Şahin Akçap

Akıp giden zamanın içinde...

Şahin Akçap

Oto garlar şu günlerde çok hareketli.                   
Üniversite kaydı için gelenler, gidenler...
Tatilin sona ermesiyle birlikte görev başına koşan öğretmenler.
Ve asker uğurlamaları...
Antalya oto garında bizimkileri İzmir'e uğurlarken etrafı kolaçan ettim. En çok da asker uğurlaması için türküler, marşlar, çalgılar eşliğinde gelenlerden etkilendim.
Henüz bıyığı yeni terlemiş, omuzlarından koca bir Türk Bayrağı asılmış asker adayı esmer bir delikanlı omuzdan omuza alınıyor:
"En büyük asker bizim asker!" Sloganıyla havalara atılıp, tutuluyordu. 
Coşkunun başını döndürdüğü asker adayı delikanlı, arkadaşlarının her yaptığını hoşgörüyle karşılıyor, arada bir kenarda ağlayan orta yaşlı anasına göz ucuyla bakıp hüzünleniyordu.
Gideceği yer neresi olursa olsun yurdun bir köşesiydi. Son günlerde sıkça yaşanan ölümlere kimse aldırmıyordu. Ama oto gardaki kalabalığın içinde duran çok insan yürekten:
"Sağ gidip, selamet dönsün!" Dileğinde bulunuyordu.
Günlerden Çarşambaydı ve oto garın dijital saati 23.00'ü gösteriyordu.
Çalan kalkış zili, uğurlayanların güle güle diye kalkan elleri, otobüslerin içindeki yolcuların dışarıdakileri görmek için kafalarını cama yaslamaları ve atılan slogan seslerine karışan motor sesleri. 
Çarşamba gecesiydi ve kimse Perşembe günü, Afyon'da, askeri kışlada patlayacak cephane sonrası şehit olacak askerleri kestiremezdi.
Hayat devam ediyordu.
Tıpkı oto garın koca salonundaki dijital saatin içinde akıp giden zaman gibi...

Yazarın Diğer Yazıları