Ömer Gündüz

İnandığımız gibi yaşamak!

Ömer Gündüz

Günümüz toplumunun en büyük hastalıklarından bir tanesi "toplumsal yozlaşma". İnanç değerlerinde, insani ilişkilerde, dünya nimetlerinden faydalanmada, teknoloji imkanlarını kullanmada insanımız mecrasından sapmış ve yozlaşma dediğimiz kötü bir gidişatın içerisine girmiştir. Kişilerimiz arasında gerçekleşen ticari ilişkiler, ortaklık, evlilik, komşuluk v.s. bir takım sosyal ve ekonomik ilişkilerde kişinin yalnızca kendi dünyalık menfaatini düşünmesi; karşı tarafı nasıl aldatabilirim zihniyetinin hakim olması ve helal-haram kavramlarının unutulması bu tehlikelerin  başında gelmektedir. Oysa ki "Kişi kendisi için istediğini, bir başkası (kardeşi) için istemedikçe gerçek manada iman etmiş sayılamaz" diyen bir dinin mensuplarıyız.  Hizmetimize sunulmuş nimetleri fütursuzca kullanma ve harcamalarımızdaki israfın ve lüksün sınır tanımaması. Günümüz teknolojisinin bir kolaylık yada en büyük nimet olarak tasarruf edilmesi yerine, çılgınca bir eğlenceye dönüşmesi ve bizlerin kıymetli zamanlarını boş yere heba etmesi, her türlü ticari faaliyetimizde adeleti değil yalnızca maddi üstünlüğümüzü gözetmemiz, bu yozlaşmalara birer örnek teşkil etmektedir.
21. yüz yıl içerisinde İslam adına, Müslümanlar adına hiçte ehil ve itikadi noktada sağlam olmayan sözde hocalar, din adamları, Kur'an ve sünnet ölçüsü dışında yanlış  fetvalar vererek; İslami emirlerin içini boşaltması, mana ve gayede değil; şekilden ibaret bir din modeli sunmaları ise inanç noktasında biz Müslümanları kendi öz değerlerinden koparmıştır. Batı Medeniyetinin Müslümanlar üzerinde şu an uygulamakta olduğu projelerden sadece biri olan "Ilıman İslam-Light İslam" modelide bu anlattıklarımı destekler mahiyettedir. Müslüman toplulukların inanç değerlerinin ellerinden alınarak sadece şeklen ibadet yapan, toplumun diğer problem ve sıkıntılarıyla ilgilenmeyen, şuursuz, egoist ve "bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın" düsturuyla dünyanın bir çok yerinde ve özellikle Ortadoğu'da akan oluk oluk Müslüman kanına karşılık duyarsızlaşarak sofralarımızda dahi o kardeşlerimiz için bir duayı bile esirgeyen; sürü psikolojisiyle hareket eden özde değil sözde Müslüman topluluklar oluşturulmak istenmektedir. Bakın bu konuyu bizlere açıklar mahiyette gözler önüne seren Mevlamız Ayeti Kerime'de:  
 "Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru yoldan sapmıştır."  (Mümtehine/ 1)
"Resûlullah (s.a.v) bir hadislerinde : "Allah (c.c.) şöyle hükmetti: "Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim için bir araya gelenlere, benim için birbirlerini ziyaret edenlere ve benim için birbirlerine harcayanlara sevgim vacip olmuştur." buyurmaktadır. Her ne yaparsak yapalım Müslümanlar inançları gereği her işlerini Allah için yapmaları ve yine Allah için bu işleri  terketmeleri, rıza-i bariye duçar olmaları önemle üzerinde durmamız gereken bir konudur. Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, Allah için çalışmak, Allah için sadaka vermek, yemek yedirmek, konuşmak, ibadet etmek...  Bu şiarla riyadan, gösterişten uzaklaşmaktır.
Hz Ömer (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Allah'ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne şehidlerdir. Üstelik kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehidler de onlara gıbta ederler." Orada bulunanlar sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver. Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah'ın ruhu (Kur'an) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah'a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler. Ve şu ayeti okudu: "Haberiniz olsun Allah'ın dostları var ya! Onlara ne korku var ne de onlar üzülecekler" (Yunus/62) (Ebu Davud, Büyü 78, 3527).  Sadece Müslümanların değil tüm insanlığın hayat kaynağı, sorunlarının çözüm noktası, huzurun ve mutluluğun yegane çaresi inandığımız gibi yaşamak, yaşadığımız gibi de inanmaktan geçmektedir. Ne güzel söylemiştir yazar, şehid Muhammed Seyyit Kutup: "Kur'an'dan başka bütün kanunlar; değil bir topluluğun, bir ev halkının saâdetini bile temin edecek mâhiyetten uzaktır."
Cumanız Mübarek Olsun!
Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları