Dr. Erdal Orman

Kalkınma ve İstihdam Umudumuz: ''DAKA''

Dr. Erdal Orman

Kökeni 1950’li yılların Avrupa’sına dayanan Kalkınma Ajansları, ülkemizde de özellikle AB üyelik süreciyle birlikte bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması amacıyla kurulmaya başlanmıştı. 2006 yılında 5449 sayılı kanun ile başlayan bu süreçte, bugüne kadar Türkiye’de 26 tane kalkınma ajansı kurulmuştur.

Görevi; Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğini destekleyerek yerel potansiyelin açığa çıkmasını sağlamak olan bu ajanslardan en önemlilerinden biri, ilimizde de çok aktif olarak faaliyet gösteren ‘Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı’dır.  DAKA,  başta Van olmak üzere Muş, Bitlis, Hakkari illerinde kamu yatırımlarına ilişkin öncelikleri belirleme, kalkınmayı yürütecek idari yapıları güçlendirme, yatırımları bütçelendirme ve planlama gibi çok önemli bir misyonu sırtlamış durumda…

Özellikle doksanlı yılların o kasvetli atmosferinde, terörün pençesinde kıvranan bölge illerinde, güvenlik öncelikleri yüzünden ertelenen, keşfedilmeyi bekleyen birçok potansiyel yatırım unsuru, günümüzde DAKA tarafından kuruluş amacına uygun olarak bir bir ele alınıyor…

Ajans kurulduğundan beri bölgede istikbal vadeden hangi alan varsa el atmış durumda. Her geçen gün yeni müjdeli haberler, yatırım çağrıları veya başarıyla tamamlanan istihdam çalışmalarıyla ulusal medyada da adından söz ettiriyor doğrusu.

Hatta bunlar bazen uluslararası haber ajanslarının bile dikkatini çeken örnek girişimler halini alıyor. İlk olarak güneş ülkesi Tuşba’nın en atıl vaziyette bulunan doğal potansiyelini ele alan DAKA, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili düzenlediği sempozyumlar ve mali destek programıyla Van’ı güneş enerjisi yatırımlarında lider kent konumuna taşımayı başardı.  Bu sayede Enerji Piyasası Düzenleme kurulunca güneş enerjisi üretiminde en yüksek kota Van’a verilmişti. Birbiri ardına gelen yatırımlarla zaten elverişli arazi ve güneşli iklim koşulları sayesinde firmalar en verimli enerjiyi Van’daki santrallerinden elde ediyorlar…

Bu müthiş olay, tabiri yerindeyse güneşiyle övündüğümüz ilimiz için gerçekleşen rüyalardan sadece biri.

Gerçeğe dönüşen rüyalardan biri de Tekstilkent. İlk başlarda tekstil gibi bir yatırım kolunun Van’a birazcık yabancı olduğu düşünülerek dudak bükülmüştü. Oysa bu sektörde Van’ın potansiyeli sanılandan çok daha fazla idi. İstanbul’a iş için Van’dan göç etmiş olanların neredeyse yüzde 80’i tekstil işiyle uğraşmaktaydı. Başta Güngören, Merter gibi tekstilin kalbinin attığı yerlerde çırak, kalfa, ara eleman olarak iş bulma umuduyla gelen Vanlı ailelerin birçoğu artık kendi işinin patron olmuştu. Akılcı yaklaşımlarla tekstil sektörü için açıklanan yeni teşvik sisteminde, taşınma desteği de verilince İstanbul’daki bu potansiyel, Van’da açılan tekstil kent’e, sağlanan cazip koşullarla entegre oldular. İşte bu kesim Van tekstilinin bel kemiğini oluşturdu. Böylece hem istihdam artarken hem de geriye dönüşler kalıcı olmak üzere hızlandı. Bugün Cazibe Merkezlerini Destekleme Programıyla start verilen Tekstil ve Hazır Giyim OSB projesiyle 40 fabrika daha yolda…

Artık bu kent yeni markalar yaratacak. Ben okuduğum üniversitenin yurdunda, askerlik yaptığım koğuşta ‘‘Van Yün’’ markalı battaniyelerde uyumuştum. Krizler sonrası kapatılan Van Yün-İplik fabrikası bile onca darboğaza rağmen marka olmuştu. Yeniden Van markalarıyla üretim yapan tekstil fabrikaları düşünmek çokta hayali değil artık.

İşsizliğin had safhada olduğu bölgemizde yoğun emek ve işgücü isteyen sektörde, bölgenin en mağdur kesimi olan kadınlara da bu proje ile çok fazla iş olanağı sağlanacağı kesin. Böylece, bir zamanlar imrendiğimiz tekstil endüstrisine dayalı üretim yapan Kahramanmaraş, Denizli, Bursa gibi işsizliğin can sıkıcı rakamlara ulaşmadığı şehirlerle aynı kategoriye ulaşmamız işten bile değil.

Pandemi sürecinde hijyen konusunda oluşan hassasiyet nedeniyle Avrupa’nın tekstil konusunda Çin, Hindistan gibi ülkeler yerine tercihini salgın sürecini iyi yönetmiş olan Türkiye’den yana kullanacağı ön görülüyor. Tam da bu dönemde tekstille ilgili atılan bu adım daha büyük önem kazanmakta. Ucuz maliyet sebebiyle Çin ve Hindistan’a yönelen üreticiler Çin’in kotasına aldırış etmeden rahatlıkla Türkiye’yi tercih edeceklerdir.

Ayrıca bu sektör için Van Yüzüncü Yıl Üniversitemizde hazır bulunan Tekstil Teknolojisi bölümüyle ileriye dönük kalifiye teknik eleman sorunu da çözülebilir durumdadır.

Sadece tekstil değil tarım ve hayvancılık alanında da büyük bir potansiyele sahip olan ilimiz bir zamanlar üç milyona yaklaşan küçükbaş hayvan varlığıyla sektörün gözbebeğiydi. O zamanlar tüm Ortadoğu ülkelerine canlı hayvan ihraç edilen geniş bir ticaret hacmine sahipti. Hayvancılık halen o eski düzeyine ulaşamamış olsa da ilimizde başarıyla uygulanan ve Türkiye’de bir ilk olan organize hayvancılık bölgesi gibi yatırımların tıpkı tekstilde olduğu gibi hız kazanarak başarıya ulaşması en büyük dileğimizdir.

Hem köy varlığı hem de sahip olduğu mera alanlarıyla bu bir hayal değil. Ayrıca sulu tarımın yaygınlaşması ile ilin eskiden beri hayvancılık mevcudiyeti nedeniyle kaba yem açığını kapatma adına bolca ekim yapılan baklagil yem bitkileri dışında sebze ve meyve tarımı adına da büyük bir atılım yakalanabilir. Ayrıca ilimizin bir başka gizli zenginliği olan ve ilk olarak Çaldıran’da başarı ile uygulanan jeotermal ısıtmalı sera projesi de tarımsal üretim adına ümit veriyor doğrusu…

Nitekim konuyla ilgili DAKA’nın mercek altına aldığı jeotermal enerji ile ısıtılan seralar projesinin de yolda olduğunu görüyoruz. Van Erciş Tarıma Dayalı İhtisas Sera OSB projesi ile jeotermal ısıtmalı 40 adet sera kuruluyor. Böylece 12 ay boyunca tarımsal üretim mümkün olacak. Proje, Van’ı jeotermal sera konusunda Türkiye’de ilk 15 il arasına taşıyacak. 

Van’ın lokomotif sektörlerinden biri olan turizm her ne kadar pandeminin gölgesinde karamsar bir tablo çizmiş olsa da konaklama ve güvenlik ile ilgili sorunlar gün geçtikçe aşılmakta olduğundan, sektörde patlama yaşanacağı kesin...

Küçük bir Türkiye mozaiği olan ilimizde bilinen dünyaca ünlü güzelliklerinin yanı sıra, Başkale Yavuzlar köyündeki peribacaları, Akçalı köyündeki Pamukkale’yi andıran travertenleri ve her yıl görsel şölen sunan Van Balığı göçü, Erçek’teki flamingolarıyla doğa ve yaban hayatıyla da nice güzellikleri barındırıyor.  Antalya’yı aratmayan mavi bayraklı plajları, muhteşem güneşi ve nihayet şahane kar kalitesiyle ön plana çıkan Abalı kayak tesisiyle birlikte turizmde çoktan marka olmaya aday bir şehirdir. Bir turistin görmek istediği daha sayamadığım birçok güzelliğine ek olarak, 5 yıldızlı otellerle birlikte irili ufaklı birçok tesisle konaklama sorunu da çözüm yolundadır. Bunlara ek olarak, DAKA’nın 2018 yılında hazırlamaya koyulduğu Van Gölü Havzası Turizm Master Planı ve Turizm Odaklı Markalaşma Eylem Planıyla da ilin turistik niteliğine kalite kazandırılacaktır.

Aynı zamanda bir sınır ili olan kentimizin bir başka avantajı da sınır ticaretinde yatmaktadır. Uzun yıllar sonra nihayet transit kara geçişine de açılan Kapıköy sınır kapısı, Türkiye’nin Asya’ya açılan demiryolu ile İran’a bağlandığı uluslararası taşımacılığa yeni bir doping etkisi yaratacağı şüphesizdir. Böylece küçük ölçüde yürütülen ve sadece mücavir illerle kısıtlanmış olan sınır ticareti hacmi devasa boyutlara ulaşacaktır. Zaman zaman İran kaynaklı aksamalar yaşansa da Kapıköy gümrüğü ticari açıdan ilimizin can damarlarından biridir.  DAKA bünyesinde kurulu bulunan İran masasıyla da iki ülke arasında mevzuata dayalı tüm soruların cevap bulduğu, örneğin İran’a ihracatla ilgili tüm detaylar veya İran pazarıyla ilgili merak edilen tüm bilgilerin kolayca ulaşıldığı bir rehber işlevi görmektedir.  

DAKA, nihayetinde bir kamu kuruluşudur. Dolayısıyla doğrudan yatırım yapan bir kurum değildir. Ancak, bölgemiz için önem taşıyan konularda uzmanlaşmış kadrosuyla, ihtiyaca cevap verebilen hizmetler sunan bu konumunu, daha da güçlendirerek uzun süre ayakta tutulması gereken yegâne kurumlardan biri haline gelmiştir. Kurum enflasyonu yaşanan ülkemizde kuruluş amacını en verimli şekilde yerine getiren DAKA her türlü övgüyü hak etmektedir.

Yakın zamanda dev depremlerle sarsılan ilimizin ekonomisi bünyesinde barındırdığı turizm, ticaret, tarım ve tekstil gibi kısaca benim ‘Dört T’ dediğim muhteşem avantajlarıyla halen göz kamaştırıyor. Bu potansiyeli görebilecek ve uygulayacak siyasi iradeyle, akılcı bir kalkınma politikasıyla kentimizi umutlu yarınlara götürecek en dinamik kurum olan DAKA’nın başta yönetim kurulu ve genel sekreterlik olmak üzere tüm emek veren mensuplarına başarılar dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları