Emine Aktaş

Hayatımızdaki çizgiler

Emine Aktaş

Bazen öyle anlar olur ki kendiniz bile kendinizi tanıyamıyorsunuz. Ne kendinize ne htiklerinize anlam veremiyorsunuz.

 

Kendinize bir çizgi belirler o çizgiyi geçmeyeceğinize inanırsınız. Kendinizi ona göre koşullandırırsınız. O belirlediğiniz çizgiye göre yarına merhaba demeye hazırlarsınız kendinizi. O çizgiye o kadar anlam yüklemişsinizdir ki o çizginin sizi, sizin belirlediğiniz koşulların dışına çıkarmayacağına inanırsınız ama belki unuttuğunuz belki unutmadığınız halde aklınıza gelmiş olup önemsemediğiniz toplumdaki diğer insanların fıtraten de olsa bir şekilde iletişime geçmek zorunda olduklarını düşünmemişsinizdir ve her şey orada başlamıştır oysa. Belirlediğiniz çizginin ya yeri ya şekli ya uzunluğu ya da sınırı değişmek üzeredir. Buna engel olamıyorsunuz isteseniz de. Belirlediğiniz nokta, çizdiğiniz çizgi ilerde sizin için tüm anlamları taşıyabilecek, çizginizden önceki her şeyin ne kadar anlamsız ve hatta çizginin ne kadar gereksiz olduğunu size en derin haliyle htirecek, kışın ayazında günün birinde sıcak bir tebessümle, kırmızı montlunun samimi bir merhabasıyla silinecek ve günlerdir ve hatta aylardır, yıllardır sizin için lügat lügat anlam taşıyan çizginiz bir anda anlamsızlaşır . Bundan önceki hayatınız sizin belirlediklerinize göre ilerliyorken bundan sonra siz belki o çizgi hiç yokmuş gibi bir o yana bir bu yana olacak şekilde yaşamaya başladığınızı belki de hiç fark etmeyeceksiniz. Ortada ne çizginiz ne sınırınız kalmıştır oysa, siz ve sizi yönlendiren duygularınızdan başka.

 

O soğuk kış ayazında kırmızı montlunun merhabasıyla gelen tebessümündeki sıcaklıktır artık çizginiz. Hatta siz onun çizgisi olmuşsunuzdur. Her şeyiniz o olmuştur ve belki uzun bir aradan sonra fark ettiniz bunu. Herkeste onu aradınız ama bulamadınız, her sese onun sesidir diye döndünüz ama o ses; aradığınız ses değil, usul usul döndünüz önünüze ve ilerlemeye devam ettiniz onun kokusunu duymak, sesini işitmek ve hatta sıcak tebessümüyle birlikte onu görmeyi umut ederek.

 

Bir yanınız rüyalarınıza gelmesini çok isterken bir yanınız hayallerinizden çıkıp gerçeğiniz olsun ister ve siz bu duygularla sabaha uyanmaya niyet ederek uyumaya geçmişsinizdir.

 

Dününüzü hesaba katarak yarınınızın alacaklısı olduğunuzu bilerek anınızın şahidi olacağınız şekilde çizdiğinize inandığınız çizginizin artık aklınıza bile gelmediğini, duygularınızın sizi yönlendirdiği gibi yaşamaya başladığınızı belki de hiç fark etmeyeceksiniz. Oysa bu kadar basit olmamalıydı çizginizin silinmesi, sınırlarınızın belki de sınırsızlaşmasını kabullenişiniz bu kadar basit olmamalıydı. Sıcak bir merhabayla; belirlemek için günlerinizi ayırdığınız çizginizin bir anda silinmesi bu kadar kolay olmamalıydı.

 

Kışın ayazında, sıcacık tebessümüyle gelen kırmızı montlu çocuğun çizgisi olmuşsunuzdur ve siz acısıyla tatlısıyla birlikte gülüşlerinizde ve ağlayışlarınızda çizgisi olduğunuzu yaşıyorsunuzdur farkında olmadan.

Yazarın Diğer Yazıları