Prof. Dr. Ahmet Özer

Aydınlık günün hatırlanan gerçekleri...2

Prof. Dr. Ahmet Özer

Bir önceki yazımda yaşadığımız bu yoğun günlerde karamsarlıktan değil umuttan ve sevgiden bahsettim.

Lakin böyle sakin ve sessiz zamanlarda doğru bir geleceğin önünü açmak için geçmişin muhasebesini yapmalı. Bir kaç ay öncesini hatırlayın, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın her tarafı kan revan içindeydi. Yarın bu korona belasını defettiğimizde savaşlar gene kaldığı yerden devam mı edecek, yine yoksulluk kader mi olacak; yoksa insanoğlu bir nebze de olsa akıllanacak ve bu olan bitenden ders mi çıkaracak?

O yüzden bu gün savaştan ve yoksulluktan ve iki illetin karşısında dostluk, paylaşım ve kardeşçe yaşamanın erdeminden bahsedeceğim.

Yaşadığımız onca musibetten sonra yokluğa, yoksulluğa, savaşa ve haksızlıklara dur demek için daha ne olması lazım? Hiç olmazsa bu karantina günleri bize bunu hatırlatmalı. Savaşları durdurmak için illa bir virüsün bizi esir alması mı lazım?

Savaş hem ölüm hem yoksulluk demek.

Dünyanın en kötü iki şeyi savaş ve yoksulluktur. Savaş yoksullar için daha da yoksulluk demek.? Savaş ölüm demek, daha çok da günahsız, suçsuz insanların ölümü..

Yoksulluk ise yaşam savaşının en dayanılmaz halidir. İkisi de sonunda her şeyi yutar ama en nihayetinde en çok da yoksulları..

Bunun yerine, özgürce yaşıyacağımız günler yakın olsa, dünyanın bütün kuşları birden uçsa, gökyüzü kuş dolsa, barış savaşı dövse, tüm canlar buna gülse, yoksulluk defolup gitse, dünyanın bütün çocukları hep birden gülse dünya daha güzel olmaz mı? Olur elbette?

Neden olmuyor o zaman?

Kısırdöngü:

Çünkü buna müsade etmezler.

Örneğin savaş karşıtı bir savaş gazisi kendine şunu söylese: “Evet, bir hata yaptım ve bacaklarımı kaybettim ama bu hata sayesinde savaşın kimseye fayda getirmeyen bir cehennem olduğunu gördüm ve hayatımı barış için savaşmaya adadım. Sakatlığımın artık olumlu bir anlamı var, bana barışın kıymetini gösterdi.” Tıpkı bu hastalığın bize sağlığın kıymetini gösterdiği gibi..

Ama güce tapanlar ve savaştan nemalanan egemen güçler buna müsade etmez. Çünkü ederse, ondan sonra kendileri için savaş meydanlarında ölecek adam bulamazlar.

Kimi devletler de çıkarları gereği savaş çıkartırlar. Denebilir ki; devletlerin vicdanları yoktur, çıkarları vardır. İnsanlara “Milletimiz müsterih olsun, şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır”, diyerek kendi iktidarlarını sürdürürler. Zehirli bir savaş dilini duruma göre giderek artan ölçüde kullanarak yeni birilerini feda etmenin yolunu açarlar.

Oysa ülke yönetmek kişilerin özel tercihlerine bağlı olamaz. Çünkü atacakları bir adam o ülkede yaşıyan herkesi ilgilendirir. Halkını seven gerçek yöneticiler bu noktada sorumlu davranmak zorundadır. Ne yazık ki çoğu zaman iç politika uğruna bu pek dikkate alınmaz.

Ne Zaman Savaş Durur?

Ne zaman ki savaşları çıkaranlar savaş meydanlarına kendi çocuklarını gönderse o zaman biter o savaş. Ne zaman ki insan onurunu paradan daha değerli olduğunu anlayıp üstün tutmaya başlasa sömürgenler o an sömürü biter ve yoksulluk ortadan kalkmaya başlar..

Peki bunlar kendiliğinden mi olacak? Hayır! O halde bişeyler yapmalı.

Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir dakika durmazken biz niye duralım? Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak...daha iyi olmaz mı?

Çünkü Dünyayı Sevgi Kurtaracak, Dostluk Yüceltecek:

Dünya çok kirlendi. Çok kana bulandı. Artık bir “Ü Dönüşü” yapmanın; Kant’ın “dünya barışı” idealini gerçekleştirmenin tam zamanı.

Yoksa böyle gitmez. Hepimizin içinde olduğu bu gemi böyle yüzemez. Batarsa herkes birlikte batar.

Ezmenin, sömürmenin, yok etmenin yerini Barış, Sevgi, Eşitlik ve Dostluk almalı.. hakim değerler bunlar olmalı.

Yaşarken insanın tutunacak bir dalı olmalı sevgi gibi, güvenecek bir duygusu olmalı dostluk gibi. Paylaşabilmeli kardeşçe. Ve bütün bunlar barış içinde gerçekleşmeli, insanca..

Dostlukların tükenmediği, sevginin ölmediği, göz yaşların akmadığı, gülümsemenin bitmediği güzel günler için çaba gerekli.

Unutma..! Bir yerde yaşam varsa orda sevgi de vardır, dostluk da...barıştan kardeşlikten eşitlikten yana bir dostluk..

Yaşarken her zaman iki seçeneği vardır insanın: ya bütün gün karanlığa küfredersiniz ya da güneşe yürürsünüz.. karar sizin.

Yazarın Diğer Yazıları