Şahbettin Uluat

Van'la Sohbet

Şahbettin Uluat

Günün aydın olsun sevgili memleketim.

Bu ışıltılı Sonbahar gününde seninle olmaktan her şeye rağmen mutluyum.

Her şeye rağmen dedim çünkü artık ne sen eski sensin, ne de ben eski benim.

O çocukluk zamanlarının küçük ama bizim olan; her köşesinden keyif aldığımız, her insanına aşina olduğumuz Van artık yok.

Şimdi büyüdün ve yabancılaştın. Büyüdün ve duruşun, davranışın; şeklin, şemalin değişti.  Eski meralar zamanla tarla sonra da yerleşim yeri oldu. Uzak tepelerine kalabalık toplu konutlar yapıldı. Ciddi bir cazibe merkezi haline geldin, çevre il ve ilçelerden normalin üzerinde göç aldın.

Artık seni tanımakta güçlük çekiyorum. Aslında güçlük çekiyoruz desem daha doğru olacak, çünkü bu duyguyu yaşayan bir ben değilim.

Konuştuğum her Vanlı aynı şeyleri söylüyor. "O eski Van bitti" diyor herkes.

Eskiden caddede, sokakta; çarşıda, pazarda gördüğümüz insanlardan ömürlerini tamamlayanlar aramızdan ayrıldı. Kalanların bir kısmı da son yıllarda üzerinde gezinen elektrikli bulutlardan etkilendi, kimisi depremi, kimisi geçimi bahane ederek başka uzak şehirlere taşındı.

Biz hem taşınmadık, hem de taşınamadık.

Belki sen şehir olarak bu topraklarda dünya durdukça duracaksın ama biz ölümlüyüz sevgili memleketim. Biz bu dünyada faniyiz. Biz öyle fazla elektriğe, gerginliğe, sıkıntıya gelemeyiz. Üç günlük dünya zamanımızı biraz kafamız rahat geçirmek isteriz.

Hani senin de fikrini alalım, yanlış mıyız?

Aklıma babamın vaktiyle anlamakta güçlük çektiğim sözleri geliyor. "Oğlum, dünyanın en güzel zamanını biz yaşadık" diyor sık sık. Açıklamasını yapıyor hemen ardından bir iki cümleyle. "Bizden önce savaşlar, çatışmalar, göçler vardı ve zor zamanlardı. Görünen o ki, bizden sonra da dünyanın tadı kaçacak. Evet, yoksulduk, çok zorluklar yaşadık, sıkıntılar çektik ama mutluyduk. Tamamı yoksul bir toplumun bireyleri olarak dayanışma içindeydik. İnsanı bugün meşgul eden şeylerin çoğu o günlerde yoktu. Eş, dost, hısım, akraba arar, sorardık. Şimdi insanlar soğudu. Araya hem fikir anlamında hem yer anlamında mesafeler girdi. Kimse kimseyi sormaz oldu. Dünyanın gidişatı da iyiye doğru gittiği görünmüyor" diyor.

O yaşının verdiği bilgelikle böyle değerlendiriyor dünyayı.

Aklıma Dr. Rıza Nur'un anılarında anlattığı annesi geliyor. Başarılı bir doktor olan Rıza Nur birilerinin gazıyla aday olup mebus seçildiğinde "oğlum, sen doktor iken zaten yeteri kadar saygın ve güçlüydün. Halk seni sevip sayıyordu. Şimdi bu siyasetin içinde acılar çekecek, hırpalanacaksın" demiş olan annesinin tahminleri Dr. Rıza Nur'un ifadesine göre aynen gerçekleşmişti.

Dr. Rıza Nur anılarında "gerçekte eğitimsiz biri olan annemin o anneliğin ve yaşının verdiği olgunlukla söylediği sözleri sonraki yaşamımda türlü zorluklarla yüzleştiğimde; yurdumdan uzak yaşamak zorunda kaldığımda hep anımsadım" diye yazmış.

Umarım babamın gidişata yönelik tahminleri gerçek olmaz. Olmaz da ey memleketim Van sen de, bizler de huzurumuzu daha fazla kaybetmeyiz.

Büyüyor ve serpiliyorsun. Büyüyor, değişiyor ve gelişiyorsun. Her büyüme sancılı olur. Büyümeyle birlikte doğal olarak göçler, gidenler ve gelenler olur.

Gidenlerin çoğu bizim şahsen tanıdıklarımız ya da sürekli görüştüğümüz için aşina olduklarımızdı. Onlar seninle birlikte büyümüş, şehir kültürü edinmiş kimselerdi.

Yazının devamı yazarın Van ile Sohbet adlı kitabında…

Yazarın Diğer Yazıları