İdris Ortakaya

CAN İZMİR GEÇMİŞ OLSUN…

İdris Ortakaya

Deprem felaketinde hayatını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle anıyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Devletime de şükranlarımı sunuyorum.

Deprem acımız yarım asırdan bu yana hiç mi hiç dinmedi.

Muradiye, Çaldıran ve Erciş depreminde binlerce kardeşimizi kaybettik.

Ardından Körfez Depreminde on binlerce canımız gitti.

Sonrasında Van Depreminde yine on binlerce canımızı kaybettik.

Çok yakın zamanda Malatya ve Elazığ Depremlerini yaşadık.

Daha ismini sayamadığm yüzlerce depremle acılarımıza acı kattık…

En son İzmir Depremini yaşamaktayız.

Deprem bizim kaderimiz.

Deprem kuşağı üzerine binalarımızı inşa etmişiz.

Mevcut halimizle daha çok depremler yaşar ve daha çok canlarımız elimizden gider.

Zihniyeti değiştirmek zorundayız.

Tedbirler almak zorundayız.

Deprem bilimcileri TV kanallarına çıkıp ahkam kesmektedirler.

Şu fay kırıldı.

Diğer fay hattını etkiledi.

O da yakında kırılır.

Şu bölgede, bu bölgede deprem kaçınılmaz durumdadır.

Ha geldi ha gelecek diye fetvalar vermektedirler.

Birileri de çıkıp demiyor ki; kardeşim, İstanbulda bir deprem olursa yüz binlerce insan ölür.

Tedbir almalısınız.

Bakınız, japonya da 7 şiddetinde, 8 şiddetinde hatta 9 şiddetinde depremler olunca hiç bir insan ölmüyor.

Biz de ise 7 şiddetindeki depremler binlerce canımıza mal oluyor.

8, 9 şiddetinde deprem yaşarsak eğer, milyonlarca insanımız yok olur.

Neden?

Çünkü Japonlar depreme dayanıklı konutlar inşa etmişlerdir.

Biz de mecburuz.

Depreme dayanıklı konutlar yapmak zorundayız.

Bunu beceremediğimiz taktirde her üç, beş yılda bir felaketle karşı karşıya kalmaktan kurtulamayız.

Tabii ki bu mesele sadece Devletin meselesi değil.

Bu ülkede yaşayan herkesin meselesidir.

Lüks ihtiyaçtan vaz geçip, öncelikle sağlıklı yaşayabilecek bir evinizin olması konusunda Devletle birlik olmalısınız.

Başka türlü bu sorun çözülemez.

Devlet Millet el ele vermek zorundadırlar.

Gelelim Devletin ilgisine…

2011 yılında Van depremini yaşadık.

Ben de hemşehrilerimle birlikte depremi yaşadım.

Binlerce canımız elmizden gitti.

Deprem saat 14 civarında olmuştu.

O dönemde Cumhurbaşkanımız, Başbakandı.

Başbakanımız aynı gün saat 18.00’da Van’a geldi.

Hemen yaraların sarılması için talimatlarını verdi.

Her türlü ihtiyaçlar karşılandı.

Bir yıl içinde 25 bin konut yapılarak depremde mağdur olanlara teslim edildi.

Körfez depreminde başbakanımız rahmetli Ecevit’di.

Arabayla üç saatte gidilecek yere üç gün sonra gidebildi.

İnsanlar kendi kaderlerine terk edildi.

Malatya ve Elazığ depreminde aynı gün Devlet vatandaşının yanında oldu.

Acılarını paylaştı.

Yaralarını sardı.

İhtiyaçlarını karşıladı.

En son İzmir depremi,

Devletimiz tüm imkanları ile İzmirlilerin yanında oldu.

Evsiz kalanları bir yıl içinde ev sahibi yapacak, inşallah.

Devletimizin bu ilgisinden hoşnut olmayan çürük bir zihniyetin sahipleri var.

Bunlardan birisi ile ben de karşılaştım.

Anlatayım…

İzmir’deyim, havaalanına gitmek için bir taksiye bindim.

Yollar çok kötüydü.

Araba bata çıka gidiyordu.

Şoföre sordum.

Neden bu kadar bozuk bu yollar.

İzmir bundan kırk yıl önce Türkiye’nin en güzel şehriydi.

Her yönüyle.

Şimdi kocaman bir köy görünümünde.

Çok üzüldüm.

İzmir bunu hak etmiyor.

Yazıklar olsun yerel yöneticilere, dedim.

O arada belediye başkan seçimleri de var.

Binalı Yıldırım Belediye başkan adayı.

Bak, dedim. “Binali bey çok yetenekli ve çok deneyimli bir insandır. İzmir için büyük bir şanstır. Seçin onu İzmir’i cennet etsin.”.

Şoför "Yollarımızı altın kaplama yapsa, bile biz AK Partiye oy vermeyiz" dedi.

Durdurdum arabayı ve indim.

İşte böyle anlayış içinde meselelere bakan bir çok arızalı zavallılar var, o güzelim kent İzmir’de…

Eminim, Devletin gayretlerinden hoşnut olmayan bu beyinsel arızalılar "keşke Devlet gelmeseydi" diyebilecek kadar gaflet içindedirler.

İnşallah yakın bir gelecekte sevgili İzmirliler, güzel İzmir’imizi bu anlayıştan kurtarır.

Bizim için önemli olan Devlettir.

Yönetenler babamızın çocukları değil.

Dün Ecevit yönetiyordu.

Bu gün Erdoğan yönetiyor.

Yönetenler gelip geçicidirler.

Aslolan Devlettir.

Devlet, yöneticilerin Devleti değildir.

Bu ülke vatandaşlarının tamamınındır.

Ecevit dün vardı bu gün yok.

Erdoğan bu gün var yarın yok.

Bu zihniyete bir anlam veremiyorum.

Kılıçdaroğlu, erken seçim, diyor.

Erdoğan da " biz kabile Devleti değiliz" seçim zamanında olacak, deyince, Kılıçdaroğlu, yoksul insanlar istiyor, şeklinde konuşuyor.

Sanki Kılıçdaroğlu gelirse, yoksulluk bitermiş gibi…

Hatırlayın; Körfez depremi için gelen dış yardım paraları ile Ecevit işçi emeklilerinin maaşlarını ödemedi mi?

Ne çabuk unuttunuz.

Ama biz yaşadıklarımızı unutmayız.

Erdoğan’ı TV programına davet ediyor.

Allah aşkına sen kimsin?

Normal şartlarda eski CHP’nin ilçe başkanı dahi olamayacak bir durumdasın.

FETÖ’nün kaset genel başkanı oldun.

CHP’yi de kendine benzettin.

Seninle TV’ye çıkarsa kendisini küçültür.

Haddini bil.

Yalanlarına devam et.

Arkanda sürüklediklerin elbette bir gün doğruyu göreceklerdir.

Saygılarımla…        

 

Yazarın Diğer Yazıları