Dr. Muhammet Veysel Zortul

Bit

Dr. Muhammet Veysel Zortul

Saraybosna toprakları içerisinde dünyaya gözlerini açmıştı.Burası küçücük bir köydü.Köylülerin yapabilecekleri işler ise oldukça sınırlıydı. Fakr-u zaruret, aleni bir durum olmanın ötesinde adeta bir kaderdi doğduğu topraklarda.Babası bir Sırp köylüsüne domuz çobanlığı yapmaktaydı. Ancak bu iş, aileyi geçindirebilmek için yeterli olmayınca Payitahta köle olarak satıldı Küçük Rüstem.

Neyse ki zeki biriydi. Bu yüzden Enderun’a kaydedildi. Herkesin hayatında dönüm noktaları vardır ya; işte Rüstem’in hayatının dönüm noktası da bu okula kaydedilmek oldu. Artık bundan sonrası talihine ve çalışmasına kalmıştı.

Belki yaşı küçüktü fakat hırsları büyüktü. Çok çalışıyor ve yükselmesini şansa bırakmak istemiyordu. Bu gayreti ile kısa sürede dikkat çekti ve iç oğlan olarak saraya alındı. Ancak burada bir sürü rakibi vardı ve yükselmesi için Sultanın gözüne girmesi gerekiyordu.

Bir örümcek gibi pusuya yatmış, kaderin ağlarını örmesini ve ona beklediği fırsatı sunmasını bekliyordu. İşte bu fırsat, Sultan’ın elindeki bir kâğıt parçası olur. Pencere kenarında oturan Sultan, elindeki kâğıdı düşürünce herkes bu kâğıdı getirebilmek için büyük bir yarış içerisine girer ve merdivenlerden aşağı doğru bir koşuşturma başlar.

Bu koşuşturmayı Rüstem de takip etmektedir. Belki kendisi de aynı şeyi yapmalıydı. Ancak merdivenlerden inip o kâğıdı geri getirmek oldukça sıradan bir vazife değil miydi? Şayet Sultan’ın gözüne girmek istiyor ise çok daha fazlasını yapmalıydı. Bu yüzden tüm iç oğlanlar merdivenlerde birbirlerini eze dursunlar, Rüstem hiç düşünmeden pencereden atlar; ufak tefek sıyrıklarına aldırış etmeden kâğıdı efendisine getirir.

Artık göze girmiştir ki Kanuni Mohaç’a giderken birinci silahtarı o idi. Ardındansarayın atlarından sorumlu baş imrahorluğa getirilir.Sonra Teke Sancak Beyi ve sırasıyla Dulkadir, Karaman ve Diyarbakır Beylerbeyi olur.

Diyarbakır’dayken sıklıkla talihini düşünür. Evet, şimdiye kadar talih hep yanında olmuştur. Ancak o, çok daha fazlasını ister. Gerçi hepimiz de öyle değil miyiz? Hep daha çoğunu istemez miyiz?

Bu arada Ukraynalı Roxelaneveya Kanuni’nin tabiriyle Hürrem Sultan, biricik kızı Mihrimah’a iyi bir koca namzedi aramaktadır. Aklında ise sarayla sürekli irtibat halinde olan Rüstem Paşa vardır. Hürrem’in bu niyeti duyulunca bu işin önünü kesmek isteyenlerolur ve ortaya bir iddia atılır. İddiaya göre, Rüstem Paşa cüzzamlıdır ve bu hastalığından dolayı evlenmesi olanaklı değildir.

Derhal Diyarbakır’a saray tabiplerinden Mehmet Bey gönderilir. O günün tıp telakkilerine göre, cüzzamlı birinde bit olması mümkün değildir. Tabip, Diyarbakır’a ulaşır ve huzuruna vardığı Paşa’dan soyunmasını ister. Kadere bakın ki Rüstem’in ikbal basamaklarını hızla tırmanabilmesi gücüne, kudretine, cesaretine veya zekâsına değil sadece ve sadece bir bite bağlıdır.

Muayene oldukça uzun sürer. O süre zarfında hem muhalifleri hem de Rüstem Paşa ha bire dua ederler. Muhalifleri, üzerinden bit çıkmasın diyedua ederken Rüstem ise onlarca hatta yüzlerce bit çıksın diye dua eder. Ve nihayet o bir bit bulunur ve hemen en seri ulaklarla saraya müjde verilir.

Bu bit olayı, gerçek midir yoksa Rüstem Paşa’nın muhalifleri tarafından uydurulmuş mudur, tam olarak bilemiyoruz. Ancak bu olay dilden dile dolaşır ve hatta şairlerin şiirlerine bile konu olur. Şairin biri aynen şöyle der:

“Bir insanın kaderi sağlam, talihi yar olursa sırasında biti bile işe yarar.”

Yazarın Diğer Yazıları