Prof. Dr. Ahmet Özer

Yeni Türkiye, nasıl ve nereye?

Prof. Dr. Ahmet Özer

1.Giriş

Türkiye’nin,cumhurbaşkanlığı seçiminin ortaya çıkardığı ikisi güncel üçü ise  ana sorunu olan görünürde beştemel meselesi gündemi bundan sonra da meşgül edecektir. Bunlar; 1)AKP Kurultayı ve cumhurbaşkanlığı-başkanlık tartışmaları ve “parelel yapı”  ile mücadele gösterileri 2) CHP Kurultayı ve muhalefet eksikliğinin yarattığı sorunlar, HDP’nin bu boşluğu doldurup dolduramayacağı tartışmaları 3) Kürt meselesinin çözülerek toplumsal barışın sağlanmasıve MHP’nin buna karşı feveranları 4)Yeni Anayasa, seçim yasası (%10 barajı), siyasi partiler yasası (lider sultası) gibi yasal ve anayasal değişikliklerin nasıl olacağı5)Gelir dağılımının düzeltilmesi yoluyla sosyal barışın sağlanması.

2. AKP Kongresi

AKP kongresi 27’sinde Erdoğan’ın istediği biçimde dizayn olacak, Davutoğlu genel başkan ve ardından başbakan olacak; Erdoğan 27 Ağustosta hazırladığı bakanlar kurulu listesini 28 Ağustosta Köşke çıktıktan sonra gene kendisi onaylayacak ve herşey yolunda söylemleri eşliğinde kamuoyu oluşturularak yola devam edilecek. Tabi bu durum “hukuk devletimiyiz yoksa üstünlerin hukuku mu işliyor?” tartışmaları altında sürüp gidecek, ancak “kuvvet haktır” yaklaşımıyla herşeyi bilen ve yapan tek adam yönetimi zayıf muhalefet ortamında devam edecektir. Erdoğanın ana hedefi 2015 seçiminde kafasındaki başkanlık sistemi için, anayasayı değiştirecek 367 millitvekili çıkartmak, olmazsa değişiklikleri referanduma götürecek 330 sayısına ulaşmaktır. Bundan sonraki çalışma ve taktikler buna göre yürütülecektir.

3. CHP Kurultayı

CHP kurultayı 5-6 Eylülde Kılıçdaroğlunun zaferi ile sonuçlanacak. Ancak burada asıl kritik soru şu: Kılıçdaroğlu bu kez cesaret edip ulusalcıları partiden tecrit edecekmi, partiyi gerçek kimliğine kavuşturarak büyütecek mi, yoksa ne şiş yansın ne kebap diyerek eskiden beri yaptığı gibi denge politikasını devam ettirererk CHP’yi zayıf muhalefet sarmalında mı tutatacak? Bu kurultayın önemi bu ikilemi nasıl çözeceğidir, yoksa yeni bir genel başkan seçip seçmeyeceği değildir. Eğer bu sarmal aşılmazsa HDP otomotik olarak ana muhalefete aday konumuna gelecektir. HDP de bundan sonra bir ikilemle karşı karşıya: Demirtaşın cumhurbaşkanlığı seçiminde kullandığı dili devam ettirecek mi yoksa bunu bir taktik olarak rafa mı kaldıracak? Bu soru HDP’nin anamuhalefet olup olmayacağını da belirleyecek temel sorulardan biri olacaktır.

4. Çözüm Süreci

Türkiye’nin en önemli ve en acil sorunu ise çözüm sürecininin akibetidir. Aslında bu aynı zamanda Erdoğan ve iktidarın da akibiteini belirliyecek hususlardan biridir. Çözüm süreci artık savsaklanma noktasını çoktan aştı. Burada yapılacak şey diyalogun biran önce müzakereye evrilmesi, üçüncü tarafın devreye girmesi ve sonuçta kalıcı ve onurlu bir barışa ulaşılmasıdır. Bunun gecikmesi Licede meydana gelen benzeri olayların artması, süreci akamete uğratabilir. Bu konuda iktidar dikkatli, HDP de sorumlu davranmalıdır. Bu işin sonlandırılmasını istemeyen iç ve dış organizasyonlar herzaman olacaktır, burada önemli olan iç dinamiklerin niyet, samimiyet ve iradeleridir.

5. Anayasa Değişikliği

Anayasa değişikliğini Erdoğan başkanlık emelleri için Türkiye halkaları ise gerçek bir demokrasi için istiyorlar. 2015 seçiminin ana gündemi ve vaadi bu olacak. Ne var ki Türkiye’deki derin akıl, anayasayı kırmızı çizgilere boğarak değişmez maddeler ısrarı ile değiştirmek istemiyor. Artık hiç bir çağdaş devletin toplumsal mutabakatında kalmayan ırk, din, idoloji devletçiliğini ve tektipçiliği sürdürmek istiyor, ama nafile.. Aynı derin yapı Kürt sorunun çözümünü de istemiyor. Bu yüzden Kürtlere mümkün olduğu kadar haklarını az vermek, az verdiğini de geç vermek, bunun da içini boşaltarak vermek istiyor. Sosyo ekonomik yapının sosyal boyutu da bu yaklaşımlardan nasibini alıyor.

6. Dengesiz Gelir Dağılımı

Türkiyeninin önündeki en önemli meslelerden biri gelir dağılımın hergün giderek artan ölçülerde daha da bozulmasıdır. Gelir dağılımındaki adaletsizlikleri gidermek bir yana aradaki uçurum gün gittikçe daha da artıyor. Bu böyle sürerse gelecekte kapanması zor toplumsal patlamaları engellemek zor olacaktır. Durum birilerinin dediği gibi güllük gülistanlık değil. Evet birileri bu son on yılda haksız biçimde çok zengin oldu, ama hala bu ülkede 44 milyon yoksul ve bunların içinde 13 milyon açlık sınırında insan var. Oysa gerçek bir sosyal demokrat politikanın evrensel amacı pastayı büyütmek, büyütüleni adil bölüşümünü sağlamak ve bunları toplumsal barış içinde gerçekleştirmektir. Ayrıca unutmamak lazım ki, Türkiye neoliberal politikalarla yeni bir Pazar haline geliyor; ılımlı İslam çerçevesinden bölgenin yeniden şekillendirilmesi gündemdeki yerini koruyor ve nihayet din, mezhep ve etnik yapılar bu çerçevede yeniden şekilleniyor.

7.Sonuç

Türkiye önemli bir dönemeçten geçiyor. Bir çok olay, birçok gelişme içte ve dışta bir arada yaşanıyor. Bu olaylar yaşandığı için sistem bozulmuyor; sistem bozuk olduğu için bu olaylar kontrol edilemez biçimde yaşanıyor. Tıpkı bir bünye gibi; nasıl ki vücudun bütün organlarını vücudun iç enerjisi çalıştırıyorsa ve bu enerji olmazsa organlar yavaşlayıp, hatta çalışması durur ve vücut hastalanırsa, bir sistemin enerjisini de hukuk ve adalet sağlar ve bu azalırsa sistem arızalanır.Şimdi yıllarca tedavisi çeşitli korkularla geciktirilmiş olan sistemi düzeltmek gerekiyor. Ancak bu düzeltme birilerinin kişisel hırs ve istekleri doğrultusunda değil, halkın ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda ve toplumsal sosyoloji dikkate alınarak yapılmalıdır. Böyle olduğu taktirde ancak başarılı ve kalıcı olabilir. 

Yazarın Diğer Yazıları