Mahur Beste
Dr. Mine Kılavuz Ongün
Makamların kimisi efkâr bastırır, kimisi gönül coşturur. Kimisi ayrılık kokusu getirir. Dalıp götüreni mi dersiniz? Bazısı bizim bile hmediğimiz bir gülümseme olur dudağımızda… Bazen susturur, bazen söyletir. Yani eserler sadece sazı değil, gönlümüzü de titretir.
Mahur, Türk Müziğinde kurallarına uygun dizilen notalarla, sazları dile getirirken, icra edenin ve dinleyenin gönlüne dokunan makamlardan sadece birisi olmuş. Kabaca, sekiz sesin farklı işaretlerle değişmesi ile farklı makamların dizileri meydana gelmiş, bu diziler belli kurallarla seyir yapılmış ve bunlardan biri Mahur Makamı olarak adlandırılmış. Fakat gelin görün ki, bu yazı makamlarla, notalarla devam etmiyor.
“Mahur Beste" sözü, akıllara bir makamdan çok, üstadlar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanını, bir de Attila İlhan'ın sözlerini yazıp Ahmet Kaya'nın besteleyip seslendirdiği eseri getiriyor.
Mahuru Türk Musikisi, "sevincin zirvesi" olarak tanımlamaktaysa da, Attila İlhan, "Mahur Beste" adlı şiirini yazarken ne sevinçten ağlamıştır, ne dinlediği mahur bir beste, ne de yanında Müjgan diye biri vardır. Ona bunları yazdıran, soluduğu bambaşka bir havadır, acı bir yeldir. Bu havada o, sevincin değil ama belki de hüznün zirvesini yaşamıştır:
"Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnız,
O Mahur Beste çalar, Müjganla ben ağlaşırız."
İlhan, özellikle bu mısrada kastettiği şeyi, Ahmet- Gülten Kaya çiftine açıklarken, çiftin yüzündeki utangaç tebessümün mahçubiyete dönüştüğünü görmüştür. Çünkü Müjgan, Farsça'da "kirpik" anlamına gelmektedir. Attila İlhan'ın ''Mahur Beste'' isimli şiiri, bu yönüyle tevriyenin en güzel örneklerinden birisi olmuş. Yani kastedilen uzak anlamı gizleyerek, sözün yakın anlamını söylemiş. Bu sanatla biz yakın anlamla oyalanaduralım, asıl anlatılmak istenen, ustaca diğer anlamda gizlenmiş. ''Müjgan'' ilk anda kadın ismi olarak anlaşılırsa da uzak anlam olarak ''kirpik'' anlamında kullanılmış…
Attila ilhan, bu güzel şiiri, vatanlarını çok seven, ancak kıyılarının tümünü kaybetmiş olan denizlere yazarken, bakın şiirinin hikâyesini nasıl anlatmıştır:
"12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz'lere kıymışlardı. Karşıyaka'dan İzmir'e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm.''
MAHUR BESTE:
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara