Elçi şaşkındır. Şah Abbas'ın yanına dönünce yaşadığı olayı hayretler içinde anlatır. Ve Şah Abbas anlar ki Van Kalesini koruyan kudretler de mevcuttur.
Bir başka efsane daha söylene gelir.
Van Kalesini kuşatma altında tutan Şah Abbas:
"Nasılsa dışarıdan içeri yiyecek içecek girmeyecek ve aç kaldıklarında kendi elleriyle kaleyi teslim ederler." Diye düşünür.
Şahbağı Köyünde konaklayan Şah Abbas'ın günler geçtikçe kaleden en küçük bir hareket görmeyince tebdili kıyafet içinde dolaşmaya çıkar. Yolda çok iyi giyimli, ellerinde sepetlerle gelen bir kadınla karşılaşır. Nereden geldiğini sorar.
Kadın:
"Kaleden geliyorum. Sepetimdeki yoğurdu, sütü ve taze yiyecekleri sunacağım. Kaledeki iaşemizden ona ikram olarak gönderdiler. Ne de olsa Acem diyarından misafirimizdir. Döndüğünde misafirperverliğimizi anlatsın halkına." Diye konuşur.
Şah Abbas son günlerde kale burçlarından aşağıya dökülen beyaz nesnenin ne olduğunu sorar:
"Onlar kalemizdeki geçen yıldan kalan unlar. Bu yılın hasadı bereketli olunca fazlalığı gereksiz yer kaplamasın, böceklenmesin diye çuval çuval döküyoruz." Diye yanıt verir kadın.
Güzel giysilerinin de sebebini sorar kadına:
"Kuşatma altında gibi durmuyorsunuz. Yüzünüzde korkudan eser yok." Diye konuşur.
Hasat sonu her şey bereketli oldu. Düğünümüz, derneğimiz oluyor." Diye gülümser.
Oysa kaleden aşağıya dökülen un değil, kireç tozudur ve yiyecek, içecek stoku da sınırlıdır.
Şah Abbas kadının sunduğu yiyecekleri teşekkür ederek alır. Çadırına dönerken:
"Kalede yiyecek, içecek bol, keyifleri yerinde. Buralarda fazla durmak vakit kaybetmekten başka bir şey değil." Diye düşünür.
Ve o ünlü sözü:
"Ko desinler Şah Abbas'ın bağı var." Diyerek kuşatmayı kaldırıp ülkesine döner.
Şah'ın sözünü ettiği Şahbağı köyü Van'ın üretken insanlarının yaşadığı, bereketli bağ ve bahçelerinin bol olduğu şirin bir köydür.
Elbette Van Kalesi sadece efsanelerle anılmıyor…
Dünden, günümüze yaşanan gelenekleri de bağrında tutmaya devam ediyor.
Efsaneler kalesinde analı kız kaydırağında kayarak ve:
" Oyanım keçe/Bu yanım keçe/Elime bir/Helal süt emmiş geçe" Tekerlemesi söylenerek dilekte bulunan genç kızlar anılarımıza duygusal katkılar sağlıyorlar.
O kaydırak geçmiş zamanda sağılan koyunların sütünün ya da kesilen kurbanların kanının akıtıldığı kanaldır.
Koca bir çınar ağacının hiç kurumayan dalları altındaki türbede yatan Şeyh Abdurahman Gazi'nin yanı başındaki dilek taşı duvarı da ilginçtir. Duvara taş sürterek yapıştırıp dileklerinin gerçekleşmesini isteyen insanlar umudu kovalarlar. Taş sürülen yerde tutunup kalırsa dilekler gerçekleşirmiş, yok eğer düşerse dilekler olmazmış.
Baharın yolum memlekete düşerse söz hepimizin yerine dilek duvarına taş yapıştıracağım. Huzur, barış ve kardeşlik dileyeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları