Dr. Hasan Oktay

Bizim Ermeniler üzerinden Rusya ABD kavgası

Dr. Hasan Oktay

Ermeniler ve Türkler

1016’da Aristakis ıslık çalan oklar ile şimşek gibi hızlı atlar üzerinde gelen bir topluluktan yani Türklerden haber verdiği günden beri gregoryen tarikatı/cemaatine mensup olanlar bizim Ermenilerdir. Muhteris yöneticilerin kiliseyi bölüp cemaat arasına nifak sokmaya çalıştıklarında Sultan Melikşah babalık yapmıştır bizim Ermenilere. Bizans kendi dinlerine mensup olmalarına rağmen Ermeni cemaatine güvenmiyor ve onları Orta Anadolu’ya çekiyor, Selçukluya karşı bir güvenlik hattı oluşturmak için. Bizans’ın komutanı olan Ermeni Filaretos 1071de Malazgirt’te Türkler mi Bizans mı sorusuna net cevap vermiş ve Bizans ile birlikte savaşa girmemiştir. Malum Diojen sultan Alpaslan’a yenilince Ermeni cemaati Orta Anadolu’dan Toroslara çekilmek zorunda kaldılar. Otorite boşluğunu iyi değerlendirip cemaatten cemiyete geçme denemesi yapan ve Çukurova’da bir baronluk kuran Ermeniler bu sefer Haçlılardan medet ummuş ve Papalığı kurtarıcı olarak görüp haçlı seferlerine yardım ve yataklık yapmışlardı. Zor günlerdi haçlılar düzenli ve devamlı seferleri idame ettiremiyor, Ermeniler ise kurdukları yapıyı ayakta tutamıyorlar, Anadolu Selçuklularına tabi olmak zorunda kalıyorlardı. Moğollar Anadolu’ya gelme arifesinde Papalıktan bulamadıkları şefkat ve yardımı Moğollardan umdular. Hatta Papalık ile Moğolları buluşturdular yine Ermenilere çare olmadı. Cemaatten cemiyete cemiyetten devlete geçiş bir türlü olmuyordu. Memlukü Sultanı Baybars adeta Ermenileri cezalandırmış baronluk yerle bir olmuş ve taçları Katolik Fransa’ya geçmişti. Maceralardan yorulan Ermeniler tekrar kilise cemaati hayatına döndüler. 1461 de Fatih Sultan Mehmet Ermenilere tekrar babalık yapmış ve Anadolu’da dağınık vaziyette yaşayan kilise cemaatine İstanbul’da Patriklik merkezi oluşturarak millet statüsü vermiştir.

ABD’li Protestan misyonerler

400 yıl 1801 yılına kadar Ermeni gregoryen cemaati huzur ve güven içinde dini ve kültürel hayatlarını sürdürmüşler. 1801de Amerikan Protestan misyoner teşkilatı İzmir’de İncil basma dağıtma hakkı elde eder. İşte ne olduysa bundan sonra olmaya başlar. Misyonerler Müslümanları kendi dinlerine çevirmeyi başaramazlar ama Ermeniler keşfederler. Amerika’nın aynen Papalık gibi, Moğollar gibi Ermenileri keşfetmesi yine faturanın Ermenilere çıkmasına sebep olurlar. Osmanlı son demlerini yaşamakta ve Rusya’da ortodoksluk mezhebi hamiliğine soyunması ile bizim olan Ermeniler üzerinde ABD Rusya rekabeti çekişmesi mücadelesi başlar.

Rusya ve Ermeniler

Misyonerler Ermeniler üzerinde etkili oldukça Rusya daha derin stratejik planlar yapar. 1827de Rusya Revan guberniyasını kurmak için Anadolu’dan ve İran coğrafyasından 80 bin Ermeni’yi bugünkü Ermenistan’a toplar. Adeta misyonerlerin etkisinden elinden bizim olan Ermenileri almış olur. Protestan Amerikalı misyonerler birazda Osmanlının ileriyi göremeyişinden- aynen son 20 yılda FETÖ organizasyonunda olduğu gibi -Robert Koleji, Tarsus Amerikan koleji, Merzifon koleji Harput koleji gibi istasyonlar kurmuş ve Ermenileri adeta bu okullarda eğitiyor ve dönüştürüyorlardı. Osmanlı bizim olan Ermenileri kaybediyor, Ermeniler üzerinde söz sahibi olan ABD ve Rusya müthiş bir rekabete girişiyorlardı. ABD’li misyonerler daha yumuşak, Rusya ise tabiatları gereği daha sert politikalar uyguluyor ve Ermenileri içinden çıkılmaz bir yola sevk ediyorlardı. Rusya Ermenilere devlet sinyalleri verirken misyonerler Ermenileri eğitiyor, gelişmekte olan ABD’ye iş ve insan gücü olarak sevk ediyorlardı. Osmanlının Ermenileri artık Osmanlının olmaktan çıkıyor Osmanlının içinde çözümsüz bir probleme doğru hızla ilerliyordu. Bu gelişmelerden ise en fazla İstanbul Gregoryen patrikliği rahatsız oluyordu. Çünkü misyonerler Ermenileri Protestan yapıyor, Katolik yapıyor kilise ile olan bağlantılarını kesiyor, Rusya ise Ermenileri Erivan’a topluyor kilisenin etki alanı zayıflıyordu.

1915 ve VAN

1915e gelindiğinde manzara bu şekilde iken patlak veren 1. Dünya savaşında İngiltere Rusya ittifakı Çanakkale’de denize saplanınca Rusya Doğu Anadolu’da kontrol ettiği Ermenileri Çanakkale cephesi zayıflasın İngiliz gemileri boğazı geçerek Kırım’a çıkartma yaparak sıkıntıda olan Çarlık Rusya’sına yardım edebilsin diye isyana sevketti.

Tarihe Van isyanı olarak geçen bu stratejik eylem planı bizim olan Ermenileri ciddi anlamda sıkıntıya soktu. Kendilerine yeni bir vatan mı kuruluyor yoksa Çarın saltanatının devam etmesi için kurban mı veriliyordu. Nisan ayı ortalarında Van isyanı başlayınca tükenmişlik yaşayan Osmanlı 24 Nisan’da bir çare olarak ABD misyonerlerinin, Yabancı konsolosluklarının ve Rusya’nın etki kontrol ve yönlendirmesi ile hareket eden komitacı liderlerin yakalanma kararını çıkartıyor. Bu talimat Van isyanını daha da ateşliyor ve Rusyacı Aram Manukyan liderliğindeki Van Ermeni isyancıları 25 Mayısta Van’ı ele geçirip geçici Van hükümeti kurduğunda ve Osmanlı coğrafyasında yaşayan Ermenileri Van’a davet edince 27 Mayısta sevk ve iskân kanununu yani tehciri harekete geçiriyor. Bir taraftan Rusya diğer taraftan batılı devletler bizim olan Ermeniler üzerinden Osmanlıya son darbeyi vurmaya hazırlanırken bir çare olarak Osmanlı tehciri gerçekleştiriyor.

Osmanlının Çanakkale’de direnmesi, Van’da isyana karşılık Ermenileri tehcire tabi tutulması Rusya’da çarlık sisteminin yıkılmasına sebep oluyor. ABD’li misyonerlerin Ermenilerin isyanlarında etkin rol aldığı, isyanları sevk ve idare etiği bilgileri ABD’nin de işin içinde olduğu görüşünü ön plana çıkardı.

Van isyanı sonucu 250 bin Ermeni şehir tekrar Osmanlı tarafından geri alınması söz konusu olduğunda Rusya’nın kontrolündeki Erivan’a göç ettiler. ABD’li misyonerler tarafından ayrılıkçı fikirler ile yetiştirilen ama Rusya’ya kaptırılan bizim olan Ermeniler üzerinden bu derin savaş hala devam ediyor.

Sevr anlaşmasını yırtan ATATÜRK

Sevr anlaşmasını paçavra gibi yırtıp atan ve Türkiye Cumhuriyetini kuran kadro misyoner okullarını kapatarak bizim olan Ermenileri bizden kopartan bu yapıya gerekli dersi vermiş oldu. Aynen 15 Temmuzda milletin başına bomba yağdıran FETÖ’ye verilen cevap gibi.

Kapitalizm ve Sosyalizm kıskacında Ermeniler

Bizim olan Ermeniler üzerinde ABD Rusya rekabeti çekişmesi bitmek bilmedi. Bolşevik Rusya Çarlık dönemi Ermeni politikalarını Sovyet mantalitesine rağmen devam ettirdi. Ruslar kurdukları yeni sistemi dünyaya propaganda yapabilmek için bizim olan ama Rusya’ya göçürülen Ermenileri sürekli kullandılar. Rusya 1946 da dünyaya dağılmış olan Ermenilere anavatana dönme çağrısı yaparak bir anlamda sosyalist dünya düzeninin kapitalist dünya düzenine göre daha iyi olduğu söylemini geliştirdi. 1965 yılında Revan’daki Ermeni soykırım müzesini açarak yine dünyaya dağılmış Ermenileri tekrar Rusya’ya davet etti. Türkiye batı bloğunu seçtiği için Rusya bizim olan Ermeniler üzerinden Türkiye’yi kötülemek batı bloğunu zedelemek için bu propagandayı her geçen gün artırarak devam ettirdi. ABD ise Rusya’nın Ermeni meselesindeki yumuşak karnını görerek Lübnan Ermeni kilisesinde yetişen Ermeni din adamlarını Rusya Ermenilerinin dini ihtiyaçlarını karşılamak üzere gönderdi ve ABD Rusya Ermenilerine el atmış oldu.

ASALA KGB CIA

Bizim olan Ermenilerin üzerinden kapitalist sosyalist bloğun kavgası yine Türkiye’ye ağır faturalar çıkarttı. ASALA adı altında ABD Rusya hesaplaşması Türkiye üzerinden görüldü. Her ne kadar Ermeni terör örgütü olarak dünya kamuoyuna servis edilmiş olsa da bu CIA-KGB kavgasının bir yansıması idi. Yine hesaplaşma alanı Türkiye ve Türkler oldu. İstihbarat örgütü desteği olmadan bu ölçekli eylemlerin yapılması mümkün değildir. Türkiye bunu bilmesine rağmen mensup olduğu NATO bloğunun gereği sessiz kaldı ve ya Ermeni ASALA terör örgütü söylemi üzerinden olayı kamuoyuna yansıtabildi.

Soğuk savaşın bitmeye yüz tuttuğu SSCB sisteminin dağılmaya başladığı bir süreçte ASALA Ermenilere emanet edildi ve ilk eylemlerinde yakalanarak bu örgütün bir Ermeni örgütü olduğu algısı sağlamlaştırıldı ve CIA-KGB hesaplaşması böylece karartıldı.

SSCB yıkılıp federasyon Rusya’sı dönemi oluşmasına rağmen Ruslar hala eski alışkanlıklarından vazgeçmeyerek Ermenistan üzerinden Çarlık ve SSCB dönemi politikalarını devam ettirmek istiyordu.

ABD ise soğuk savaş döneminde SSCB ile verdiği mücadelede önemli bir alan olan Ermeniler üzerindeki etkisi devam ettirmek, Rusyanın Ermenistan ve Ermeniler üzerindeki tesirini kırmak istiyordu.

Bizim olan Ermeniler üzerinde 200 yıldır devam eden ABD Rusya rekabeti ve çekişmesi aslında Türkiye’nin inisiyatif alamaması meseleye “soykırım” korkusu ve baskısı altında bakmaya çalışması neticesi alan ABD ve Rusya’ya bırakılmış oldu.

Biden ve soykırım

ABD Başkanı Barak Obama’nın Nisan 2009 da Ankara ve İstanbul ziyaretleri peşinden Ermeni açılımını getirmişti. Rusya ise Azerbaycan üzerinden Türkiye’yi köşeye sıkıştırmış ve böylece bu teşebbüs akamete uğramıştı. Papa ABD sürekli Ermenistan üzerinde bir baskı ve değişimin olması için hareket halinde idiler. Paşinyan’ın 2018de iktidara gelmesi bir anlamda batıyı umutlandırmıştı. 44 günlük Karabağ savaşı Azerbaycan’a topraklarının bir kısmının işgalden kurtarma fırsatı verirken diğer taraftan ise Rusya’yı Karabağ’a yerleştirmişti. Savaş sonrası Ermenistan’da yaşanan kargaca darbe teşebbüsleri ve alınan erken seçim kararı bizim olan Ermenileri ve Ermenistan’ı yeni bir dönüm noktasına getirdi. Ermenistan ya 200 yıllık Rusya politikalarına dur diyecek ve kendilerine yeni bir yol seçecek veya Rusya ile bir200 yıl daha devam edecek. İşte bu noktada 2009 yılında Obama’nın başlattığı ve akamete uğrayan Ermenistan açılımına o devirde Obama’nın yardımcısı olan ve şimdi ABD başkanı olan Biden “ soykırım” söylencesi ile bizim olan Ermenileri Rusya’dan kurtarıp adına bir adım atmış oldu. Biden Ermenistan’ı ve seçimlerini kendi politikalarına göre yönlendirmek, hatta Rusya’yı Ukrayna, Belarus, Kırım, Gürcistan’dan sonra Ermenistan’dan da sıkıştırma yönteminin bir aleti yapmak için “soykırım” bombasının pimini çekip ortalığa saldı. Bakalım bu bomba bizim olan Ermenileri mi Rusya’yı mı yoksa ABD’yi mi patlatacak. Türkiye soğukkanlı bir şekilde tarihsel sürecin sonucunu kendi lehine çevirmek, bizim olan Ermenileri bu mücadeleye kurban vermemek için yeni politikalar geliştirmelidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları