İkram Kali

Erken oldu Lütfü abi

İkram Kali

Van’ı çok severdi.  

Hele de keyifli ise Van türküsü mırıldanmadan edemezdi.   

O bir Van sevdalısı, Vanspor aşığı kendisine has özellikleri olan renkli kişilikti.     

Vanspor’un 2. Lig yıllarından itibaren yöneticilik yaparak memleketinin futbol takımının başarısı için her dönemde takıma katkı sağladı.     

Yönetimde olsa da olmasa da Vanspor’u ilgiyle takip etti. Takım hakkındaki olumlu olumsuz eleştirilerini, önerilerini o günün yöneticilerine aktarırdı.     

Eczanesi futbolcuların, futbol camiasının buluşma noktasıydı. Türkiye’nin her köşesinde futbol çevresiyle iyi diyalogları vardı. Beğendiği futbolcuyu  Vanspor'da mutlaka görmek ister, bunun için de efor sarf ederdi.  

1993- 1994 futbol sezonunda Vanspor’un 2. Lig’de küme düşmemek için mücadele ettiği sezonda birlikte görev yaptık.     

Vanspor’u tarihinde 1. Lig’e ilk defa çıkaran Vali Mahmut Yılbaş’ın Vanspor ile yakından ilgilenmesinde, sahiplenerek tutkulu taraftarı olmasında Lütfü abinin etkisi büyüktü. Rahmetli Şevket Alparslan başkan, Lütfü abi genel kaptan ve transfer komitesi başkanı, ben de basın sözcüsü ve genel sekreter olarak birlikte görev yapıyorduk.        

Vanspor’un önce Play Off’a  daha sonra bugünkü Süper Lig olan 1. Lig’e yükselmesinde büyük emekleri olan Lütfü Polat, profesyonel menajerler kadar iyi bir futbolcu gözlemcisi ve avcısıydı. İzleyerek takip ettiği futbolcuları yakın markaja alır, makul ekonomik transfer bedeliyle Vanspor’a kazandırmak için gecesini gündüzüne katardı.     

Yetenekli, başarılı genç futbolcuları keşfetme yeteneği vardı.     

Göz koyduğu futbolcunun ailesinden, sosyal yaşamına, çevresinden futbol performansına varıncaya kadar tüm özelliklerini araştır, bulur not eder rapor halinde yönetime sunar ve sonunda takıma alırdı.  

Bugün dahi Vanspor’un 1. Lig efsanesi konuşuluyorsa bunda Lütfü Polat’ın katkısı çoktur.    

Vanspor’un Süper Lig’de rahatlıkla mücadele edebileceğini her zaman söyler, zaman zaman yaşadığı istikrarsız durumuna da üzülürdü.     

Hiçbir zaman Vanspor’dan küsmedi, kopmadı.     

Vanspor’un üzerinden çıkar elde etme gibi kurnazlığa asla tenezzül etmedi. Van’a ve Vanspor’a âşık dürüst, güzel bir Vanlı ağabeyimizdi Lütfü abi. Vanspor onun çocuğu,  vazgeçilmez hobisi,  kök salmasını istediği çınarıydı.     

Van Bölge ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Doktoru Fügen Polat ablamızın sevgili eşi, bizlerin ağabeyi Lütfü Polat, dürüst, Hoşgörülü bir insandı.   

 Ceza İnfaz Kurumu İzleme Kurulu Başkanı olarak gönüllü görev yapıyordu. Futbol çevresi kadar Yargı çevresi de çok genişti.  Hemşerilerine, dostlarına elinden geldiğince yardımcı olurdu.  Mollakasım’da hayvancılıkla uğraşmak özel tutkusuydu. O anlamda modern köylüydü.    

Vanspor üzerine renkli anıların, unutulmaz maçların, bilinmeyen olaylarına tanıklık eden Lütfü ağabeyle; tarihe not düşmek, bildiklerini kentimizin spor hafızasına kazandırmak için uzun bir söyleyişi yapmak üzere kendisiyle sözleşmiştik ama nasip olmadı.    

Dünyayı kasıp kavuran, ülkemizde, kentimizde canlar almaya devam eden Covit 19 illetine Lütfü abi de yenik düşerek aramızdan ayrıldı.       

Tüm insan ölümleri acıdır, kayıptır. Ancak kentin ekonomik, sosyal, kültürel hayatına katkıları olan, tanıklığı, izi sözü bulunan, bellek niteliği taşıyan, simge isimlerin kaybı çok daha büyük kayıptır. Demografik, sosyal kültürel yapısı bozulan Van gibi kentlerde böyle birikimli  insanların yeri  biraz zor doldurulur.     

Van’da yaprak dökümü sürüyor.     

Gücümüzden güç, bağımızdan dallar kopuyor.     

Kendimizi gittikçe yalnız hissediyoruz. Ağabey kardeş dostluğumuz, anılarımız olan, 23 Ekim 2011 depreminin ağır travmasının aynı mekânda Dr.Necmi Özdemir, Vahit Gazioğlu ve eşleriyle birlikte yaşadığımız, Vanspor’da uzun yıllar üzüntülü, heyecanlı ve coşkulu tarihi günler gördüğümüz Lütfü Polat abimizin kaybından büyük üzüntü duydum.     

Lütfü abi, bu yazıyı yazacağımı hiç düşünmemiştim.     

Çok erken oldu.    

Mekanın cennet olsun.     

Sevenlerin, dostların, arkadaşların ve Vanspor camiası seni çok arayacak.    

Güle güle Lütfü abi.     

 Herkes kavgalı      

Özelikle meslek odalarının, iş insanlarının birbiriyle kavgalı, mesafeli olduğu bir kentten sinerji, güç birliği, ortak aklı çıkar mı? Ben çıkmaz diyorum. Çıkar diyenler de  inanmıyorum.      

Van’da yaşayanlar arasında doğru iletişim kurulamamasından dolayı  sosyolojik anlamda bir gerginlik var.       

Her yerde herkes birbiriyle kavgalı.       

Dün aynı masada yemek yiyenler, aynı çabalar etrafında bir araya gelenler,  eylem ve söylemleri bir olanlar, hatta birbirlerine toz kondurmayanlar şimdi düşman kamplara ayrılmış durumdalar.       

Hepsinin ekonomik durumu Allah versin gayet iyi, tuzları da kuru ama ne hikmetse kavgalılar. Ölüm, sonsuz ayrılıklar kimsenin  aklına gelmiyor.       

Meslek odaları birbiriyle kavgalı ve mesafeli.       

Siyasi partiler arasında kent yararına ortak atılmış  tek bir adım yok.      

Toplum 8 milletvekilinden birçoğunun ismini bilmiyor.  Milleti temsil eden vekiller de, kentin mahallesini, caddesini, sokağını  tanımıyor.       

Siyasiler meslek odlarına mesafeli.      

Meslek odaları siyasilere takıntılı.        

Sivil Toplum Örgütleri kendileri çalıp kendileri söylüyor.      

Farklı isimler altında ama küskünlük ve ideolojik temelde kamplaşmalara gidiliyor.      

Kimse öneri, eleştiri kabul etmiyor.  Herkes “ güç bende”,  “ ben ne dersem o olur”  havasında.      

Kibir, gurur, ego tavan yapmış.      

Diyalog yerine monolog tercih ediliyor.       

Herkes rol çalmak için fırsat kolluyor.       

Kimse olumlu hava yaratmaya katkı sunmuyor, yanaşmıyor.       

Herkes en azılı düşmanıyla savaşa hazırlanırcasına baltasını biliyor.      

Birbiriyle küs olanlar, savaşanlar sosyal medya ve basın üzerinden birbirlerine laf sokuşturmaya çalışıyor.      

Reklam gerçeğe, şov samimiyete, kabalık nezakete, uyarı tehdide,  hakaret eleştiriye,  ikiyüzlülük kıskançlığa, eyyamcılık övgüye, aşağılama takdire, ihanet güvene, trol fitneye, köstek desteğe  karışmış durumda.   Hiçbir şey göründüğü gibi değil.   

Herkes birbirinin takılıp düşerek yanlış yapmasını, itibar görmemesini, toplumda karşılık bulmamasını hatta her anlamda yenilmesini bekliyor.     

Diğeri ötekinin, öteki diğerinin başarısızlığından mutluluk, başarısından kıskançlık duyuyor.       

Düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışından hareket edenler, ideolojik bağnazlığa tutulanlar taraflara gaz vererek, yangına körükle giderek ayrılıkların daha büyümesine, ortamın daha alevlenmesine çalışıyor.        

Bir kimse de meslek odalarını,  iş insanlarını uyararak bu kadar kamplaştırmaya hakkınız yoktur. Kente de kendinize de yazık ediyorsunuz demiyor.     

Gözler kapanmış, kulaklar duymuyor, vicdanlar kararmış.       

Nedense kavga, kamplaşma, paçadan tutma herkesin işine geliyor.      

Van’da herkesin bildiği, gördüğü kısır çekişme hız kesmeden devam ediyor.        

Yeter artık!      

Yoran ve yıpratan polemiklerden  kentimiz fevkalade rahatsızdır.    

İş insanları, çalışanlar, üretenler, sözü olanlar çekişmelerden olumsuz etkileniyor.  Bu olumsuz davranışlar kentin, iş dünyasının performansını düşürüp, enerjisini tüketiyor.        

Efendiler; yapmayın, etmeyin.       

Tarihinde Van,  hiç bu kadar kamplaşma, çekişme görmedi.  Hiçbir zaman seviye bu kadar düşmedi.       

Belki sizler memnunsunuz ama bilin ki Van ve Vanlılar huzursuzdur.       

Anıt değil, eser yapın      

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun,  geçen yıl Ağustos ayında Erciş ilçemizde geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.  Vefatının birinci yıl dönümünde kazanın yaşandığı yerde, Erciş Kaymakamlığı ile Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun Vefa Grubu Başkanlığı tarafından bir anıt yaptırıldı.    

Anıtın açılışında konuşan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun Vefa Grubu Başkanı Hikmet İrven, “Hocamızın aziz hatırasını gönlümüze, bağrımıza basalım istedik. Ailesinin acısını bir nebze de olsa paylaşmak istedik” ifadelerine yer verdi.       

Güzel, hoş da...     

Pek çok alanda eserler veren   Haluk Dursun’un hatırasını yaşatabilmek ve bu bölgede ismini ölümsüzleştirebilmek için Erciş’e Kent Müzesi gibi eser kazandırıp, hocanın ismini bu esere verip önüne de anıt dikmek daha yararlı olmaz mıydı.    

Bakanlık vefasını Erciş’e eser kazandırarak göstermelidir.   

  

Ot yangınlarını önlemek çok mu zor?      

Yaz mevsimi sonuna doğru eski adıyla köy şimdiki adıyla mahallelerde yeşil otlar biçiliyor. Kuruduktan sonra tayalar halinde kış mevsimi için yığılıyor. Kış ayları geldiğinde ise otlar hayvanların beslenmesinde kullanılıyor.       

Kentimizin kırsalında her yıl bu mevsimlerde yoğun ot yangınları meydana geliyor. Vatandaşlarımızın emeklerle elde ettikleri on binlerce bağ ot çeşitli nedenlerle çıkan yangın sonucunda birkaç saat içinde yanıp küle dönüyor. Merak ediyorum doğrusu.      

Van’da AFAD var.      

Van Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı var.       

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi var.      

Tarım ve Orman Müdürlüğü var.      

Acaba…      

Vatandaşları mağdur eden ot yangınlarını önlemek için sebep sonuç ilişkisi içinde çözüm üretilemez mi?       

Ot yangınlarını önlemek çok mu zor?        

Yazarın Diğer Yazıları