İkram Kali

Cumhuriyet ve Atatürk'ü niçin seviyoruz?

İkram Kali

Dün Cumhuriyetimizin kuruluşunun 97. yılını kutladık.  

Kutlamalar koronavirüs nedeniyle(!) sınırlı olsa da coşku sınırsızdı.   

Türkiye Cumhuriyeti devleti yurttaşı olmanın haklı onurunu, gururunu bir kez daha yaşadık. 

Çevremizdeki ülkelere baktıkça Cumhuriyet’e daha çok sahip çıkıyoruz, değerlerine daha çok sarılıyoruz.  

Yangın yerine dönen, kardeşin kardeşi vurduğu, kaynaklarının ve tüm değerlerinin talan edildiği, emperyalist güçlerin konuşlandığı komşu ülkelerde yaşanan acı olayları gördükçe Cumhuriyet’in kıymetini daha iyi anlıyor, Mustafa Kemal Atatürk’e olan şükran dolu sevgimiz ve bağlılığımız daha da artıyor.

 Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, coğrafyamızda tüm ülkelere örnek modeldir. Cumhuriyet karanlıkları aydınlatan, yurttaşı güçlendirmeyi esas alan yönetim şeklidir. Cumhuriyet,  bu coğrafyada umudun ve sığınılacak limanın adıdır.  Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.  

Ülkesini yönetemeyen, varlıkta vatandaşlarına yoksulluk, acı ve gözyaşı yaşatan liderlere baktıkça vizyonuyla, cesaretiyle, kararlığıyla, çalışkanlığıyla, zekâsıyla, askeri ve siyasi dehasıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemiz, milletimiz ve mazlum milletler için ne denli büyük bir lider olduğunu daha iyi kavrıyoruz. 

 O nedenle Atatürk’ü ve Cumhuriyeti seviyoruz.  

Kurtuluş Savaşı’nda  ‘yedi düvel’e karşı ulusal mücadele veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları gücünü milletten, hukuktan, demokrasiden, laiklikten, insan haklarından, adaletten, milli dayanışma ve sosyal devlet ilkesinden alan bağımsız özgür bir ülke bizlere bıraktı. 

Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk, Türk milletine çok çalışmayı, üretmeyi ve çağdaşlaşmayı temel hedef olarak gösterdi. Ağır ve yorucu savaştan kahramanca, zaferle çıkarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni her alanda hızla kalkındırarak güçlendirmek için devrimlerin yanı sıra Atatürk, 15 yıl içinde kalıcı eser kazandırdı. Nitekim  Atatürk’ün kurduğu fabrikalar sayesinde 1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi yüzde 152 artarken toplam sanayi üretimi yüzde 80 artmıştır. 

Fabrikalardan bazıları; 

Ankara Fişek Fabrikası (1924),Gölcük Tersanesi (1924), Şakir Zümre Fabrikası (1925), Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925),Alpullu Şeker Fabrikası (1926),Uşak Şeker Fabrikası(1926),Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926), Bünyan Dokuma Fabrikası (1927), Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927),Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1928), Ankara Çimento Fabrikası (1928), Ankara Havagazı Fabrikası (1929),İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929),Kayaş Kapsül Fabrikası (1930),Nuri Killigil Tabanca, Havan Ve Mühimmat Fabrikası (1930),Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1931- Genişletildi),Eskişehir Şeker Fabrikası (1934), Turhal Şeker Fabrikaları (1934),Konya Ereğli Bez Fabrikası(1934),Bakırköy Bez Fabrikası (1934),Bursa Süt Fabrikası (1934),İzmit Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1934 Temel Atma),Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma),-Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934), Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934),Isparta Gülyağı Fabrikası (1934), Ankara, Konya, Eskişehir Ve Sivas Buğday Siloları (1934), Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1935 - Tamamlandı),-Kayseri Bez Fabrikası (1934 Temel Atma),-Nazilli Basma Fabrikası (1935- Temel Atma),Bursa Merinos Fabrikası (1935 Temel Atma),Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 Temel Atma),-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935),- Ankara Çubuk Barajı (1936),-Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935) 

Cumhuriyet, tüm fırtınalara rağmen sarsılmaz bir güçle ilk kurulduğu günkü heyecan ve inançla 97 yıldır ayaktadır, yüzlerce yıl daha ayakta kalmaya devam edecektir.  İçeride ve dışarıda Cumhuriyet ve Atatürk’e cahilce, insafsızca algı yaratarak düşmanlık besleyenlerin, saldıranların akıl babaları da,  hamileri de emperyalist güçlerdir.  

Ülkemizdeki bazı korkaklar, zavallılar, çıkarına göre yön ve fikir değiştirenler düşünce fukaraları bu algının etkisinde kalarak Cumhuriyet ve Atatürk’e saygısızlık yapabilmektedirler maalesef. Bu saldırılar kökü mazide olan Cumhuriyet ve Atatürk kuruyan yaparaklarının dökülmesinden öteye  bir etki yaratmamaktadır.  

Ekmeğini yediği, üniversitesinde okuduğu,  bütün varlığını ve zenginliğini Türkiye’ye borçlu olanlar; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde önemli yerlere gelenler;  özgürlüklere, hak ve hukuka sahip olanlar; inanç ve düşünce özgürlüğü yaşayanlar,  onurlu yurttaş olmanın ayrıcalığına kavuşanlar; hırsızlara arsızlara, alçaklara, işbirlikçilerine, ülkeyi soyanlara, vatan hainlerine, din, emek ve etnik tüccarlara, emperyalist oluşumlara saldırmadıkları kadar Atatürk ve Cumhuriyet’e saldırmaları da emperyalist projelerin parçasıdır. Lakin yanlışın parçası olanlar bunun dahi farkında değiller.  

Cumhuriyet… 

Emperyalistlerin dize getirilerek Haçlı zihniyete karşı kazanılan zaferin  adıdır. 

Cumhuriyet,  Atatürk’ün “ Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesidir.

O nedenle Cumhuriyet ve Atatürk’ü seviyoruz.  

Cumhuriyet Türkiye’dir Van’dır.  

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’de 1933 yılında İstanbul’da daha yeni açılmış bir tek üniversite varken (İstanbul Üniversitesi), Atatürk, Ankara’da ve Van’da da birer üniversite kurulması talimatını vermiştir. 

Onun için Cumhuriyet ve Atatürk’ü seviyoruz.

Bugünkü Van Yüzüncü Yıl üniversitesinin fikir babası Atatürk’tür. 

Atatürk 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasında bu konuda şunları söylüyor.

“Ülkeyi şimdilik üç büyük kültür bölgesi olarak düşünüp, Batı bölgesi için İstanbul Üniversitesi’nde başlamış olan düzeltim programını daha kökten bir biçimde uygulayarak Cumhuriyete gerçekten çağdaş bir üniversite kazandırmak; merkez bölgesi için Ankara Üniversitesi’ni az zamanda kurmak ve Doğu bölgesi için Van gölü kıyılarının en güzel bir yerinde, her bölümünden, ilk okullarından üniversitesine varıncaya değin çağdaş bir kültür kenti yaratmak yolunda şimdiden çalışılmaya girişilmelidir.” 

Atatürk’ün hayali modern Van'dı.  

Atatürk bilhassa Van’da yaptırılmasını tavsiye ettiği ‘Modern Kültür Merkezi’ne çok önem veriyordu. Ona candan gönül bağlamıştı. Bu iş için Van sahillerini seçmesinin çeşitli sebepleri vardı. Coğrafi bakımdan elverişli oluşu, ikliminin o havalideki diğer yerlere nispetle mutedil, toprağının mümbit olması, gölü gemi işletmesine de müsaitti, küçük bir deniz halinde bulunması bunların başlıcaları arasındadır. 

 Atatürk’ün ilk olarak yapılmasını tasavvur ettiği müesseseler: Hepsi yatılı olmak üzere birkaç ilk ve orta mektep, lise, öğretmen, ziraat ve sanat mektepleri ve nihayet bütün fakülteleriyle bir üniversite... Çeşitli okullar, aynı zamanda üniversite için hem tatbik, hem de inceleme yerleri olacaktı... Sonra yine orada veya Doğu bölgesinin diğer münasip yerlerinde, ihtiyaca göre ziraat ve sanat enstitüleri, güzel sanatlar akademileri ve diğer yüksekokullar açılacaktı. 

Atatürk on beş sene içinde bütün bu müesseselerin başarı ile işleyeceğine, ondan sonra diğer bölgelerle beraber bu bölgede de başka üniversite ve yüksekokullara ihtiyaç duyulacağına inanıyordu. Seçilecek en uygun sahada öğretmen, profesör ve memurlar için her türlü konforu haiz ikametgahlardan mürekkep yeni mahalleler, zengin kütüphaneler, ilk ağızda devlet eliyle veya özel müteşebbisler tarafından, bütün ihtiyaçlara cevap verecek, çarşılar, sinema, tiyatro, gazino gibi hoş vakit geçirilecek yerler, Halkevi spor kulüpleri ve sair faydalı teşekküller kurulacaktı... Böylece zamanla mükemmel bir plan dahilinde inşa edilmiş, yepyeni, modern ve medeni bir Van şehri meydana çıkmış olacaktı; tabiidir ki bu şehir karadan ve havadan çeşitli vasıtalarla merkeze ve denize bağlanacaktı...   

Bu nedenle Atatürk ve Cumhuriyet’i seviyoruz.

Atatürk’ün Van projesi gerçekleşmiş olsaydı bölgemizdeki ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmamış olacaktı.  

Atatürk’ün zamansız ölümünden ülkemiz kadar Van'da büyük kayıp yaşamıştır.   

Özetle… 

Cumhuriyet ve Atatürk’ü sahiplenecek, sevecek o kadar çok nedenimiz var ki saymakla bitmez.  

Yazarın Diğer Yazıları