Dr. Mine Kılavuz Ongün

Kısa Hikayeler 3: Takvim Amca

Dr. Mine Kılavuz Ongün

Hastalarımı bir sonraki gelişlerinde kolayca hatırlayabilmek için, sayfalarına kendimce notlar düşerim. Bu notlar bazen hastalığı ile, bazen bir özelliği ile, bazen yaşadığımız bir olayla ilgili olur. Bu anımdaki kahramanımın sayfasındaki notumda "Takvim Amca "yazar. Bir de gülen suratifadesi. Bakmayın bu ifadeyi koyduğuma. Çok asabidir Takvim Amcam. Kolay sinirlenir, kızar, söylenir, tahammülsüzdür. Dokunmaz bana bu halleri, severim Takvim Amcamı ve nedense bu hallerine rağmen o da beni sever. Sohbeti sever kendince, her gelişinde ülke gündemi ile ilgili bir şeyler söylemeden edemez. Koltuğunun altında gazetesi vardır ve oradan seçip bana göstermek istediği ve üzerinde konuşacağı bir de haber her seferinde. Söylediklerim her zaman hoşuna gitmeyebilir. Fikirlerime katılmıyorsa, çok bariz bir şekilde tepkisini koyar, katılıyorsa takdirini gizler. Fakat ben dudağının kenarındaki gizli gülümsemeyi her zaman görürüm. Hayatla kavgalı gibidir zaten. Yaşı da, KOAH'ı da iyice ilerlemiştir ve Oksijen Tüpüne bağlı bir yaşamı olduğu için bu gerginliği normal sayılır.

Yılın ilk günleri. Bir takvim getirdi bana. Hani şu yapraklı, yazılı, kısa anlatıları olan takvimlerden.

-Al bunu duvarına as, her gün de oku, dedi. İşin doğrusu odamdaki duvarların hepsi dolu olduğu için asacak yer bulamadım, Takvim Amcamı kırmamak için de her gün okumak için, takvimi çekmeceme koydum. Ama her gün de okudum. Takvim Amcamın bunun hesabını soracağını bilmeden.

Bir sonraki gelişinde Takvim Amca muayenesinin ve işlemlerinin bitmesini sabırla bekledi, sonra bana göstere göstere duvarları gözden geçirdi. Bana dönerek:

_Takvimi beğenmedin mi? Dedi.

Biraz mahcup:

-Ben onu duvara asmadım, okuması kolay olsun diye hemen yanımdaki çekmeceye koydum, cevabını verdim. İnandırıcı olsun diye de, çekmecemden çıkardığım, her günkü yaprağı okuduktan sonra kopardığım takvimi gösterdim ona.

Bu cevap ve koparılmış takvim yaprakları öfkesini biraz dindirmiş olsa da, tam olarak istediği durum bu değildi. Elindeki reçete ve sürekli yanında gezdirdiği nefes açıcı ilacını masaya bıraktı. Takvimi elimden aldığı gibi, karşıduvara, göz muayenesi için kullandığım levhayı kaldırıp onun yerine asması bir oldu:

-Gözünün önünde olsun ki, okumayı unutma dedi ve gitti. Ne yalan söyleyeyim muayene levhasına ihtiyaç duyana kadar onu yerinden çıkarmadım. Ama zavallı takvim çok geçmeden yine çekmecedeki yerini almak zorunda kaldı. İlerleyen günlerde her gün hasta listesini kontrol etmeyi de ihmal etmedim. Öyle ya, Takvim Amca'nın ne zaman geleceği belli olmazdı. KOAH bu.Her an daralabilir, ilacı bitebilirdi.Personelimi detem bihledim,Takvim Amca'yı görür görmez onun gönlünü hoş tutmak adına takvimi yerine asıyorduk.Her gün yapraklarını okumayı unutmadan..

Uzun bir zaman geçti. Neredeyse yılsonuna yaklaşıyorduk. Bir gün yine poliklinik yaparken, personelim yanıma gelerek Takvim Amcanın geldiğini haber verdi. Bende bir heyecan sormayın. Hastam çıkınca hemen takvimi Takvim Amcamın görmesini istediği yere astım. Fakat o da ne! Takvim yaprağı o günün tarihini göstermiyordu. Hemen okuyamadığım yaprakları kopararak, o güne uygun hale getirdim, ardından hazırlıklı olmanın haklı gururuyla, sıradaki hastamı çağırdım. Takvim Amca içeriye girer girmez çaktırmadan duvarı kontrol etti. Memnun olmadı nedense. İşlemleri bitmişti ki, tam çıkacakken:

-Okumadınız değil mi? Dedi. Daha cevabımı beklemeden:

-Okusaydın,14 Kasım'ın "Dünya KOAH Günü" olduğunu ve size yazdığım notu görürdünüz" diye sitem etti.

Biliyordum ki o güne kadar okuduğum yaprakların hiçbiri benim için bir savunma olamayacaktı, onu ikna etse bile beni rahatlatmayacaktı. Hiçbir şey söylemeden çekmecedeki yaprakları alıp 14 Kasım'ı buldum. Sayfada "Dünya KOAH günü" yazıyor, altında elle bana yazılmış bir not:

-Dr Hanım zorlanmadan alabildiğiniz her nefesin kıymetini bilin. Eğer hayattaysam bu gün beni sormayı da unutmayın.

Ben kendimi toparlayıp normal hayata dönünce Takvim Amca çoktan gitmişti.

O gün takvimi bir çiviyle duvara, hem de onun istediği yere Göz Muayene Levhasının yanına sabitledim. Her gün okumayı da unutmayarak.

Günler geçip,yılı sonlandırmaya çalışıyordu ki bir gün Takvim Amcam yine geldi.İçeriye girdi,her zamanki gibi duvarı kontrol etti.Yüzünde yine bir hoşnutsuzluk ifadesi..Bu seferki belli ki benimle ilgili değildi.Yine gazetesinden bir yazı gösterdi,bana da okuttu. Sonra "bıktım ben bu Oksijen Tüpünden" dedi ve gitti.

Takvim Amca bu kez kapıdan çıkarken benim yüzümde haklı bir gurur,onun dudağında ise yine o  gizli  gülümsemesi vardı.O günden sonra bütün yaprakları okuduğunu biliyorum dercesine….

Yazarın Diğer Yazıları