Hikmet Aksoy

Siyaset, kültür ve zaman akortsuzluğu...

Hikmet Aksoy

Daha dün başlamıştı 2017... Bir baktım yılın üçte biri uçup gitmiş... Hesapta yaşamışız güya...

Biri çıkıp, ayrı-ayrı herkese sorsa; "Ne yaptın geçen bu dört ayda?.." diye, ne yanıt verebiliriz ki?

Genelleme yaparsak -belki de- ülkemize özgü/has bir durum bu...

Şurada 15 gün sonra 2017'nin dört ayı tamamlanacak...

Herkes, ama herkes kendine sorabilse;  "Geçen şu günlerde 105 günde ne yaptım?" diye...     

 Ne güzel olurdu!

Bilemiyorum, kişisel olarak pozitif düşünüp -kendileri açısından-  başarıya imza atanlar vardır belki de...

Kuşkusuz,  alkışa değerdir böyle kişiler.

Ama, ya genelleme yapıldığında?

Şu ortamda, şu bitmez tükenmez siyasi çekişme ortamında; kişisel olarak başarılı olanların  herşeyden önce farklı bir alkış hakkı olmalı artık.

***

 Biz niçin böyleyiz?

 Siyasi çekişmeleri seven bir toplum mu olduk?..

Siyaset alanını bir çiçek bahçesine dönüştürecek yerde, giderek kabaran bir şaşkınlıkla içimizde/dışımızda ne kadar çirkeflik, küfür, aşağılama, kavga/gürültü, çamur varsa birbirimize salvo atışı yapıp; toplumda öfke ve kırgınlıklar ve kirli bir ortam yaratıyoruz.

Bu da bizim hünerimiz oluyor!

Bir büyük yanlış... Bir büyük toplumsal araz/hastalık...

"Barıka-i efkardan mukaddeme-i hakikat doğar" yani, fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneşi doğar, demiş şair.

Hangi şair mi? Tartışmalı...

Kimileri Ziya Paşayı gösteriyor. Namık Kemal ya da Şinasi diyenler de var.

Her neyse orası önemli değil.

***

Ortaya atılan köksüz/tutarsız siyasal fikirler; bir olsa, iki olsa üzerinde durup, zaman ayırıp  haklı-haksız araştırma yaparsınız.

Öyle olsa konu üzerinde kim kafa yormaz?

Ama öyle mi?

Her gün değişen gündem ve o gündeme ilişkin pek çok iddia; ardı ardına tefrika edilircesine ortaya atılınca  hangisini değerlendirmeye alabilir ki  insan?

Şaşkına dönmez mi?

Bilirsiniz, balık bile kulağına  soğuk su kaçınca; tansiyonu düşmüş ya da yükselmiş olacak ki, yalpalar durur.

İnsanın bir tür sarhoşluk hali gibi...

Şimdi gün-gün, hatta kimi zaman saatten saate değişen bir siyasal ortamda yurttaşın şaşırmayacağını iddia etmek saflık olmaz mı?

Sağduyusunda "acaba?" sorusu oluşmaz mı?

***

Gerçek o ki; insanın böylesi durumları yine kendisinin yaratıp, ardından çözüm peşinde  koştuğudur  düşündürücü olan...

Burada en değerli şey...

Para ile satın alınamayan...

Ve bir daha elde edilemeyecek olan...

"ZAMAN"ı boşuna harcama duyarsızlığımız...

Su gibi akıp gidiyor zaman, farkında değiliz.

Bir de yarışa kalkıyoruz.

***

Ah kültürsüzlüğümüz, vah kültürsüzlüğümüz.

Yazarın Diğer Yazıları