Emine Aktaş

Sahip olduklarınla mutlu ol

Emine Aktaş

Hayat; genel tanım olarak yeryüzünde canlıların doğumlarından ömürlerinin sonuna kadar iyisiyle kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla, ağlamasıyla gülmesiyle, geçen zaman dilimini ifade eder.

 

İnsanlar dünyaya geldikleri anda tüm çirkinliklerden arınmış bir şekilde, en saf haliyle tüm güzelliklerle yoğrulacak, güzelliklerle şekillenecek yapıdadır. En güzel şeylerle değerlendirme imkanı sunulan insan hayatı zamanın şartlarına göre, zamanın değerlerine göre çeşitli durum ve nedenlerden dolayı ilk günden yaşamın sonuna kadar yaşama isteği ile devam edecektir.

 

Hayat dediğimiz; 5 harf, 2 hece, 1 kelime değildir.

 

Hayat dediğimiz; Bize sunulan bu nimeti güzelliklerle yoğurmaktır, iyiliği besleyip, mutlulukla karıştırıp, sevgi ile harmanlayıp gelecek nesillere emanet etmektir. Biz bunu başarabilmek için ilk başta hayatın amacını öğrenmeliyiz. Amacına uygun davranıp amaca ulaşabilmek için çabalamalıyız. Bu çabalama esnasında bir yerlerde tıkanabilir, nefes almakta zorlanabiliriz, seçenekler zorlayabilir bizi. Böyle bir durumda amacına ulaşmak için yüzünü başka yöne çevirip başka seçenekler aramalıyız.

 

Yeni yol bulmalıyız, o yolu değerlendirmeli, o yolu bahara yeni girmiş gibi renklendirmeliyiz. Yeni insan tanımalı, o insanı kendine tecrübe edinmeli, o insanı hayata kazandırmalıyız düşüncelerimizle. Yarın yaparım deyip yapmadığını yapmalı, anı ertelemeden o anı olabilecek en güzel haliyle yaşamalıyız. Bunları yapmazsak rüzgarın önündeki kuru yaprak gibi oradan oraya savruluruz. Başka yolcuların yoluna bakmakla kalırız. Başkalarını duyarız ama anlamlandıramayız. Acıya şahit oluruz ama acıyı hissedemeyiz. Acıyı yaşayanla acısına bir olamayız.

 

Çıkarmalıyız gözlüğü. Ağacın yeşilliğini, denizin mavisini, yılan gibi uzayıp giden yolun zarifliğini, simit satan yaşlı amcanın yüzündeki hayat tecrübesini, yeşillikler arasında göğe bakarak hayallere dalan kızı, parkta koşan ama her şeyden habersiz sadece anı oyun oynayarak değerlendirmeye çalışan, yürekleri kadar yüzündeki masumiyeti güzel ama dizleri tozdan görünmeyen çocuklara bakmalıyız. Bankta oturmuş geleceğin planını yapan çifte bakmalıyız.

 

Çıkarmalıyız kulaklığı. Yaprak hışırtısını, dalga sesini, çocuğun ağlamasını, genç kızın kahkahasını duymalıyız. Bugün eve giderken yürüyerek gitmeliyiz. Boşverelim yağan yağmur saçlarımızı bozsun. Ayakkabılarımızı kirletsin. Üstümüzü ıslatsın. Sabah uyanınca perdeyi aralamalıyız. Güneşin doğuşuna şahit olup şükretmeliyiz. Pencereyi açınca o havayı içimize çekmeliyiz en derin haliyle. Uyanınca sanal aleme kapılmamalı hemen. Almalı kitabı, almalı kahveyi, balkona geçmeli doğayla insanı bütünleştirmeliyiz. Doğayı dinlemeli, bizden, hayattan beklentilerini hmeliyiz. Htirmeliyiz doğaya ondan beklentilerimizi.

 

Tüm bu güzellikler varken yaşamak zorunda olduğumuzu htiğimiz için, sırf yaşamak için yaşamalıyız. Yaşamı güzelleştirmeliyiz. Taşların arasından çıkan bir çiçek olmalıyız. Etrafa güzel kokular saçmalı, geleceğe hiç solmayacak en güzel nesil olacak olan ümidimizle yeşermiş, azmimizle büyümüş, hayata bakışımızla şekillenmiş çocuğu bırakmalıyız. Hayat bizi değil, biz hayatı güzelleştirmeliyiz yaptıklarımızla, yapmayı planladıklarımızla.

Yazarın Diğer Yazıları