İdris Ortakaya

Evrensellik Üzerine…

İdris Ortakaya

Yazılarımı okuyan, takip eden, bir okurum, aynı zamanda çok değerli bir dostum ve arkadaşım olan Sayın Hüseyin Erdoğan'ın yazılarıma ilişkin önerisini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sen çıraklık devreni bitirdin. Kalfalık devreni de bitirdin. Şu anda ustalık dönemini yaşıyorsun. A’dan Z’ye her konu ile ilgili yazılarını zevkle okuyorum. Yazıların çok akıcı, üslubun çok güzel. Ancak “ben senden daha farklı yazılar bekliyorum” dedi. Ben de merak ettim, “nasıl yazılar yazmamı istiyorsun” diye sordum. Cevaben, “öyle yazılar yazmalısın ki, her dönemde okunabilir olmalı. Yazıların güncel olmamalı. Yöresel olmamalı. Ulusal olmamalı. Evrensel olmalı. On yıl, yirmi yıl sora okuyanlara bir şeyler vermeli.” dedi.

Bu değerli arkadaşım da aynı zamanda şair ve yazardır. Yazdığı 7 adet  de kitabı var…

"Buyur buradan yak" derler adama.

Çık bakayım, çıkabilir misin bu işin içinden.

Allah yardımcımız olsun.

“Bu yazı bir köşe yazısı değil, bir makale statüsünde olmalıdır” diye düşünüyorum.

Evrensel Hukuk desem, güler insanlar.

İnsan hakları Evrensel Beyannamesi desem, o da nedir? Nerededir? Nerelerde uygulanır? Ne işe yarar? Diye sorar insanlar.

Demokrasi desem, hani nerede? Diye sorgular insanlar.

Ülkelerin sınırları belirlenmiş, kimse kimsenin sınırlarını ihlal edemez desem, şaşkınlıkla yüzüme bakar insanlar.

195 ülkenin üye olduğu ve beş büyük ülke tarafından yönetilen, Birleşmiş Milletler Teşkilatı desem, ne işe yarıyor bu diye sorar, insanlar.

Hak, adalet desem, hak getire, o da ne? diye sorar insanlar.

İnsanlık desem? Hiç duymadık diyecekler.

İlk insanlardan başlayalım kazançlara ve paylaşımlara…

Kim ne bulursa getirir ortaya koyardı. Farklı kişilerce getirilmiş olan yiyecek ve içecekler, komün de yaşayanlar arasında ihtiyaca göre paylaşılırdı.

Komün yaşam, topluluğun kendi arasında üretim ve paylaşmanın adıdır.

Sonra kişilerin bireyselleşmesi ile egoizmin yani insanda var olan doğal bencilliğin gündeme gelmiş olması bu birlikte kazanıp ve birlikte paylaşım anlayışını rafa kaldırmıştır.

Bu sistemin yerine gelen ve dünyada egemen olan Kapitalist sistem giderek güçlenmiş ve modern köleci sistem hakimiyetini kurmuştur.

Kapitalist sisteme alternatif olarak ortaya çıkan “Sosyalizm” kendi içinde pek çok çıkmaz yaşamış, 70 yıllık bir süreç sonrası o da bitmiştir.

Bir çok ülke, Kapitalist sistemi revize ederek sistemin nihai hedefe ulaşması sürecini geciktirmeye çalışmış olsa da beceremediklerini görmekteyiz.

Çok zenginler, çok yoksullar olma doğrultusunda, sürecin devam ettiğini görmekteyiz…

“Bu sistemlerden hangisi ile ilgili bir tavsiye ya da öneride bulunabiliriz.”

“Bulunduk” diyelim.

Okurların bize nasıl bakacaklarına siz karar verin.

Yani Ekonomik sistem, doyumsuz ve insan şekline bürünmüş varlıklar tarafından yönetilmektedir.

Bu doyumsuz varlıklar, doğal kaynakların yanı sıra Doğanın yok olmasını da hiçe sayarak, dengesinin bozulması girişiminden geri durmamaktadırlar.

Yani “dünya batsın” umurlarında değil.

Önemli olan “onlar kazanabilsinler”.

Keza; ozon tabakasının delinmiş olması hadisesi Dünyamızda yaşayan canlılar için çok ciddi ve vahim bir gelişmedir.

Kainat, “ben yaratıcı güç” diyorum. Başkaları “doğanın doğal dengesinin gereği” diyorlar. Onların sorunudur. Yaratıcı yüce güç "Allah" kainatı o kadar mükemmel bir şekilde yaratmış ki, insan aklı ile o mükemmel uyum ve dengenin sırrı çözülemiyor.

Kapitalist sistem bir avuç mutlu azınlık için mükemmel bir sistemdir.

Ancak yüz milyonlarca insan için bir kölelik yaşamının başlangıcıdır.

Peki adil ve hakça paylaşım olabilecek bir sistem yok mu?

İnsanların ürettiği ekonomik sistemler adil ve hakça paylaşım içermemektedirler.

O zaman ilahi bir sistemin getirilmesi doğrultusunda bir girişimde bulunalım.

O nedir ki? diye soranlara ne demeliyiz.

Dünyanın neresinde İlahi sistem uygulanmaktadır?

Gören var mı? Bilen var mı?

Putin tarafından söylendiği iddia edilen "Emperyalizmin emrinde olmayan bir Müslüman ülke gösterin, ben Müslüman olacağım" cümlesi ne kadar açık ve acı bir şekilde Müslümanlığın bulunduğu konumu anlatıyor.

İlahi sistem denildiğinde yalnızca İslami sistem anlaşılmamalıdır.

Dünyanın hiç bir ülkesinde ilahi adaletin işlerliğine ve varlığına ne yazık ki şahit olamıyoruz.

İlahi adalet, ilahi yönetim biçimi kutsal kitaplarda hapsedilmiş durumdadır.

Şimdi ben ne yazayım?

Dünyada insanın ulaştığı her alan berbat edilmiştir…

Elimizi nereye atıyorsak elimizde kalıyor.

Birleşmiş Milletler teşkilatınca üye alınmış 195 ülkenin Devlet olduğu ve bu teşkilatça sınırlarının belirtilerek uluslararası hukukla güvence altına alındığı yazılı bir metinle belirlenmiş ise de , böyle bir güvencenin fiilen olmadığını görmekteyiz.

Birçok ülkenin sınırlarını yeniden belirlenmeye çalışmak, insanlık adına utaç verici bir durumdur.

Güçlünün güçsüzü yok ettiği bir dünya düzeni içinde yaşamaktayız.

Hak, Adalet, Hukuk gibi kavramların İnsan hakları evrensel beyannamesinde yer alması ve insanlık adına fevkalade özellikler taşımasına rağmen güçlü devletlerarasında uygulanan yazılı bir metin olmaktan ileriye gidememiş olması, düşündürücüdür.

Dünyanın her yerinde kan ve gözyaşı vardır.

Irak parçalandı.

Suriye’de insanlar kan ağlıyor.

Libya keza öyle…

Savaş devam etmektedir.

Filistin işgal edildi.

Yemen, Somali ve benzeri yerlerde milyonlarca insan katlediliyor.

Dişli isen, Güçlü isen bu dünyada kendine yer edinebilirsin.

Aksi halde; seni canavarlar yutar.

Bilim adamı olmadığım için bilimsel bir makale yazamadım.

Üzgünüm.

Dünya ya bakışım, hiçte iç açıcı değil. Farkındayım. Ancak gerçekleri de ifade etmek görevimdir. Dünyaya ilişkin tek bir özlemim vardır. Olur, mu, olmaz mı bilemem. Ben özlem duyduğum yapıyı bir cümle ile ifade etmeye çalışacağım. "Yaratılanların en mükemmelidir İnsan, bu sefil yaşamı hak etmiyor" hak edeceği yaşam şartlarına ulaşması dileğimdir. Umarım bu yazım onlarca yıl sora da okunduğunda okuyucuya bir şeyler verebilsin.

Saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları