Ümran Öztürk

Annemin Anılarında 2 Nisan

Ümran Öztürk

Her 2 Nisan’da anneannemi hüzünle anarım. 2 Nisan bana anneannemin acılarından arındığı gün olarak gelir. Zira 30 bin insanın katledildiği, şehrin yakılıp yıkılarak halkın zorunlu göçe mecbur bırakıldığı, bu zorunlu sürecin içinde açlık, kıtlık, çaresizlik ve her türlü sömürünün yaşandığı göç yolları hikâyelerini anneannem gözleri yaşlı anlatırdı bize.

Bu göç yollarında yaşanan hikayelerin hepsinde hüzün, acı vardı.  Bu hikayeler dilden dile, kulaktan kulağa dolaşırken sadece Vanlıların değil, bir milletin dramını da anlatıyordu aslında.

1915 Rus işgali ve Emeni ayaklanması ile yaşanan acılar, kayıplar, talanlar, dağılan aileler, kaybolan çocuklar bu şehrin insanlarının kaderini çizerken, Van şehrimizde birçok kırılmalara da neden olmuş. 1915-1918 yılları arası yaşadıkları olaylar ve Van’a tekrar dönüş anneannemin yaşamının sanki tek yaşam hikayesi gibiydi. Üzerinden yıllar yıllar geçmesine rağmen hepsi hafızasında capcanlı duruyordu. “Vay Vay Tarlası”nda yaşanan vahşeti, göç sırasında gemilerden öldürülüp Van Gölüne atılan Vanlıları, kan donduran katliamları, anneannemin anneme, annemin de bizlere anlattığı hatıralarından daha çok küçük yaşlarda öğrenmiştik.

En büyük sevinçlerinin, 2 Nisan 1918 de Van’ın düşman işgalinden kurtulması ile göç ettikleri Diyarbakır’dan tekrar Van’a dönmeleri olmuş. Ancak 1915 Van’ın en acı, en hazin dolu yılları olarak kayıtlara geçmiştir.

Bu yüzdendir ki;

Bolluk, bereket ve şifa ayı olarak bilinen, doğaya, insanlara yeniden can veren nisan ayı Van’a da yeniden doğuşu, ayağa kalkmayı, özgürlüğünü vermiştir. Van’da 2 Nisan 1918 yeniden canlanmanın, yeniden doğuşun, dirilişin günü olmuştur.

2 Nisan: 103 yıl önce bugün Van’da yaşanan acılara son verilmenin günüdür.

2 Nisan onurluca yaşama kavuşmak için verilen dayanışmanın, cesaretin, kararlılığın haklı sonucudur. Bir kentin yeniden can bulması, kentin yeniden inşasıdır.

1950’li yıllarda 2 Nisan Van’ın kurtuluş bayramını, halkın coşku ve sevinçle kutlamasını annemden dinleye dinleye sanki bizler de o yılları annemlerle birlikte yaşamış gibiydik.

“Van caddeleri boydan boya bayraklarla donatılmıştı. Cumhuriyet caddesine taklar kurulmuştu. Tören alanına okul bandoları eşliğinde öğrenciler sırayla geliyorlardı. Halk oyunları ekibi rengarenk giysileriyle dikkat çekiyorlardı.  Ardından polisler, askerler, atlı süvariler,gaziler  marşlar eşliğinde alanda bir bir yerlerini alıyordu. Tören başlamıştı. Van’ın düşman işgalinden kurtuluşu canlandırılıyordu. Askerler ve at sırtında milisler kurtuluşu film gibi canlandırıyorlardı. Genç bir kız tören alanında düşman askerlerinin elinden kurtuluşunun mizansenini halk coşkuyla alkışlıyordu. Havaya sıkılan kuru sıkılardan çocuklar korkmuş, bizler de heyecanlanmıştık. Nihayet genç kız Türk askerlerince kurtulmuş Türk bayrağı açılmıştı.  Bando takımının, askerlerin, süvarilerin gösterileri ile davul zurna eşliğinde halk oyunları ekipleri gösterilerini halkın da katılımıyla büyük bir coşkuyla sunarken tören alanındaki program yavaş yavaş sonlanıyordu. Bu kez sinema salonlarında hazırlanan tiyatro ve müzik programlarına yöneliyordu halk. Dolu dolu geçen bayram programı gece fener alayı ile biterdi.”  

Bu gün 88 yaşındaki annem,  her yıl 2 Nisan kutlamalarını büyük bir heyecanla özlemle anlatırdı. O günün kutlamasını illaki bir Van yemeğiyle noktalardı. Genelde bu yemek torunlarının çok sevdiği kürt köftesi olurdu.  Oğlumun “hiç kimse bu yemeği senin kadar lezzetli yapamıyor, bugünü 2 Nisan ilan edelim Fehmiye Sultan” demesi yeterli oluyordu yemeğin sair zamanlarda da yapılması için.

Bu yıl pandemiden dolayı torunları yok yanında ama, kızı için Van pastası yapıp kutlayacak 2 Nisan’ı benim canım annem.

BİZ BİZE BENZERİZ 

Güneşin başkenti,suyun kentiyiz 
Bahçede çedene, gölde inciyiz
Kıyıyı okşayan dalga gibiyiz
Dallarda açılan güle benzeriz.. 

Toprağın vefalı çocuklarıyız. 
Karda kardeleniz, dağda laleyiz
Kehrizin coşkulu suyu gibiyiz
Petekten süzülen bala benzeriz… 

Yaşanmış en yüce sevdalardayız 

Erbanede ritim, sazda koşmayız 

Türkülerde yükselen ağıt gibiyiz 

Nehirlerde coşan sele benzeriz… 

Toprak tepedeyiz, Akdamardayız 

Resimde  manzara, şiirde aşkız  

Kilimlerde renk renk desen gibiyiz 

Erekte  uçuşan kara benzeriz.. 

Vanadokyadayız,Başkaledeyiz  

Bazen iskelede, bazen göldeyiz  

Gümüşe işlenen savat gibiyiz 

Ateşi söndürülmüş hara benzeriz…  

Yüz yirmi çocuğun öyküsündeyiz 

Bazen kara yeliz ,bazen meltemiz  

Gölün içindeki elmas gibiyiz  

Testide saklanan suya benzeriz. 

Yazarın Diğer Yazıları