Mehmet Bedri Gültekin

Atlantik çıkmazında çırpınmak!

Mehmet Bedri Gültekin

Başını CHP’nin çektiği sistem içi muhalefetin durumu kısaca, “Atlantik çıkmazında çırpınmak” olarak özetlenebilir.

Millet İttifakı’nın Anayasa çalışmalarından sorumlu kişisi İbrahim Kaboğlu; 2018 yılında dört partinin temsilcilerinin kendi başkanlığında yeni Anayasa çalışmaları yaptığını açıklıyor ve bu Anayasanın içinde nelerin yer aldığına dair bilgileri de veriyor.

Meral Akşener hemen yalanlıyor bu bilgiyi. Öte yandan düne kadar Partinin Genel Başkan Yardımcılığını yapan Ümit Özdağ ise tam tersini, doğruluyor.

Kemal Kılıçdaroğlu da yapılan çalışmayı inkar ediyor ama Aynı Kılıçdaroğlu’nun 2 Haziran 2018’de Sözcü gazetesinden Başak Kaya’ya verdiği röportaj ile 21 Haziran 2018’de Tele 1’e verdiği demeçte, yeni anayasa çalışmaları konusunda söyledikleri arşivlerde duruyor.

Neresinden bakarsanız bakın, muhalefet adına tam bir şaşkınlık ve zavallılık tablosu var ortada. Neden?

Temel açıklama

Bu tablonun temel açıklaması, “Millet ittifakı”nın iktidar olmayı, Atlantik ötesinden gelecek desteğe bağlamasıdır. Bu konuda görüşmelerin olduğu, belli bir mutabakata varıldığı anlaşılmaktadır.

Joe Biden’ın bu yılın başında açıkladığı “muhalefet ile işbirliği yapılarak Erdoğan’ın devrilmesi” görüşünün, lafın gelişi dillendirilmiş bir arzunun ötesinde, yapılmakta olan bir çalışmanın açıklanması olduğu açıktır.

Gerek CHP’de, gerekse İyi Parti’de FETÖ ile ilişkili isimlerin ortalığa saçılması da Atlantik ötesinde kurulan bu ilişkilerin ve yapılan planların sonucudur.

İkinci olarak HDP ile gizlenemeyen hatta bazı “açıksözlü” CHP’liler tarafından açık açık savunulan ilişkiler, sözünü ettiğimiz çırpınmanın ikinci açıklamasıdır.

Son olarak “Amerikan-Alman Marshall Fonu” adlı kuruluş tarafından düzenlenen “Türkiye’nin 2021’de Dış Politika Öncelikleri” panelinde konuşan CHP’li Ünal Çeviköz’ün açıklamaları da; Ana Muhalafet Partisi’nin Atlantik ötesinden beklentilerini bir kez daha gözler önüne serdi.

ABD’ye dayanarak iktidar hesabı yapmak veya HDP (PKK) oylarıyla seçim başarısı elde edebileceğini sanmak. Bu “zavallılıktır” ve çıkmazda çırpınmadır.

Yanlış hesaplar

CHP ve İyi Parti, binmekte oldukları dalın kırılmakta olduğunun farkındadırlar. Onun için attıkları adımları gizleyerek, dalın kırılmasını önleyebileceklerini zannediyorlar.

Bir yandan ABD ile görüşüyorlar ama öte yandan Türk halkı içinde ABD’ye karşı yükselen tepkinin de farkındalar. Onun için ABD ile birlikte yaptıkları gelecek planlarını açık açık savunamıyorlar ve gizlemek ihtiyacı duyuyorlar.

Aynı durum HDP ile ilişkiler açısından da geçerlidir. Bir yandan basit matematik hesapları yapıyorlar. Kendi oylarının üzerine HDP oylarını ekledikleri zaman çoğunluğu sağlayabileceklerini sanıyorlar ama öte yandan, halkın PKK’ya olan büyük öfkesinin, HDP’den gelenden daha fazlasını götürebileceği ihtimali kendilerini panikletiyor ve ilişkilerini gizlemek ihtiyacı duyuyorlar.

İşte çırpınma budur?

Başarının şartı

Dünyamızın içine girdiği süreçte Atlantik ötesine bel bağlayan her strateji başarısızlığa mahkûmdur.

Atlantik cephesi son birkaç yıl içinde Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Kafkasya’da vb. aşağı yukarı ciddi bir hesaplaşmanın yaşandığı her yerde kaybetti.

Sadece şu Koronavirüs salgınına ve sonuçlarına baktığımız zaman bile kimin kazandığını, kimin kaybettiğini anlayabiliriz. Bir yanda salgını sıfırlamış ve tamamen kontrol altına almış olan Çin, öte yanda “ikinci dalga” karşısında çaresizliği yaşayan Batı dünyası!

AKP iktidarının bütün tutarsızlıklarına ve yalpalamalarına rağmen son altı yıl içinde girdiği her seçimden başarıyla çıkmasının biricik açıklaması, muhalefetin ise Atlantik cephesinde konumlanmasıdır.

Bugün sadece ve sadece daha tutarlı bir Atlantik karşıtı muhalefetin başarı şansı vardır.

Suriye’de Doğu Akdeniz’de, Libya’da, Kırım’da, Kafkasya’da, PKK ve FETÖ ile mücadelede tutarlı, Suriye ve Mısır başta olmak üzere komşularımızla birleşerek ve Asya cephesinde kararlı olarak yer alarak iktidara karşı muhalefet edilebilir ve ancak böyle bir muhalefetin başarı şansı vardır.

Elbette bu muhalefet anlayışında baş düşman Tayyip Erdoğan değil, emperyalizmdir. Emperyalizme karşı mücadelede iktidarın tutarsızlıklarına karşı da mücadele edilir. Örneğin bir yandan, son yıllarda teröre karşı mücadelede ve bölgesel sorunların çözümünde bütün başarılarınız, komşularınızla kurduğunuz iyi ilişkilerin sonucu ve Batıya rağmen olacak öte yandan “Avrupa Birliği dışında bir gelecek tasavvurumuz yoktur” diyeceksiniz; bu tutarsızlıktır.

Aynı yaklaşım iç politikada da geçerlidir. Üretim ekonomisine geçmek, emekçiler başta olmak üzere üretimde yer alan bütün toplum kesimlerinin çıkarlarını gözeten bir yaklaşımla milli direnme ekonomisini inşa etmek: İsrafa, hortumculara, dolar ve borsa vurguncularına karşı durmak, kaynakların üretim dışı alanlarda çarçur edilmesine karşı mücadele etmek.

Ve bütün bu mücadeleleri, Laik-Demokratik Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalarak yürütmek…

İşte bizdeki Atlantik muhalefetinin yabancısı oldukları mücadele böyle bir mücadeledir ve başarı, bu mücadeleyi tutarlı olarak yürütmeye bağlıdır.

Yazarın Diğer Yazıları